Cemil Meriç'ten okumak üzerine düşünceler...
 
Fransız romancı yazar Proust (1871-1922), okumakla alâkalı yazısında şunları söylüyor:


“Okumak başka, sohbet başka. Okurken bir başka düşünceyle temas hâlindeyiz, ama tek başımızayız. İnsan fikrî bakımdan çok daha güçlüdür. Konuşma bu gücü dağıtır. Okurken sadece ilham alırız, kafamız dilediği gibi çalışır. Hem yalnızız hem beraber.” Ne yazık ki, bu sihirli mahremiyetin de hudutları var. “Güzel kitaplar yazar için bir son, okuyucu için bir dâvettirler. Suallerimize cevap vermezler. Bir takım arzular uyandırırlar bizde, iştiyaklarımızı alevlendirirler. Yazar sözünü bitirince şaşarak farkederiz ki, hiçbir şey söylememiştir henüz...” [Allâh’ın Kitâbı dışındaki hiçbir H.E.] kitap, her suâlimizi karşılayamaz, bu doğru. Ama hangi sohbetten doyarak çıkarız? Bu kanma bilmeyen susuzluk, insanın alın yazısı değil mi? Şüphelerimizi, tereddütlerimizi arzın ve zamanın bütün büyük zekâları çözemezse, dar bir coğrafyanın ve hasis tesâdüflerin karşımıza çıkardığı bir insan nasıl çözebilir? Kitap denen uçsuz bucaksız okyanusta dâimâ yeni keşifler yapmak kabil. Hangimizin irfânı, o sonsuz ‘belki’yle boy ölçüşebilir?

“Şâirlerin coşkunluğu bize de geçer. Ama, bu heyecânın mânâsını anlayamayız. Çizdikleri tablolarda, bildiğimiz dünyadan çok başka bir dünya ile karşılaşırız. Bu manzaralar hârikulâdedir, çünkü bir dâhînin dikkatini çekmişlerdir. Serseri ve kayıtsız bir dikkat, tesâdüfen o manzaralar üzerinde durmuş. Tasvir san‘atının en büyük hüneri: Sis. San‘atçının vazifesi, tabiatı örten çirkinlik ve mânâsızlık örtüsünü şöyle bir aralayıvermek. Bak ve gör demek bize, sonra kaybolmak.” Yalnız o kadar mı? Okuyucularını bu sihirli âlemde adım adım dolaştıran yazarlar da var. İskoçya, Walter Scott’un câzibesine yakalananlar için kendi vatanlarından daha canlı, daha gerçek, daha iyi bilinen bir dünyadır. “Okumak, içimizdeki meçhûl âlemin kapılarını açan bir anahtar.” Peki ama, o meçhûl âlemin tekevvününde payı yok mu okumanın? İç dünyamızın sınırlarını genişleten kitap değil mi? Proust devam ediyor:

“Okumak zihnî hayatı uyandırmalı, yerini almamalı onun.... Aydın, okumak için okur.... Bulduğunu yükler hâfızasına. Sindiremez, hayatına katamaz. Kendi kendini zehirler.... Dâhî, her okuduğunu temessül eder, kendi malı olur fikirler. Bir kucak odun küçük bir ateşi söndürür, büyük bir ateşi daha da canlandırır.”
(Cemil Meriç, Bu Ülke, s. 148 vd.)

***

NÜKTE
KÖTÜ ŞİİR ESNETİYOR

Zurafadan (zariflerden) bir zât, şâir bozuntusu biriyle giderken onun saçma-sapan şiir diye yazıp okuduklarını dinlemek zorunda kalır. Derken esnemekte olan bir adama rast gelirler. Zarif, parmağıyla esneyen adamı işâret ederek şâir taslağına der ki:

“Biraz yavaş okuyunuz! Zira baksanıza herkes işitiyor!”
Go to top