Şuurlu bir vatandaşımız tarafından e-mail adresime gönderilen bir mesaj... Üyelerimiz ve okurlarla paylaşmak istedim... Ufak-tefek düzeltme ve düzenlemelerle...

- 70 milyon muyduk biz?
- Öyle diyorlar... 70 milyona varmış nüfusumuz...
- 70 milyon doğum günü eder bu... Başka başka sebeplerle kutlanacak 70 milyon şey daha eder...

- Ne etti toplam?
 Üç kere yetmiş, eder iki yüz on... İki yüz on milyon kutlama etti...
 İki yüz on milyon kutlama...

- Başka?
 Hah!
 Yeniyıl var... Yetmiş milyon insan için yetmiş milyon yeniyıl... Tıpkı diğerleri gibi her yıl... Eksiksiz...

- Şimdi ne etti?
 Dört kere yetmiş, eder iki yüz seksen...
 İki yüz seksen milyon kutlama...
 Vaaayyy!!!

- Bitti mi?
 Biter mi hiç?
 Evlilik yıldönümleri var meselâ...
 On milyon aile var mıdır?
 Az söyledik ama, öyle kabul edelim...
 Senede on milyon kutlama da bu eder...
- İki yüz doksaaan...

 On milyon aile demek, on milyon anne ve on milyon baba demektir...
 Toplam yirmi milyon da buradan ekleyelim...
 Yani on milyon anneler günü, on milyon babalar günü...
 Ne etti?
- Üç yüz ooonn...

 Bayramlar var kutlanacak...
 İşe girişler var...
 İşyerindeki bilmem kaçıncı yıllar var...
 Okul kazanmalar, mezun olmalar, karne almalar var...
 İlk buluşma günleri var... On say her birini... Ne etti?
- Üç yüz yetmiiiş...

 Devam devam... Daha kutlanacak neler var neler... Her birini on say, en sonunda toplayıp buluruz...
- Meselâ;
 Sevgililer günü,
 Dünya kadın günü,
 Öğretmenler günü,
 Anneler günü,
 Babalar günü,
 Hediye sektörünün fitilini ateşleyen, sayılamayacak kadar çok özel gün...
 Tek tek uğraşmayalım... Hepsine yüz diyelim...
- Dört yüz yetmiş etti...
 Ama gene bitmedi...
 Bitmez...
 Birbirimize hediye aldığımız günlerin beş tanesini bulsak, on tanesini de unuttuğumuzu buluruz...

- Unutmuşum!
 Bankaların kendilerine para yatıran büyük kurum ve kuruluşlara saçma sapan zamanlarda verdiği akla zarar minnet rüşvetleri... Arabadan masa bloğuna, kalemlikten apartman dairesine, laptop’tan kravat iğnesine kadar...

- Şimdi aklıma geldi;
 Güle güle oturun ziyareti, bayram ziyareti, hoşgediniz ziyareti, hayırlı olsun ziyareti, hasta ziyareti, doğum ziyareti, iş ziyareti, resmî ziyaretler, rastgele ev ziyaretleri, vs, vs, vs,...
 Şeker, lokum, çanak-çömlek, kaşık-çatal, tabak-bardak vs, vs...

- O kadar çok ki...
 İki yüz de buna diyelim mi?
 Diyelim diyelim... Zaten öbürlerini hep aza indirerek dediydik...
- Altı yüz yetmiş mi etti?
 Senede altı yüz yetmiş milyon hediye...
 Öyle mi?
 Öyle...
- Aynen öyle...

 İncik-boncukla, hırt-hışırla, üç gün giyilecek bir tişörtle, belki hiç kullanılmayacak bir kalemle, değerli bir saatle, bir cep ajandasıyla, akla hayale gelmeyecek ıvır-zıvırla tamı tamına altı yüz yetmiş milyon randevu...

- Akıp giden para...
 Yarın solacak bir buket çiçek, üç vakte kadar düşüp kırılacak bir abajur, hiç kullanılmayacak bir ev eşyası...
 Hediye alıcıları terleten, beğenilmemek kaygısına düşüren saçma-sapan bir dolu nesne...

- Akıp giden zaman..
 Üç, beş, on, yüz, bin değil... Boşlukla, hiçlikle, anlamsızlıkla yakılıp havaya savrulan tamı tamına altı yüz yetmiş milyon kutlama, hediye alma veya verme ânı... Altı yüüüüzzz...

- Kaç kaç kaç?
 Tekrar söylüyorum:
 Tamı tamına altı yüz yetmiş milyon...

- Ne olmuş?
 Hediye almayalım mı sevdiklerimize?
 Ziyaretlere eli boş mu gidelim?
 Birini kutlarken sadece elini mi sıkalım?
 Uğurlarken veya kavuşurken el sallayıp tokalaşmakla mı yetinelim?
- Ekonomi no’lucak? Hediyemiz hayra geçmese bile havaya gitmiyor ya paralar... Binlerce, milyonlarca insan bu sektörden ekmek yiyor... Ne kötülük var bunda? Servet düşmanı mı olalım kardeş?

- Yuh!
 Öyle mi dedik biz?
 Bir şeye dikkat çekmeye çalıştık yalnızca...
 Altı yüz yetmiş milyon vıttırıvızık hediyenin ömrünü tükettiği yerde dahî sonsuza kadar var olacak bir başka hediyeye dikkat çekelim dedik...
- Hediyelerin en güzeline!

 Pardon...
 Biblo, şamdan, kokulu mum alan arkadaş...
 Pardon...
 Bir de kitap almayı deneseniz?
 Kitap kitap... (Güzel ve faydalı kitap.)
 The book...
 İçinde yazılar olan şey... Siz ölünce de yaşayan hani...

- Okul kitaplarını çık;
 Belgeseli, anıları, tarihîsi, siyâsîsi, romanı, şiiri, hikâyesi ile hepi topu senede iki yüz elli bin adet satılan nesne...
 Altı yüz yetmiş milyon diğer nesnenin altında ezilen, horlanan, unutulan şey...
 The şey... The... Eee, neydi yav?

- Okumak,
 Barbarlığın sonudur!
- Okumak,
 Aklın gözüne gözlük, gönlün diline sözlüktür...
- Kerpetendir
 Karanlığın dişlerini söker!
- Balyozdur
 İhmal edilmiş, kirletilmiş bilinç raflarının tozunu, pasını, çapağını döker!
- Okumak,
 Dinin ilk emridir!
 Emirdir, tavsiye değil! Keyfine göre hiç değil...
 Emir emir...
 The order!

- Büyük dinler,
• Kitapları olduğu için büyüktür!
- Büyük insanlar,
• Okudukları için büyüktür...

- Okuyan,
 Artık bilmeye başlayandır...
 'Bilmek’ yolculuğu, kendini bilmek cennetine götürür adamı!
 Bir insan kendini bildi miydi, başta Rabbini olmak üzer her şeyi bildi demektir!!!

- Okumayan toplum,
 Gaspçılar, hırsızlar, rüşvetçiler, soyguncular, tecavüzcüler, kundakçılar, kinciler, intikamcılar, töre cinayetçileri, cinnetçi taraftarlar, illetli fanatikler, anlayışsız memurlar, bedavacı kurnazlar yaratan bir topluma dönüşür...

- Hediye,
 Kitaba, okumaya-okutmaya, çevreyi ve kendini bilmeye dönüşmediği; bir zırıltıya, bir şıkırtıya, bir hava basma pompasına, bir ‘ben seni unutmadım’ fasafisosuna, bir anlamsız tüketim tuzağına dönüştüğü zaman...
- Aahh! İşte o zaman,
 Evladımızı, eşimizi, sevgilimizi bir tenhada kıstırıp şah damarına bıçağı dayayan bir gaspçıya, katile, tecavüzcüye de dönüşür...

- Halbuki
 Onlara cicili-bicili hediyeler alacağız diye nasıl debelendik, nasıl ter döktük, nasıl kafa patlattık, nasıl taban teptiydik biz...

- Hediye
 Kitaptır...
 Kitap, okumaktır...
 Okumak, bilmektir...
 Bilmek, kendini bilmektir...
 Kendini bilmek, başta Yaradanımız olmak üzre her şeyi bilmektir...

- Kaçtı?
 Altı yüz yetmiş milyon muydu?
 Altı yüz yetmiş milyon hediye mi?
 Ben onu sormuyorum... Satın alınan kitap sayısını soruyorum... Aklın nerde senin?

- Kaçtı?
 Hayır!
 Üç yüz, beş yüz değil...
 İki yüz elli bin...
 Peki, şey kaç?
- Şey canım...
 Gaspçı, kaatil, ırz düşmanı, trafik canavarı, tetikçi, hırsız, yolsuz, tecavüzcü, ‘biri bizi gözetliyor’cu, ‘gelinim olur musun?’cu, töre cinayetçisi, dilenci, hain, toplum düşmanı, parti-futbol takımı-tarikat fanatiği, terörist, dalkavuk ve saire ve saire ve saire... Kaç?

- Niye acaba?
 Şu altı yüz yetmiş milyon ‘yanlış’ hediye seçimi yüzünden olmasın sakın? Ya da bunun büyük suçlularından biri!

- Bir denesek mi?
 Bugün,
 Hemen şimdi,
 Şu saatten itibaren,
 Hediye olarak kitap, sadece kitap ve yine kitap almaya başlamayı…
 Ve iyiyi-güzeli, yararlıyı gözeterek bu karardan şaşmamayı…
- Denesek mi?

 Yoksa bilet almadan büyük ikramiye çıksın diye dua edip duran adam gibi bizi, eşimizi, sevgilimizi, çocuklarımızı, büyüklerimizi barbarlardan koruması için Allah’a yalvarıp durmaya, devlete kızıp köpürmeye devam mı etsek?

- Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?
 Ne yapsak?

- Pardon! Bakar mısınız?
 Şu kahve fincanı kaç yetele’ydi?
 Peki şu Alman gümüşü, mavi boncuklu künye?
 Şu pofidik terliklerin fiyatı da aynı mı?
 O zaman hepsinden birer tane hediye paketi yapalım biz.
- Pardon!
 Sizi rahatsız ettik.
Pardon!

Go to top