S.a. Değerli hocam, Kerim, Kerem ve Hamit gibi isimleri koymakta sakınca var mıdır? Yoksa Abdülkerim, Abdülhamit gibi mi konmalıdır? Tşk.

 

*******

Ve aleyküm Selâm…

 Değerli kardeşim;

 Çocuğa Allah Teala’nın isimlerinden verilirken “Abd” yani “kul” ön eki kullanılır. Mesela; Abdulkerim, Abdulhamid, Abdulbaki, Abdulaziz, Abdussamed gibi… Bu isimlerdeki Kerim, Hamid, Baki, Aziz ve Samed Allah’ın isimleridir. Bunlar, abd ekini aldığı zaman “Kerim olan Allah’ın kulu”, Hamîd olan Allah’ın kulu, Azîz olan Allah’ın kulu, Samed olan Allah’ın kulu” manalarına gelir. Kerem ismini vermekte zaten bir mahzur olmaz.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de çocuklara Abdullah ve Abdurrahman isimlerinin konulmasını tavsiye ederdi. Abdullah İbn Ömer (r.a.) anlatıyor. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah’a en sevimli gelen isimler Abdullah ve Abdurrahman’dır.” [Müslim, Sahih, Âdâb, 2, Hadis no: 2132; Ebu Dâvud, Sünen, Edeb 69; Tirmizî, Sünen, Edeb 64]

Dilerseniz şimdi de meseleyi biraz daha geniş çerçeveden ele alalım…

Yeni doğan çocuğa kısa bir süre içinde güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli vazifelerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir. Rasûlullah (s.a.v.) sadece çocukların değil, büyüklerin ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman-zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) çocuğa güzel isim koymanın önemini şöyle açıklamışlardır:

“Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın.” [Ebu Dâvud, Sünen, Edeb 69]

Bu çağırma işini Allah Teala’nın vazifelendirdiği bir melek O’nun izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Hz.Mevlâ’nın hoşlanmayacağı isimle O’nun karşısına çıkmak istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.

Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) isim hususundaki hassasiyetini daha iyi anlamak için şu hadis-i şerifi de görmek lazım. Yahya bin Said (r.a.) anlatıyor:

“Nebî (s.a.v.) bol sütlü bir deve hakkında;

- ‘Bunu kim sağacak?’ diye sordu. Bir adam ayağa kalkmıştı ki, Rasûlullah (s.a.v.) adama:

- ‘İsmin ne?’ diye sordu. Adam:

 - ‘Mürre (acı)” deyince ona,

 - ‘Otur’ buyurdu. Fahr-i Kâinat (s.a.v.) tekrar:

 - ‘Bunu kim sağacak?’ diye sordu. Bir başkası ayağa kalktı, ben sağacağım diyecekti ki, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ona da:

 - ‘İsmin ne?’ diye sordu. Adam:

 - ‘Harb’ deyince, ona da:

 - ‘Otur’ buyurdu. Rasûl-i zîşân (s.a.v.):

 - ‘Bu deveyi bize kim sağacak?’ diye sormaya devam etti. Bir adam daha kalktı. Ona da ismini sordu. O da:

 - ‘Ya’îş’ (yaşıyor)’ cevabını alınca ona:

- ‘Sen sağ’ buyurdular. [İmam Mâlik, Muvatta, İsti’zan, 24]

Allah Azîmüsşân’ın hâs isimleri kullara ad olarak verilmez. Ancak sıfatları isim olarak verilebilir. Mesela; Kerim, Halim, Kadir, gibi kelimeleri, başlarına lâm-ı ta’rif getirmeksizin yani el-Kerim, el-Halim, el-Kadir şeklinde söylemeden insanlara isim olarak vermek caizdir.

Bununla birlikte bu isimlerin başına bir ‘Abd’ kelimesi ilave ederek söylemek ise çok güzel bir dikkattir, hassasiyettir. Zira ‘Abd’ kelimesini ilave ederek söylediğinizde, Kerim’i Abdülkerim olarak söylersiniz. Bu takdirde Kerim olan Allah’ın kulu demiş olacağınızdan mana da çok güzel olur.

Nitekim Aziz isminin başına da bir ‘Abd’ kelimesi ilave ederek söylediğinizde, Aziz olan Allah’ın kulu manasına Abdülaziz demiş olursunuz. Mecburi olmasa da güzel bir hassasiyet olur.İki Cihan Serveri Efendimizin (s.a.v.) beyanlarına göre en güzel isim olarak anlatılanlardan bazıları şunlardır:

Erkek ismi olarak, Abdullah, Abdurrahman, Muhammed (Mehmed), peygamberlerin (aleyhimüsselâm) isimleri… Hasan, Hüseyin ve diğer İslam büyüklerinin isimleri tavsiye edilen isimlerdir.

Kız isimleri olarak da, Aişe (Ayşe), Fatıma, Zeyneb, Hatice, Cemile, Zehra… gibi isimler güzeldir. Mahşerde her çocuk, konan ismiyle çağrılacaktır. Şayet çocuğun ismi kötü manaya gelen bir gayrimüslim ismi ise, mahşer halkı önünde isminden dolayı utanan çocuk, ‘Allah beni doğuştan Müslüman olarak dünyaya gönderdi, sen neden bana kötü manaya gelen bir ismi koydun?' diye isim koyandan davacı olacaktır.

İsmin manasının böylesine ehemmiyetinden dolayıdır ki, Sevgili eygamberimiz (s.a.v.) kötü manaya gelen yabancı isimleri iyi manaya gelen Müslüman isimleriyle değiştirme numûneleri/örnekleri vermiştir. Mesela;

‘Uzza putun kulu’ manasına gelen ‘Abdu'l-uzza'yı, Allah'ın kulu manasına gelen ‘Abdullah’ ile değiştirmiştir.

Ateş parçası manasına gelen ‘Cemre'yi de güzel kız manasına gelen ‘Cemile’ ile…

Harp ismini de Hasan'la düzeltmiştir.

Demek ki Müslüman isminden maksat, mananın kötü olmamasıdır. Bununla beraber bazen isimlerde mana açık da olmayabiliyor. Bundan önceki sorulardan birinde söz konusu olan ‘Aleyna’ gibi. Son zamanlarda sık rastladığımız bu ‘Aleyna’nın tek başına anlamsız olduğu açıktır. Çünkü, Kur'an'da geçen ‘aleynâ’ isim değil zamirdir. Sadece yer aldığı cümlenin içinde ‘üzerimize’ manasına gelmektedir. Şöyle ki:

‘Vemâ aleynâ’ bizim üzerimize, ‘ille’l-belâğ’ tebliğden başka bir vazife yoktur, manasına gelebilen ‘bizim üzerimize'yi, cümle içindeki yerinden çekip birine isim olarak verdiğinizde, bir mana ifade etmediği aşikârdır. Zannetmiyoruz ama belki de kim bilir, ayetteki bu ‘aleynâ'yı isim olarak seçenler, ‘bu çocuk bizim üzerimize Allah'ın bir ihsanıdır’ demek istemekteler! Ama yanlış... Zamir o düşünceyi ifade etmiyor.

Bir de kızlarımıza verilen Kezban ismi vardır ki, yanlış anlaşılan isimlerden biri de budur. Daha önceki cevabi yazılarımızdan birinde bunu da ele almış, bir emekli imam kardeşimizin araştırmasını yayınlamış idik, ona bakılabilir. Kısacası Kezban'ı hep yalancı manasına anlayanlar, Kur'an'daki ‘tükezzibân’ ile karıştırmışlardır. Çoğu kimseler Farsçadaki ‘ev hanımı’ manasına gelen ‘Ked-bân'dan alınma Kezbân'ı, Arapçadaki 'yalanlayan' manasına gelen tükezziban'dan alınma sanarak bu isimden hep ürkmüşlerdir.

Bununla baraber iyi bir anlamı olmasına rağmen yanlış anlaşılacak isimler koymamaya da dikkat etmenin faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu itibarla kız çocukları için, Büşra, Beyza, Selma, Esma, Ahsen, Rabia, Saliha, Salime, Adile... gibi kolay seslendirilen, yanlış yazma ve yanlış söyleme ihtimali olmayan isimler tercih edilebilir.

Çocuğun isminin güzel olması bir fazilet olsa da bu sebeple ahirette özel muameleye tabi tutulacağı söylenemez. Çünkü ahirette insanın göreceği muamele, ameline göre olacaktır.

***

S o n u ç

Ebeveynler yavrularına karşı ilk vazifelerini yerine getirirken, gayrimüslim kimliğini çağrıştıran yabancı ve kötü manalar çağrıştıran isimler koymaktan kaçınmalı ki, mahşerde koydukları isimlerle çağrılan çocuklarının şikayetine muhatap olmasınlar. Bu mevzuda elbette farklı düşünenler de olabilir. Herkesin tercihi de hesabı da kendisine aittir.

 

 

Go to top