Halis ECE
Bir dergi, kadın haklarını işlerken, Batı’nın çok eskiden beri kadına değer verdiğini, İslâm’ın kadını ezdiğini söylüyor. Böyle söyleyenler için millî şâirimiz M. Âkif Ersoy,
“Şark’ı bilmez, Garb’ı bilmez, görgüden yok vâyesi,
Bir utanmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermâyesi”
diyor.
Ya bugün yaşamış olsaydı, kendi değerlerini görmemezlikten gelenler için kim bilir neler söylerdi? Herhalde gene en güzel cevabı verirdi.
Ayrıca böyle söyleyenlerin Batılı yazarları da okumadıkları anlaşılıyor. Meselâ Fransız yazarlardan Qitar’ın, “Provles sur les Femmes” adlı eseri… Bu eserde Fransız atasözlerinde kadının nasıl târif edildiği anlatılıyor. İsterseniz bu “târiflerden” bazılarını aktaralım:
“İyi kadın demek, kafası olmayan kadın demektir.”
“Kadın demek zarûri bir baş belâsı demektir.”
“Kadın erkeğin sabunudur.”
“Kadının cehennemi ihtiyarlıktır.”
“Kadın dili, kesilse bile susmaz.” (İ. Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler Cilt: 1)
***
İslâm’ın kadın hakları ile alâkalı bakış açısına gelince…
Kur’ân-ı Kerim’de, “… Erkeklerin meşrû sûrette kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır…” (S. Bakara, 228) buyurulmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de, Vedâ Hutbesi’nde, bütün insanlığa hitâben şu îkazı yapmışlardır:
“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.”
Özetle diyebiliriz ki;
Parmak elin, göz yüzün, gözbebeği de gözün lâzımıdır. Bunları birbirinden ayırır ve teker teker düşünürseniz, bir fayda elde edemezsiniz. İslâm hukûku açısından da kadın ve erkek böyledir; bütünü tamamlayan cüzler (parçalar) gibidir. İkisi birlikte olup, karşılıklı hak ve hukûka, vazife ve mükellefiyetlere/yükümlülüklere riâyet edildiği zaman ancak ferdî ve ictimâî terakki elde edilebilir; huzur ve saâdete kavuşulabilir. Bunun aksini düşünmenin imkânsız olduğu da, gün gibi âşikârdır.