Bu günlerde gene tedavülde olan, ama eskisi gibi el yazması mektup tarzında değil de, internette dolaşan bir sözde vasiyetname var: Medine-i Münevvere'de Türbe-i Şerif Hatibi Şeyh Ahmet Vasiyetnamesi! Üye ve okurlarımız için faydalı olacağı düşüncesiyle hem bu vasiyetname(!)nin kopyasını hem de ona verdiğimiz cevabı yayınlamayı uygun gördüm. Söz konusu vasiyetname şöyle başlıyor: |
KİM OLURSAN OL, NEYE İNANIRSAN İNAN, BU MESAJI OKU VE HERKESE YOLLA
MEDİNE-İ MÜNEVVERE'DEN GELEN BU VASİYETNAMEYİ
OKUYUNUZ VE OKUTUNUZ.!!!!!!
BİSMİLLAHİRRAHMANIRRAHİM
Medine-i Münevvere'de Türbe-i Şerif Hatibi Şeyh Ahmet Diyorki:
'Vallahülazim bu vasiyetnamede zerre kadar yalan yoktur.
'Bir cuma gecesi namazımı eda edip uyumaya varmıştım. Harem-i Şerif tarafindan;
'Ya Şeyh Ahmet' diye bana bir nida geldi.
'Lebbeyk Ya Rasullallah' deyip Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şahsını gördüm. Rasullallah (s.a.v.) efendimiz şöyle devam etti:
Ya Şeyh Ahmet!... Allah-ü Teala huzurunda yüzüm kalmadi. Sana haber veriyorum ki, geçen cumadan bu cumaya 16000 kişi öldü. İçlerinden bir tek Müslüman çıkmadı. Gelenlerin amel defterlerini kara ve sol elinde gördüm.
Ya Şeyh Ahmet!... Evvela ana ve babalarına asi oldular ve zekatlarını men ettiler. Hacı olup haram yemeyi adet ettiler. Herkes nefsinden başka birşey düşünmedi. Yüzlerinde haya kalmadı. Dünya malı ile nasip olan tartılarına hıyanet etmeyi adet ettiler.
Ya Şeyh Ahmet!... Benim ümmetlerime haber eyle 'Yaptıkları günahlardan tevbe ve istiğfar etsinler, namaz kılsınlar, zekat vermesini adet etsinler.'
Ya Şeyh Ahmet!... Ümmetlerime haber eyle, 'Kıyamet alametleri zuhur ediyor. Hak Teala'ya asi olmasınlar. Çok yakın bir zamanda, 3 gece güneş tutulacak. 3 günden sonra mağribten doğup, maşrıka batacak.
Kuran-ı Kerim insanların gözüne gözükmeyecektir. Ümmetime söyle günahlarına tövbe etsinler. Yakın bir zamanda İsa (a.s.)'nın inmesi zuhur edecek.'
Ya Şeyh Ahmet!... Ümmetlerime haber eyle, 'Kudret kalemiyle her kim bu vasiyetnameyi bir köyden bir köye, bir kazadan bir kazaya, bir ilden bir ile, bir devletten bir devlete gönderirse Huzur-u Mahşerde günahları affedilir. Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.)'yı Şahsı ile görmüş olur.
Kim vasiyetnameyi işitipte yazmazsa, bir köye veya bir başka yere göndermezse, yüzü kara ola.'
Türbe-i Şerif'in Hatibi Şeyh Ahmet 3 defa yemin edip, 'Vallahülazim bu vasiyetnamede yanlış bir bilgi verirsem, bu dünyadan öbür dünyaya imansız gideyim' dedi.
15 günde Medine-i Münevvere'de yazılmış olup
'TÜM MÜSLÜMANLARA' gönderilmistir.
CEVABIMIZ
Bu sözde “vasıyetname”yi ilk defa İzmir’de talebeyken görmüştüm. Tamı tamına üzerinden 40 yıl geçmiş... Söz konusu müsvedde, benim bilebildiğim kadarıyla, ufak-tefek oynamalarla o günlerden beri tedavüldedir. Zaman-zaman unutulur gibi olur, belli bir müddet sonra birileri tarafından tekrar servis edilir.
Diğer bazı saçma vasiyetlerde olduğu gibi, bunun da bazı nüshalarında, vasiyetname eline geçip de başkalarına göndermeyen-yaymayanlarla ilgili oldukça ağır tehditler de savrulur. Bu nüshada da olduğu gibi... (Hafızam beni yanıltmıyorsa, bir zamanlar gene cevap yazmaya mecbur kalmış idim.) Ancak bunu okuyan her Müslüman ilim erbabı olmadığı için, savrulan tehditlerden dolayı endişeye kapılıp ellerinden geldiğince yaymaya çalışanlar da oluyor… O gün bu gün bu sakim durum devam edip gidiyor.
Vasiyetnamenin geldiği yer Medine-i Münevvere, kaleme alanın da Türbe-i Şerif'in Hatibi Şeyh Ahmet olduğu ifade ediliyor. Buradan hareketle muhteviyatını da maddeler halinde ele alabiliriz.
1. Hemen belirtmek gerekirse, bir defa bu ifade doğru değil. Her şeyden evvel Türbe-i Şerif diye bir mescid yok Medine’de… Olmayan mescidin elbette ki İmamı da Hatibi de olmaz.
2. Şayet Türbe-i Şerif’le Rasûlüllah Efendimiz'in (s.a.v.) Mescid-i Nebevileri kastediliyorsa, onun da İmamları-Hatipleri bellidir… Kayıtlarda böyle bir hatibin isminin geçmediği, ayrıca gelip geçmiş hatiplerden de ne bu ne de buna benzer bir vasiyetnamenin tezahür ettiğine dair dair sahih herhangi bir habere-bilgiye-belgeye-kayda da rastlanmamıştır.
3. Rüyada Rasûlüllah Efendimizi (s.a.v.) görmeye gelince… Farklı bir mevzu olmakla birlikte kısaca söyleyebileceğimiz husus; tabii ki görülebilir. Nice salih mü’min Onu rüyasında görmüş, zat-ı âlilerinden bazı şeyler de nakletmişlerdir. Bunlar muhal olan şeyler değildir elbette… Ayrıca ifade etmek gerekirse, rüya şeriatte delil olmaz... Başkalarını değil, ancak göreni ilzam eder. O da Rahmani/Salih olmak kaydıyla… Şeytani ve karışık olanlara ise hiç itibar edilmez. Nakledilenlerin-anlatılanların doğruluğu ise, şer’-i şerifin asli ve fer’i delilleriyle ölçülür, ona göre bir hükme varılır. Bu sözde vasiyetnameyi temel kıstaslarımızla ele aldığımızda görürüz ki; ne Kitap-sünnet, icma’-kıyas, ne de diğer delillere uygun düşmektedir… Eğrilerle doğrular harmanlanmış, birbirine karıştırılmış... Mesela ebeveyne/ana-babaya karşı gelmek, onların gönüllerini rencide etmek, zekatı gereğince vermemek, haram yemeyi adet edinmek, nefsin arzuları peşinde koşmak, hayasızlık etmek, ölçüde-tartıda hakka-hukuka riayet etmemek… ve sair günahlar işlemek elbette ki yanlıştır, dinimizin işlenmesini yasakladığı hususlardır.
4. Bir haftada 16.000 kişinin öldüğü ve hiçbirinin iman götüremediği ifadesi oldukça ağır bir sözdür. Kimsenin buna inanması beklenemez.
5. Kıyamet alametlerinin zuhuru, bu mevzudaki nasslar göz önüne alındığında, zaten hemen herkesin okuduğu-bildiği gerçeklerdir. Büyük alametler de küçük alametler de sayılmıştır... Ancak şu da bir hakikattir ki, kıyamet alametleriyle ilgili hususların pekçoğu tevillidir. Allah Teala'nın bildirdiklerinden başakası bilemez. Kıyametin ne zaman kopacağını ise, sadece Rabbimiz bilir. Onun ilmi Allah (c.c.) nezdindedir, Ondan başkası bilemez.(Lokman suresi, 34)
6. Diğer bir husus; bırakınız muayyen bir devri/belli bir dönemi, kıyamete kadar gelip geçecek olan tüm Müslümanlarının günahları sebebiyle dahi Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.), "Allah katında yüzünün kalmaması" diye bir şey söz konusu olamaz. Çünkü Onun da vazifesi, diğer peygamberler gibi sadece tebliğdir. Son peygamber olarak bu vazifesini tamamiyle-kemaliyle yerine getirmiştir. Aksini düşünmek muhaldir, caiz değildir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” (Yâsîn suresi, 17) buyrulmuştur.
7. Binaenaleyh münasip olan; buna da benzeri sözde vasiyetnamelere de itibar etmemek, yaymamak gerekir... Kazara eline geçen mü’minlere de bunların saçma-sapan şeyler olduğunu, İslâm’ın ve Müslümanların bu gibi vasiyetlere ihtiyacı bulunmadığını anlatmak icap eder, diye düşünüyorum.
Rabbim (celle şânuhu) cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’i ve evladını doğru yoldan ayırmasın. Her türlü sapıklıktan ve sapkınların şerlerinden muhafaza buyursun. Son nefesimiz dahil iman-ı kamille bulundurup öylece huzuruna çıkabilmeyi nasip eylesin.