Meselenin şer'î ciheti

Cinsî yakınlıkta şer’î bakımdan farz olan örtünme, odanın kapalı olmasıdır. Edep gereği olan tesettür ise, yorgan-nevresim veya bir çarşafla ne kadar olabiliyorsa, imkân nisbetinde örtünmketir. Bunu, tamamen sınırsız ve kaidesiz olmamak diye de düşünebiliriz. Bu örtünmenin yokluğu ya da bir anlık düşmesi haram değildir, hususiyle belden aşağısının örtülü olması yeterlidir. 

Karı-koca arasında çıplaklığın ve tenasül uzuvlarına bakmanın şer’î açıdan câiz (mubah-helâl) olduğu hadislerle sabit bir gerçektir, bu bir ruhsattır. Ancak meseleyi takva penceresinden değerlendirdiğimizde, bakılmamasının evlâ olduğu, edebe, ihtiyat ve azimete daha uygun bulunduğu da bir hakikattir. Ayrıca bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/964-avret-mahalline-bakmak.html

***

Eşlerin avret yerlerine bakmanın cevâzına dair hadisler

Ebu Behz (r.a.) babasından rivayet ediyor:

Rasûlullah’a (s.a.v.) sordum:

- “Ey Allah’ın Nebîsi! Hangi uzuvlarımızı örtelim, hangilerini örtmeyelim?”

- “(Vücûdunun göbekten diz kapaklarına kadar olan kısmını teşkil eden) avret yerini hanımından ve câriyenden başka herkesten koru.”

- “Yâ Rasûlallah! Topluluk bir arada erkek erkeğe bulunduğu zaman da avret yerimizi örtelim mi?”

- “Hiçbir kişinin avret yerini görmemesini temin edebiliyorsan, hiç durma temin et (sağla).”

- “Peki, Ey Allah’ın Rasûlü! Birimiz yalnız kaldığı zaman da avret yerini örtmeli mi?”

- “Allah (c.c.), kendisinden hayâ edilmeye (utanılmaya) insanlardan daha çok lâyık olandır”. [Tirmizî, Sünen, Kitâbü’l-Edeb, 39, Hadis no: 2794; İbn Mâce, Sünen, Nikah, 27]

İbn Ömer’den (r.anhuma) gelen rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Çıplak durmaktan sakınınız. Çünkü sizden ayrılmayan, ancak abdest bozarken ve hanımınızla cinsî yakınlıkta bulunrken ayrılan melekler vardır; onlardan haya edip, onlara karşı saygılı olunuz.” [Buhârî, Sahih, Menâkıb, 17; Müslim, Sahih, Fezâil, 27]

Görüldüğü üzere bu hadis, kişinin tenasül uzvunu zevcesinden koruması gerekmediğini, fakat bu hususta Allah Teala’ya karşı hayalı olunmasının faziletini beyan etmektedir.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bir sahâbiye hitaben şöyle buyurdu:

“Allah (c.c.) hanımını sana, seni de hanımına örtü kıldı. Zevcelerim benim avret yerimi görürler, ben de onlardan görürüm.” [Muttakî el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl 6, 414; Feyzu’l-Kadîr, 2, 224. Hadisin ilk cümlesi Bakara suresinin 187. âyetinde geçmektedir]

Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), “... Ben de onlardan görürüm” tarzında beyanda bulunması, nefse mâledici bir metodla bakmanın câiz olduğunu açıklamak içindir. Fiilî tercih ve tavsiyesini açıklamak için değildir. Bu ve bu gibi hadîslerin değerlendirilmesinde, Efendimizin (s.a.v.) melekîlik içinde değil, beşerîlik içinde ve her seviyede insana örnek olmakla vazifeli bir peygamber olduğu hakikatini unutmamalıyız.

Hz.  Âişe (r.anha), şöyle demiştir: “Ben ve Rasûlullah (s.a.v.) cünüp iken aynı kaptan guslederdik.” [Müslim, Sahih, Hayz, 43, 46; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6, 210; Ebu Davud, Sünen, Temizlik, 39]

Bu hadisler de karı-koca arasında çıplaklığın ve tenasül organlarına bakmanın mubah yani caiz olduğunu açıklamaktadır.

Eşler arasında, örtüsüz çıplaklığın caiz olduğunu gösteren bir diğer hadis de Hz. Âişe (r.anha) validemizin, Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) yanında vahiy meleği Cibrîl’in (a.s.) kendisine yaklaşamayacağı şekilde soyunuk olarak yatmasıdır. Peygamberimiz (s.a.v.), bulunduğu odaya Cibrîl’in (a.s.) girmemesinin sebebini Hz. Âişe’ye (r.anha) şöyle açıklamıştır:

Sen soyunuk bir halde iken, yanına gelecek değildi ya.” [Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i MüslimTerc. ve Şerhi, Sönmez Neşriyat, İstanbul, 1977, 5, 252]

***

Meselenin takva-edep yönüyle alakalı hadisler

Üstte de gördüğümüz hadislerden anladığımıza üzere, cinsî münasebet esnsında eşlerin örtüsüz olması mubahtır, caizdir. Ancak kâmil/olgun bir iman, Allah Teala’ya ve meleklere karşı hayâyı / utanmayı gerekli addettiği gibi, örtünmeyi de âdaba uygun güzel kılmaktadır.

Örtünmeyi tavsiye eden hadislerinde Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

Biriniz hanımıyla cinsî munâsebette bulunduğu zaman, eşi ile kendisinin arkasına bir örtü alsın. Eşler, iki vahşi eşek gibi örtüden arınmasınlar (büsbütün çıplak olmasınlar).” [İbn Mâce, Sünen, Hadis no: 1921; Muttakî el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 6/415]

Rasûlullah (s.a.v.) bir diğer hadislerinde de şöyle buyurmaktadırlar:

Biriniz hanımı ile münasebette bulunduğu zaman örtünsün. Üzerine örtü almadığı zaman melekler utanarak çıkarlar, şeytanlar da hazır olurlar. Şeytanlar hazırken yapılan münasebetten doğacak çocuk üzerinde ise, şeytanların ortaklığı olur.” [Muttakî el-Hindî, 6/414, 4/293]

Bu ve bir önceki hadis, hadis usûlünce sıhhati açısından zayıftır, haramlığa delil olmaz. Kaldı ki kullanılan üslûb haramlığı belirtmek için değil, sakınmayı tembihlemek içindir. İstisnaî de olsa Sevgili Peygamberimiz’de (s.a.v.) temessül eden örtüsüz / çıplaklığa ait açık ve kesin bir örneğin görülmemesi de, sakınmanın sünnete uygunluğunu isbalamaktadır.

***

Karı-kocayı tenasül uzuvlarına bakmaktan sakındıran hadisler

Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) zevcelerinden muhterem annemiz Âişe (r.anha) şöyle anlatıyor:

Ben Rasûlullah’ın (s.a.v.) tenasül uzvuna bakmadım; (onu) görmedim. O da benden bir şey görmedi.” [İbn Mâce, Sünen, Kitâbü’n-Nikâh, Bâb, 28, Hadis no: 1922; Kurtûbî, Tefsir,  12/232]

Bu rivayet, hadis usûlü kıstaslarına göre üzerinde hüküm bina edilebilir mahiyette olmamakla beraber, bazı âlimler Hz. Âişe’nin (r.anha) bu sözlerine dayanarak, tenasül uzuvlarına bakmamanın daha fazîletli bir davranış olacağını ifade ederek mü’minleri bu hususta ikaz etmişlerdir.

Ayrıca Hz. Âişe’nin (r.anha) bu açıklamasını, güzel ahlâkın gerektirdiği tavsiye olunur bir davranış olarak değerlendirmekte zarûret de vardır. Çünkü Hz. Âişe validemizin bu ilâmını, rivayet ettiği diğer hadislerle birleştirdiğimizde, şu şekilde açıklamak zaruri olmaktadır:

Ben hususi olarak bakmadım. Hissedilebilecek tarzde hususi olarak bana bakılmadı.’

Gene Hz. Âişe (r.anha) validemiz anlatıyor.

“(İkimiz de cünüp iken) Ben ve Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) bir kaptan yıkanırdık. Ellerimiz o kabın içine girip çıkıyordu. O, benden evvel davranır, ben de (kendisine) bana da bırak, bana da bırak, derdim.” [Müslim, Sahih, Kitâbü’l-Hayz, Bâb, 10; Sahih-i Müslim, Tercüme ve Şerhî, 2, 1035]

Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), tenasül uzuvlarına bakılmamasını tavsiye buyurdukları bir diğer hadisleri de şöyledir:

Sizden biriniz hanımı veya câriyesiyle cinsî munâsebette bulunduğu zaman eşinin tenasül uzvuna bakmasın...” [el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr 1, 326]

Bakılmaması tavsiyesi, hem erkek için hem de kadın için geçerlidir.

Bu hadîsi sıhhati bakımından tenkit edenler varsa da, bu Nebevî emrin tavsiye mahiyetinde olduğuna dair aykırı görüş beyan eden yoktur.

Peki, niçin yasaklanmadı da, kaçınılması tavsiye edildi?

Kesin olarak yasaklanmamakla beraber tenasül uzuvlarına bakmamanın tembihlenmesi son derece manalıdır. Cinsî münasebet helâl iken, bakmak haram kılınamazdı. Çünkü korunmak son derece güçtür. Binaenaleyh kaçınılması tenbihlenmeliydi. Çünkü yıllar boyu devam edecek cinsî hayatın cazibesi-çekiciliği ve uzun yıllar sürdürebilmesi için eşler arasında korunulacak bazı sınırların, utanılacak bazı davranışların bulunmasında zarûret vardır. Kaldı ki yaratılışlarındaki hayâ duygusu yozlaştırıcı kültürlerin tahrîbatına uğramamış insanlarda, bilhassa kadınlarda utanma duygusu, varlığın bir parçasıdır.

Devamlı arzulanır olabilmesi için, husûsiyle kadının -kocasına karşı da olsa- utanma örtüsüne bürülü olması lâzımdır. Ne var ki bu örtü tül olmalı, kocasına karşı kadınlık vazifelerini yapmaya mâni bir çul olmamalıdır.

Burada bir husûsa daha temas etmekte herhalde fayda vardır: Eşlerin vucût yapısı ve bedenlerin temasına yatkın sevişme tarzı bakmayı da gerekli kılmamaktadır. Böyle olmakla beraber cinsî duyguları artırarak muhabbeti geliştirecekse, bakılmasının uygun olacağını söyleyen âlimlerinin olduğunu da hatırlatabiliriz. [Bkz. İbn Arabî, Ahkâmû’l-Kur’ân, 3, 1357]

***

Dilerseniz meseleyi, devrimizin büyük âlim-ârif-fâdıl, etemm ve ekmel-i velâyet sahibi, vâris-i Rasûl Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinin bu husustaki ikaz ve tavsiyeleriyle noktalayalım. Buyuruyorlar ki:

Zaruret olmadan avret yerine bakmak, başkasına bakmak gibi günah. Zaruretsiz avret mahalline nazar etmek, feyz ve bereketi azaltır. Saâdet devrinde bulunan 99 bâkire kızın hayası kendisinde mevcut olan Hz. Osman (r.a.) gömleksiz gusül etmemiştir. Hz. Âişe (r.anha) validemiz, ‘Ne ben Rasûlullah’tan (s.a.v.)  ne de o benden görmedi” buyurdular. Dürer ve bazı fıkıh kitaplarında, avret mahallini görmekte beis yok, demişlerse de ‘lâ be’se’ demek, terki evlâ demektir. Mühim olan da bu.” [Ali Erol, Hatıratım, s. 54]

Go to top