S A. Hocam.. kadın erkek karışık oturulabilir mi, örneğin ev gezmelerinde filan? Kadın erkek birlikte bir hayata İslâmın bakışı nedir?

*******

Sorunuz “ihtilât” ile alakalı. İhtilât kelime olarak karışma, komplikasyon,  birkaç şeyin birbirine karışması demek. İslâmi ilimler ıstılahında ise ihtilât, erkek ve kadınların birbirine karışması, beraber oturup haşir-neşir olması manasınadır.

İslâm dini yabancı kadın ve erkek ihtilâtını, onların ölçüsüz bir şekilde birbirleriyle haşir-neşir olmalarını tasvip etmemiş, pratik hayatta aralarında daima bir mesafe bırakmış ve iki cinsin ilişkilerinin belli bir ölçü ve disiplin içerisinde olmasını emretmiştir. Çünkü onların ihtilâtından çeşitli kötülükler, hatta aile ve toplum hayatını çökerten zina gibi büyük günahlar da doğabilir. İslâm dini ise umde (ilke-prensip) olarak kötülükleri yasakladığı gibi, ön tedbir olarak kötülüğe vesile olan ve onu tahrik eden durum ve davranışları da yasaklamış ve böylece insanla günah arasına bir mesafe koyarak kötülük yollarını tıkamıştır.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), "Kadınların fitnesinden korkun, çünkü İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlardan olmuştur" [Müslim, Sahih, Zikr, 99] mübarek sözleriyle ümmetini kadın fitnesine karşı uyarırken; yabancı kadına bakmanın (nazar etmenin) göz zinası ve haram olduğunu ifade etmiş [Buhâri, Sahih, İsti'zan 12] kadınla erkeğin başbaşa kalmasını (halvet) ve kadının mahremsiz olarak yolculuk yapmasını yasaklamıştır. [Buhârî, Sahih, Nikah, 111]

Kadın ve erkeğin ihtilâtı durumunda haram nazarın kaçınılmaz olacağı muhakkaktır. Bunun hükmünü ve ölçüsünü tesbit bakımından şu hadis-i şerif son derece dikkat çekicidir: "Ümmü Seleme (r.anha) der ki: Biz Meymûne ile beraber Rasûlullah’ın (s.a.v.) yanında iken Abdullah b. Ümmi Mektûm gelerek onun yanına girdi. Bu hadise bize örtünme emri geldikten sonra idi. Rasûlullah (s.a.v.), "Ondan örtünün (gizlenin)" dedi. Bunun üzerine, "Yâ Rasûlullah! O a'mâ değil midir? Bizi görmez ve tanıyamaz?" dedim. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), "Siz ikiniz de mi körsünüz, siz onu görmüyor musunuz?" buyurdu. [Tirmizî, Sünen, Edeb, 63]

İslâm dininde cuma namazına ve camide cemaatla kılman namaza son derece önem verildiği halde, erkek ve kadın ihtilâtını önlemek için Rasûlullah (s.a.v.) kadınları bu namazlardan muaf tutmuş… Ve "Kadınların en hayırlı mescidleri evlerinin köşesidir." [Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 297] sözleriyle onlar için evde namaz kılmanın camide kılmaktan daha faziletli olduğunu bildirmiştir.

Hz. Âîşe (r.anha), Emeviler döneminde kadın ve erkeklerin karıştığını görünce şöyle dedi. "Rasûlullah (s.a.v.), kadınların böyle yaptığını görseydi, tıpkı İsrailoğulları kadınlarının camiden men edildiği gibi, onları camiden alıkoyardı." [Buhârî, Sahih, Ezân, 163]

Mescid-i Nebevî'de kadınlara hâs bir kapı vardı. Hz. Ömer (r.a.) kadın ve erkek ihtilâtını önlemek için kendi döneminde erkeklerin bu kapıdan girmelerini yasak etmişti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), camiye gelmek isteyen kadınları engellememiş ve engellenmemesini emretmiştir. [Buhârı, Sahih, Ezân, 165] Ancak camide namaz kılmaya gelen kadınlar erkeklerle karışık değil, onların arkasında saf tutarlar ve namazdan sonra erkeklerle ihtilât etmesinler diye, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) selâm verince ayağa kalkmadan önce bir miktar yerinde durur, kadınlar kalkıp gittikten sonra kalkar ve erkekler de ondan sonra kalkarlardı. [Buhârî, Sahih, Ezân, 162]

Kadınlar, bayram namazlarına gelirlerdi. Ancak musallâda onların yerleri ayrı idi ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) erkeklerin hutbesini bitirdikten sonra yanlarına gelip onlara nasihat ederdi. [Buhârî, Sahih, Iydeyn, 7]

Âlemlere Rahmet Efendimiz (s.a.v.) bir gün camiden çıkarken, erkek ve kadınların birbirine karıştığını görünce, kadınlara seslenerek; "Çekilin! Yolun ortasında gitmeye hakkınız yoktur, yolun kenarlarında yürüyün" dedi. Bunun üzerine kadınlar duvara bitişik yürümeye başladılar öyle ki elbiseleri duvara takılıyordu. [Ebû Davud, Sünen, Edeb, 179]

Ukbe b. Âmir (r.a.) der ki: Rasûl-i zî-şân (s.a.v.) "Sakın (yabancı) kadınların yanına girmeyin" buyurdular. Ensar’dan bir adam, "Yâ Rasûlullah! Kocanın akrabaları hakkında ne dersiniz? diye sorunca Nebî (s.a.v.), "kocanın akrabaları ölümdür (yani onlar daha da tehlikelidir, ölüme ve öldürüşmeye bile sebeptir)" buyurdular. [Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 149]

İşte bütün bunlar, birbirine yabancı erkek ve kadınlardan oluşan meclislerin-toplantıların, sohbetlerin, beraber oturup haşir neşir olmanın, İslâm'ın ruhu ve karakteriyle bağdaşmadığını göstermektedir. Erkek ve kadınların ibadet yerlerinde dahi birbirine karışmasına müsaade etmeyen bir dinin, onları başka yerlerde, başka meclis ve sohbet mahallerinde gelişigüzel beraber olmalarına, birbiriyle içli dışlı olup ülfet peyda etmelerine müsaade etmesi düşünülemez.

Ancak şu var ki, fitneden emin olunduğu yerde ve ihtiyaç durumunda İslâm; tesettüre ve kurallara riayet etmek kaydiyle kadının yabancı erkeklere yardım etmesinde ve eve gelen misafir erkeklere hizmet etmesinde bir sakınca görülmeyebilir. Nitekim ashâb-ı kirâmdan Ebû Useyd (r.a.) evlenirken düğünde Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ve bazı dostlarını davet etmiş fakat onlar için bir şey hazırlayıp ikram etmemişti. Ancak gelin (eşi-hanımı) Ümmü Useyd geceden bir taş kabın içinde hurma ıslatmış, Sevgili Peygamberimiz yemeğini bitirince, bunları sulandırmış (şerbet yapmış) ve Fahr-i Kâinat (s.a.v.) ile misafirlere ikram etmişti. [Buhârî, Sahih, Nikâh, 77]

Muavviz'in kızı Rubayyi'de (r.anha) der ki; Biz Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte savaşa çıkardık ve askere hizmet edip onlara su içiriyor ve yaralıları tedavi edip ölüleri (şehitleri) Medine'ye getiriyorduk. [Buhârî, Sahih, Cihâd, 68]

S o n u ç

Her ne olursa olsun, erkek-kadın münasebetlerinde ihtiyat/tedbir yolunu takip etmek gerekir. İslâm'ın ruhuna uygun haremlik-selamlık gibi güzel örf ve âdetlerimiz/geleneklerimiz varken bir Müslümanın sırf Batı toplumunu taklid edeyim diye Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) yolunu ve bu örfünü terk etmesi büyük bir vebal ve sorumsuzluk olur.

Go to top