Halis ECE
Allha’ı zikirle meşgul olmanın âdâb ve keyifeyi:
Zikrin pek çok aslî ve fer‘î âdâbı vardır. Fer‘î edepler muktedânın (iktidâ edilen, kendisine uyulan zâtın) ihtiyar ve irâdesine (tercih ve isteğine) tâbi olduğundan, burada, âdâbın bazı esas ve zarûri olanlarından bahsedilecektir.
Bunlar, öyle esas ve zarûri edepler ki; hiçbir tâlib-i müsterşid (irşâd edilip kendisine doğru yolun gösterilmesini isteyen kimse) onlardan müstağni ve vâreste kalamaz; (bunlara ihtiyacım yok, benim için bunlar lüzumsuz ve faydasız diyemez).
Tâlip, tâbi olduğu pîrinden aldığı zikri, nasıl telkin ve târif buyurulmuş ise harfiyyen öylece icra etmeli... Nasıl emreylemiş ise, emri ayniyle ve irâdesi mucibince (söylediklerine tamamiyle uygun olarak) yapmalı.
Farzlar, vâcipler ve sünnetlerden başka ona hiçbir şey karıştırmamalıdır.
Kendisine tâbi olunan pîr, İlâhî ve mânevî (bakımdan) hâzık bir tabîp (Allah tarafından mâneviyat sâhasında işinin ehli bir doktor) olduğundan, onun tâyin ve tertip ettiği mânevî ilacı, ziyadesiz ve noksansız (olarak almak) vaktinde ve zamanında kullanmak lâzımdır.
Aksi hâl ve hareket, (bu ilacın sadece) tesirini iptâl (hükümsüz bırakıp yok) etmekle kalmaz; (ayrıca) mânevî hastalıkların şiddetlenmesini de intâc eder (artmasına sebep olur).(1)
DİPNOT
(1) Salâhuddîn ibn Mevlânâ Sirâcüddîn, Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme, byy., s. 168.