Halis ECE

Kelime-i tevhid, “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur) mübarek cümlesidir.

***

Tevhîd; ‘vahdet’ mastarından muştak/türemiş bir kelimedir. Vahdet; cinsin içinde teklik, benzersizlik, sayı olarak tek’lik, bütün olmak, parçalardan meydana gelmemek ve parçalara da ayrılmamak… kısacası birlemek, bir şeyin bir ve tek olduğuna hükmetmek ve böylece inanmak manalarına gelir.

***

İslâmî ilimler, özellikle de tasavvuf ıstılahında ‘tevhîd‘, Allah’ın varlığını-birliğini, eşi-dengi ve ortağı bulunmadığını tasdik etmek suretiyle O’nun zatını, aklın ve zihnin tasavvur edebileceği her şeyden uzak ve yüce tutmak yani tenzih etmektir. [Ta'rifat-ı Cürcanî] Zira Cenab-ı Hakk’ı zihninizde dilediğiniz gibi tasavvur edin, ama bilin ki hiçbir tasavvur Allah değildir.

***

Mensubu olmakla şereflendiğimiz yüce dinimiz İslâmiyette ‘itikad-inanç’ temeldir, esastır. Yani İslâm’ın temeli; Allah’tan başka ilah kabul etmemek, Allah’a eş ve ortak koşmamaktır. O bakımdan “Lâ ilahe illallah” kelime-i tevhîdi, İslâm’ın temeli sayılmıştır.

Yunus Emre’miz ne güzel söylemiş:

Tevhîd edenler mest olur
Allah’a erer mest olur
Dirliği hem dürüst olur
Gel bile tevhîd edelim.

Tevhid inancına sahip bulunanlara, ‘ehl-i tevhîd’ veya ‘muvahhid’ denir. Her iki kavram da ynı manaya gelmektedirler.

***

“Kelime-i Tevhîd hatmi”, Kelime-i Tevhîdi 70 bin kere okumaktır. Nitekim hadis-i şerifte buyruldu ki:

“Kim 70 bin ‘Lâ ilâhe illallah’ derse, ölmeden önce Cennet ile müjdelenir.” [Kelime-i Tevhidin Fazileti S. 47; Benzer bir hadis için bkz. İbn Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, IV, 474; ]

Tasavvuf ehlinin / eviliyâullah’ın ileri gelenlerinden birçoklarının Kelime-i Tevhid hatmini bu miktar okumalarının müstenidatı / dayanağı, bu hadis-i şerif olsa gerektir.

Bu okunan 70 bin adet Kelime-i Tevhid‘in tesiri, ecri-sevabı-mükafâtı okuyan için olduğu ve kendisi Cennet'le müjdelendiği gibi, aynı hatmin başkaları için de okunması halinde onlar için de aynı neticeyi verir.

***

Nakşi yolu Müceddidin kolu silsilesinin 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri de, Kelime-i Tevhîd hatminin adedi hususunda,

“70 bin Tevhid de olsa, olabilir… Amma 72 bin olsa daha iyi ve daha müessir olur” buyurmuşlardır. [Nakleden talebesi Hasan Arıkan hocaefendi]

***

Şeyh Ebu’r-Rebi’ (k.s.) hazretleri, keşfi/basîreti/manevi gözü ve görüşü açılmış bir genç ile yemek yiyordu. Yemekten evvel de, 70 bin Kelime-i Tevhîd okumuştu.

Keşfi açılmış genç yemeğe uzanırken bir anda gözünün önünden perdeler kaldırıldı ve annnesinin Cehennem'de azap edildiğini görünce, üzüntü ile elini yemekten çekti, ağlamaya başladı…

Yanındakiler, ‘neden yemediğini ve ağladığını’ sorunca da, gözyaşları içinde gördüklerini anlattı!..

Şeyh Ebu’r-Rebi’ hazretleri içinden,

“Ya Rabbi! Bilirsin ki, yemeğe oturmadan senin rızan için 70 bin Tevhîd okumuştum; onları bu gencin annesine bağışlıyorum” diyerek içinden niyazda bulundu.

Genç hemen tebessüm etmeye-gülümsemeye başladı!..

- ‘Niye tebessüm ettin, gülümsedin?’ denildiğinde,

- “Annem şu anda cehennemden kurtulup cennetlik oldu da ondan… Ama sebebini bilemiyorum” dedi.

Tabii bilemezdi… Zira onun keşfi ve himmeti o kadardı. Ama Şeyh Ebu’r-Rebi’ hazretleri sebebini çok iyi biliyordu ve o sebep; okunan 70 bin ‘Kelime-i Tevhîd’ idi. [*]

 

Dipnot

[*]Fütûhât-ı Mekkiyye'de kelime-i tevhîd’in fazîletiyle ilgili olarak şöyle bir rivâyetten bahsedilir:

من قال ﻻاله اﻻ الله سبعىن الفا غفر له و من قيل له ايضا

Kim, yetmiş bin defa 'Lâ ilâhe illallah' derse veya kimin için bu söylenirse günahları mağfiret olunur (bağışlanır).”

Muhyiddîn İbn Arabî (k.s. (1165-1240)), Fütûhât’ında Şeyh Ebu’r-Rebî el-Mâlikî’den (k.s.) yukarıda anlattığımız hâdiseyi nakleder. Yetmiş bin kelime-i tevhîd okumanın fazîletinden bahsettiği vakıanın sonunda Şeyh Ebu’r-Rebî şöyle söyler:

Benim yanımda, Rasûlullah'ın (s.a.v.) hadisi bu gencin keşfiyle, bu gencin keşfi de hadisle sahih oldu.”

İbn Arabî (k.s.), bu hadisle amel ettiğini ve hanımının vefatında bunu uygulayıp bereketini gördüğünü dile getirmektedir. [İbn Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, IV, 474] 

Go to top