Halis ECE
Bir âyet-i kerime meâli ve îzâhı:
“Ey îman edenler! (Her hususta) adâleti (ve haklılığı) titizlikle ayakta tutun; kendiniz, ana-babanız ve akrabânız aleyhinde de olsa, Allah için şâhitlik eden (örnek) kimseler olun.”
Burada iki mânâ vardır:
1. Başkasının sizde bir hakkı varsa, kendiniz ikrar ve itiraf ediniz; ananız-babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa doğru olan hükümden, şâhitlikten kaçınmayınız.
2. Üçüncü şahıslar hakkında yapacağınız şâhitlik, kendinizin ve yakınlarınızın bir zararıyla neticelenecek de olsa, yine doğru şâhitlik ediniz, demektir.
Yine bu âyetten anlaşıldığına göre, çocuğun anne-babası aleyhine şâhitlik etmesi, onlara isyan mânâsına gelmez; bu hususta şâhitlik yapmaktan kaçınması da helâl değildir. Çünkü onlar aleyhine şâhitlikte bulunması, onların yapmaları muhtemel bir haksızlığın ortadan kalkmasına vesîle olacaktır. Onların lehine şâhitlik yapması ise, kabul edilmez. Ana-babanın çocukları hakkındaki şâhitliği de böyledir. Zira ebeveyn ile çocuklar arasındaki menfaatler biribirine bağlıdır. Bunların biribirlerine şâhitlik etmeleri, kendi lehlerine şâhitlik yapmış olmaları mânâsına gelir yahut da töhmet altında kalırlar. Onun içindir ki, çocukların, anne ve babaları lehinde şâhitlik yapmaları câiz görülmemiştir.
“(Haklarında şâhitlik ettiğiniz kimseler) zengin de olsa, fakir de olsa Allah ikisine de (sizden) daha yakındır.” Aleyhine ve lehine şâhitlik ettiğiniz kimseler, zengin olsa da böyle yapınız, fakir olsa da... Zengine şâhitlik yapılırken, umumiyetle onun hoşnutluğunu kazanmak veya zarar vermesinden çekinip öfkesinden kurtulmak gâyesi esas alınır. Fakire şâhitlik yapılırken de, ona acıma hissi ağır basar. O bakımdan ne zengine dalkavukluk etmek, ne de fakiri gözetmek maksadıyla şâhitlikte doğruluktan ayrılmayınız. Bunların hiç birinde taraf olmayınız. Çünkü zengine de fakire de Allah sizden daha yakındır; o, onları daha iyi gözetir. Bazan onların aleyhine yaptığınız şâhitlikte bile, kendilerine fayda vardır.
... Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, “Zâlim de olsa, mazlum da olsa din kardeşine yardım et” buyurunca, yanında bulunanlar, “Yâ Resûlellah, mazlûma yardım ederiz; fakat, zâlime nasıl yardım edebiliriz ki?” diye sorarlar. Bunun üzerine Peygamber-i zîşân Efendimiz, “Onu zulüm yapmaktan alıkoyarsın. Böylece kendisine yardım etmiş olursun” (Câmiu’l-Usûl, 6/568) buyurmuştur.
Zâlimlik yapan kimsenin zulmüne mâni olmak, dîni hususunda ona yardımcı olmaktır.
Şu halde “Nefsinizin arzusuna uyup adâletten sapmayın.” Keyif ve isteğinize tâbi olmayın. Yahut adâlet ediyoruz zannıyla arzularınıza uyup zengini fakire, akrabayı yabancıya tercih ederek hakkı-hakikati gizleyip adâleti bozmayın.
“Şayet (şâhitlik ederken) dilinizi eğip-bükerseniz, yahut çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.” (en-Nisâ, 135) Eğer onlarla karşı karşıya geldiğinizde, hakkı söylerken diliniz dolaşırsa, gerçeği gizleyip âdil şâhitlik yapamazsanız, Allah Teâlâ da sizin bu hâlinizi bilir, sizi hesâba çeker, hiç biriniz yakanızı kurtaramazsınız.
Fıkıh âlimlerine göre, hadlerle alâkalı (şer'î-hukuki cezalarla ilgili) hususlarda şâhitlik etmemek, şâhitlik etmekten daha faziletlidir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, kendisi yanında cezâya (hadde) şâhitlik eden bir kimseye, “Onu elbisenle gizleseydin, senin için daha hayırlı olurdu” (Sünenü Ebî Dâvud) buyurmuştur. Bir diğer hadîs-i şerifte de, “Kim bir Müslüman’ın ayıbını gizlerse, Allah Teâlâ da hem dünyada, hem de âhirette onun ayıplarını gizler” (Sahîhayn) buyurulur. (İstifade edilen kaynaklar: Hak Dini Kur’an Dili ve Rûhu’l-Beyan tefsirleri)
***
Velhâsıl bize düşen, herhangi bir hususta hakemlik veya şâhitlikte bulunmamız îcap ediyorsa, bu vazifeyi hakkıyla yerine getirmemizdir. Şayet yerine getirmekten yüz çevirir veya çekinirsek, her iki halde de Allah yaptıklarımızdan hakkıyla haberdârdır. Birinde mükâfatını, öbüründe de cezâsını mutlaka verecektir.
***
B E R C E S T E
Cehl ü udvân ile dünyada bekâ oldu muhâl
Şimdi bu nükteyi Mecnûn bile fehm etse gerek
Beytin mefhûmu: “Cehâlet, zulüm ve düşmanlıkla dünyada bekâ bulmak mümkün değil; bu gerçeği, bu nükteyi şimdilerde mecnun bile anlıyor.”
Gitme Ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım
İKİ BİLMECE
Biri yer doymaz, biri oturur kalkmaz, biri gider gelmez? (Soba, ateş, duman)
Ocak başında kuyu, kuyunun içinde suyu, suyun içinde yılan, yılanın ağzında mercan? (Gaz lambası)