Halis ECE


1. KORKMAYACAKSIN:

Bu bizim birinci çakra(1)mızdan kaynaklanan bir dürtü (muhrik), yani bedenî veya ruhî dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve insanı türlü reaksiyonlara/tepkilere sürükleyebilen içten gelen bir gerilimdir. Her şeyin Allah’tan geldiğine inanan; başımıza ne geliyorsa bir bulut gibi geçici olduğunu ve bizim hayrımıza olduğunu bilen biri için korkacak ne kalıyor geriye… Ümit ve korku arasında dünya ve ahiret dengesini kurarak hedefi rıza-i ilahi olmak üzere iki cihan saadetini yakalamaya çalışmak...

Unutmamak gerekir ki; ümitsiz bir korku, insanoğlunun dünyadaki en büyük düşmanıdır. Başımıza ne türlü belalar geliyorsa pek çoğu korkumuz ve ümitsizliğimiz yüzünden değil mi? Uhrevi noktadan da aynı… O bakımdan korkularımızı ümit ve sevgi ile dengeleyeceğiz.

Oturup yazın korkularınızı bir kâğıda… Sonra bunları tek tek okuyup üzerini çizin, sonra tekrar okuyup çizin… Sonunda yazı görünmeyince kâğıdı parçalayın sonra da yakın.

En sonunda da korku yüzünden yapamadıklarınızı tecrübe etmeye başlayın. Mümkünse grup halinde birbirinize korkularınızı okuyun, sonra bulunduğunuz duruma ve zamana bakın:

- Kaç yaşındasınız?

- Kaç yıldır sevmediğiniz bir işe gelip gidiyor, sevmediğiniz biriyle beraber yaşıyor, kimseye güvenmiyor; dolayısıyla size de kimse güvenmiyor…
Yani kısacası YAŞAMIYORSUNUZ!

Birkaç korkumuzu yazalım:

- Aç kalma,

- İşsiz kalma,

- Yalnız kalma,

- Evde kalma,

- Sevilmeme,

- Yarın ne olurum,

- Hastalanma,

- Ölüm
vs. vs...

Bütün bunlar; 1. K


2. KIZMAYACAKSIN:

Yalancı dünya ile ilgili, bu geçici hayatla alakalı hiçbir şey için hiç kimseye kızma! Çünkü onun şartlarında sen olsaydın, sen de öyle davranırdın; bunu unutma! Empatiyi elden bırakma...

Biz millet olarak, toplum olarak nedense çabuk öfkeleniriz… Bir de haksızlığa karşı tahammül edemeyiz. (Tabii parasızlığa da…)

Şimdi çabuk öfkelenip kızdığımız şeyleri de bir kâğıda yazıp korkudaki gibi uygulayalım.

Birine kızarken kendimizin nasıl değiştiğini gözlemleyelim…

Karşıdaki kızarken yüzümüzde bir tebessüm/gülümseme belirsin, karşıdaki de hemen değişecektir.

Unutmayın; hayata daima neşe ve gülümseme ile bakarsanız, hayat da size daima gülümser...

Öfke ve kızgınlık asla karşıdakine bir zarar vermez. Tamamen zararı sizedir, bunu da unutmayın.

Hayatta kızacak hiçbir şey yoktur, Allah için kızacaklarımız müstesna… Onun dışında sadece dünya ve ahiret için yapılacak/yaşanacak çok şey vardır.

Mesela Aikido hocalığı yapan bir arkadaşım anlatır: Bu dövüş sanatında asla kızgınlık yoktur. Karşıdakinin öfkesini kendine yönlendirerek, öfkenin kendisinde patlaması temin edilir.

İçiniz daima huzur-sükûn ve mutluluk dolu olmalı... O zaman demirlikten çıkıp mıknatıslığa doğru yol alırsınız, herkes sizin yanınızda-çevrenizde olmaya başlar.

Bu da: 2. K


3. KAYGILANMAYACAKSIN (ENDİŞE ETMEYECEKSİN):

Bakın, sanki aynı şeyleri yazıyormuşuz gibi, ama değil; sadece birbirine bağlı… Her bireri bizi hayata ve sevince bağlayacak, yaratılış gayemizi hatırlatacak şeyler. O bakımdan ne olursa olsun asla dünya için kaygılanıp üzülmeyeceksin. Hayatta üzülecek hiçbir şey yok. Yeter ki dünya-ahiret dengesini kur ve koru… Bu dünya çok güzel bir eğitim ve öğretim okulu, imtihana hazırlanma yeri. Dersleri hep iyi olana, imtihanı güzel geçene üzüntü de korku da yok öbür/ebedi hayatta... Dünya için kaygı inançsızlıktan ya da inanç zaafiyetinden kaynaklanır; inanan, teslim olan, hedefi Allah rızası olan mü'min insan, O’nun gadabını çekecek davranışların dışında neye üzülsün ki?

Gelin; nelerin bizi çabuk üzdüğünü tesbit etmeye çalışalım...

Ve eskiden aynı şeylere üzüldüğümüzü, ama her şeyin geçici olduğunu görelim ve inanalım.

Bakın bu dünya Yüce Yaradanımız Allah Teala tarafından bizim için mükemmel hazırlanmış, döşenmiş emrimize âmâde kılınmış bir laboratuar… Ya da bir sinema; aynı anda oyunun hem senaryosu yazılıyor, hem oynanıyor, hem de seyrediyoruz. Bunların hepsini yapan biziz. Yazan-oynayan-seyreden… Yani Cenab-ı Hak bize, kullanalım diye irade vermiş. Bunu iyi veya kötü yönde kullanmak bizim elimizde. Sadece bunu fark ederseniz, neden kendinize gerek bu dünya ve gerekse ebedi olan öbür âlem için korkunç bir senaryo yazasınız… Sonra da yazdıklarınızı seyrederken oturup üzülesiniz ki...

Bu ise; 3. K
***

Demek ki önemli olan, yaratılış gayemizi bilmek ve ona göre davranmak… Hiçbir zaman Yaradanımız’dan yani Allah’tan başka hiçbir şeyden/hiçbir kimseden korkmamak… Dünya ile ilgili; zararı, sıkıntısı sadece bu geçici hayatla alakalı olan hiçbir şeye kızmamak, öfkelenip kaygılanmamak lazım.
***

Kısacası;

1. Korkmayacaksın (Allah’tan başka hiçbir şeyden)

2. Kızmayacaksın (Yalnızca Allah için öfkeleneceksin)

3. Kaygılanmayacaksın (Ancak ebedi hayatın için endişe duyacaksın)

Hepsi sizin yazdığınız/tercihiniz olan bir senaryo… İyi yazmış, iyi okumuş, iyi oynamışsanız sonradan seyrederken kendinizi kaptırıp neden korkacak, kızacak, kaygılanacaksınız ki?!
***

Unutma; 3–K, bilge insanların yolu!

Aile içinde de uygula. Eşiniz kızarken kırmızı kartı çıkarıp üzerindeki 3-Kyı göster.

Arkadaşınız üzülürken, yine kartı çıkar.

Her yerde kırmızı kart cebinizde olsun... Veya gösterdiğinizi farz edin.

_______________________
(1) Tekerlek veya çark anlamına gelen Çakra, bedendeki enerji merkezlerine verilen Sanskritçe bir tabir/terimdir. Yoga edebiyatına göre insan bedeninde 7 esas ve 43 tâli çakra bulunmaktadır. Bütün çakraların döndüğü söylenmektedir; ama dönüş hızları, bedendeki enerji miktarı yani çakraların uyarılma derecesi ile orantılıdır.

Go to top