Halis ECE


Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ki:

“Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım/yeryüzü geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.” [Ankebût suresi, 56]

Bunca güven ortamına, rahatlığa-ferahlığa rağmen, mübarek Ramazan ayında çeşitli bahanelerle terâvih kılmaktan imtinâ edenler, bu sünneti görmezden gelenler, ne yüzle yalnızca Allah'a kulluk ettiklerini iddia edebilirler?!

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)  de şöyle buyurdular:

“Kim, inanarak ve sevâbını Allah’tan umarak Ramazan gecelerini (teravih namazıyla) ihyâ ederse, geçmiş günahları affolunur.” [Buhârî, Sahih, Terâvih, 1; Malik, Muvatta’, es-Salâtu fi’r-Ramazân, 2]

Hz. Âişe (r.anha) validemiz şöyle anlatır:

Bir gece Rasûlullah (s.a.v.) Mescidde terâvih namazı kıldı. İnsanlar da ona tâbî olarak namaz kıldı. İkinci gece yine kıldı, o gece cemaat çoğaldı. Daha sonra üçüncü veya dördüncü gece cemaat toplandı, fakat Rasûlullah (s.a.v.) mescide çıkmadı. Sabah olunca,

“‒ Gece toplandığınızı gördüm; lakin teravih namazının size farz kılınmasından korktuğum için, çıkıp size teravih kıldırmadım.” buyurdu. Bu hadise Ramazan ayında olmuştu.” [İmam Malik, Muvatta’, es-Salâtu fi’r-Ramazân, 1]

Ebû Zer radıyallahu anh'dan nakledildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır. [İbn Mâce, Sünen, İkametu's-Salâ, 173]

Ebû Hureyre radıyallahu anh’ın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Ka’b’ın (r.a.) arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" buyurarak tasvip ettikleri haber verilmiştir. [Ebû Dâvud, Sünen, İkâmetu's-Salât, 190]

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) teravihi cemaatle kıldırdıkları zaman sekiz  rek`at olarak kıldırmışlar, Ashâb da evlerinde bu namazı yirmi rek`ata tamamlamışlardır. Yirmi rek`atın tamamının mescidde kılınmaya başlaması, Hz. Ömer (r.a.) zamanından itibarendir. O zaman Sahâbeden buna muhalefet eden hiç kimse çıkmamış, bir nevi icma` hâsıl olmuştur. Zamanımıza kadar da bu şekilde kılınmaya devam edilmiştir.

***

Demek ki neymiş efendim; "teravih namazı diye bir namaz yoktur" diyenler boş konuşuyorlarmış... Bunlara kulak vermememiz, Ramazan-ı şerifte oruç ibadetimizi 'teravih'le taçlandırmamız lazımmış... Meşhur tabirimizle, "gündüzleri saim, geceleri de kaim" olmamız gerekiyormuş. Onlar kılmayacaklarsa kılmasın; ama ne olur, kılanlara da karışmasınlar, Müslümanların kafalarını karıştırıp gönüllerini bulandırmasınlar...

***

Yazımızın başlığında teravih namazıyla ilgili zikrettiğimiz hususu toparlayıp özetleyecek olursak, şunları söyleyebiliriz:

Hanefî mezhebine göre terâvih namazı müekked sünnettir, rek’ât sayısı da Hz. Ömer’in (r.a.) uygulamasına dayanır. 

Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında terâvih namazını yirmi rek’ât olarak kıldırdı. 

Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rek’ât olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı. 

Âlimler bu hususta, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v), "Benden sonra benim sünnetimden ve Râşit Halifeler’in sünnetinden ayrılmayın." [Tirmizî, Sünen, İlim, 16; İbn Hanbel, Müsned, 4, 126]  hadis-i şeriflerine göre hareket etmişlerdir.

Diğer taraftan Abdullah ibn Abbas’ın (r.anhüma) Ramazan ayında terâvih namazını yirmi rek’at olarak kıldığı ve arkasından da üç rek’ât vitir namazını edâ ettiği rivâyet edilmiştir. 

İmam-ı Azam Ebû Hanife'ye (rh.) Hz. Ömer’in (r.a.) bu hususta yaptığı uygulama sorulduğunda, şöyle cevap vermiştir: 

Terâvih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rek’at kılınmasını şahsî bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır. [Allâme Seyyid Ahmed Tahtâvî, Hâşiyetü't-Tahtâvî alâ Merâqı'l-Felâh, s. 334]

Hasılı, Ramazan'da terâvih namazı kılmak, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Hafife alınabilecek bir husus değildir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde buna işaret ederek buyurmuşlardır ki, "Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını sünnet kıldım." Âlimlerimiz, buradaki gece namazından kastın, 'terâvih' namazı olduğunu ifade etmişlerdir. [İbn Mâce, Sünen, İkametü's-Salât, 173; İbn Hanbel, Müsned, I, 191 vd.]

Go to top