AİLE TERAPİSİ, Psikolog Yasemin UÇAL, Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. Tel: 0212 635 66 40 - 0533 729 81 31

Haber7, 03 Nisan 2007



Günümüzdeki önemli sorunlardan biri anlamak ve anlaşılmaktır.
Psikoloji biliminde empati olarak tarif edilen “kendini ötekinin yerine koyma durumu”nu ne kadar yaşayabiliyoruz?

İletişim sorunlarından söz ediyoruz, ilmen iletişim becerileri nasıl geliştirilir açıklıyoruz, ama pratik hayatta bu sorunu aştığımız söylenemez.

Modern hayatta hepimizin neredeyse ortak sorunu anlamak ve anlaşılmak.

Bir çoğumuz tanıklık etmişizdir, biri derdini anlatmaya başladığında, hatta daha cümlesini bitirmeden öteki kendi sorunundan dem vurmaya başlar.

Yani karşısındakini ne yeterince dinleme ne de duygusal olarak anlamaya çalışırız.

Ortaya çıkan tablo, görünüşte iletişim kuran, birbiriyle bolca konuşan insanlar ama dinleyen anlayan yok.

Ötekinin derdini saygıyla dinlemek gerçekten erdemdir.

Dinleyebilen insan başkasını hissen anladığını ve yardım etme arzusu taşıdığını bu davranışıyla daha baştan ortaya koyar.

Duanın insanı rahatlatan yanı esas itibarıyla duanın kabulünden ziyade kişinin onu duyan anlayan yüce bir varlığın [Allah Teala'nın] olduğuna inanmasıdır.

Hatta bazen derdimizin çaresini bulmaktan öte dinleyen ve anlayan birini bulmak daha öncelikli ihtiyacımız olabilmektedir. Dolayısıyla iletişimin ilk şartı da dinlemesini bilmektir. Bunun için de "konuşurken, dinlerken gözümüzü ne kadar ruh dünyamıza çevirebiliyoruz?" sorusunun cevabı yani iletişim anında davranışlarımıza dair farkındalığımızı sorgulamamız gerekir.

Bazen kendimizi o kadar konuşmaya kaptırırız ki anı, duyguyu ve dokuyu kaçırırız. Bu yönüyle bakıldığında sorunların temelinde aslında “farkındalık” problemi yatmaktadır.

Kişi, duygu, düşünce ve davranışlarına kazanacağı farkındalıkla ne kadar dinleyici olduğunu fark edebileceği gibi ne kadar dinlenildiğini de fark eder.

Empati iletişimi arttırdığı gibi, ilişkileri düzenlemede de birincil unsurdur.
Ötekini anlamaya çalışmadan anlaşılmayı beklemek beyhudedir.

Empati kurmadan yaşanan ilişkiler ancak akıl hocalığı düzeyinde kalır, “ben sana dememiş miydim”den öteye gidemez.

Hepimiz akıl verilmesinden ziyade duygularımıza ortak olunsun isteriz.

Karşımızdakini anladığımızda, anlaşıldığımızı hissettiğimizde ilişkilerimiz samimi ve derin bir hal alabiliyor.

Ayrıca empatik duruş bireyi bencillikten kurtarır.

Zira kişi karşısındakine hassasiyet ve duyarlılık kazanarak sadece kendini hayatın merkezinde görmekten vazgeçerek gözünü ve kulağını diğerlerine de çevirebilir.

Bu yönüyle sadece psikolojik olarak değil, sosyolojik anlamda da empatinin önemi yadsınamaz [inkâr edilemez].

Madem empati;

- dinlemeyi

- duyarlılığı

- samimiyeti

- derinliği

- hoşgörüyü
beraberinde getiriyor.

O halde biraz daha empatik olmaya özen gösterelim.

Go to top