Selamün aleyküm hocam.

2 yıllık evliyiz. Evimiz arabamız yok. Almak için para biriktiriyoruz. Her ay para miktarımız değişiyor. Nisap miktarını aştık, üzerinden bir hicri yıl da geçti. Buna zekât düşer mi, nasıl hesaplarız? Allaha emanet olun. Ahmet Fatih Erdem. Yeşilyurt-İzmir

*******

Ve aleyküm selâm kardeşim;

Bildiğiniz gibi oturduğunuz eve, kullandığınız arabaya zekât düşmez. Çünkü ev de araba da zaruri bir ihtiyaç maddesidir; fıkhî tabiriyle “havâyic-i asliye”dendir. Ancak ev ve araba almak için biriktirdiğiniz para zekâta tâbi olan bir meblağdır.

Madem hicrî yıla göre (354 gün) havl-i havelân da tamam, yani zekâtın farziyeti için malın/paranın üzerinden bir sene geçmiş, şu anda onun zekâtını verecekseniz. Tamamının üzerinden bir yılın geçmesi şart değildir.

Hesabı da, en son ne kadarsa o miktarın kırkta biridir (% 2,5).

Bu meseleyle ilgili daha önce sorulan bir soruya verdiğimiz kısa cevabın linki: http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/752-ev-almak-icin-biriktirilen-paraya-zekat-duser-mi.html

***

Bu hususa açıklık getiren Ömer Nasuhi Bilmen merhum, muhalled eseri Büyük İslâm İlmihali’nde, “Zekâtın farziyetinin şartları” başlığının 3’üncü maddesinde şunları söyler:

Zekâtı verilmesi gereken mal, gerçekten veya hüküm bakımından artıcı bulunmalıdır. Böyle olmayan mallardan zekât gerekmez. Nisap miktarından fazla olması hükmü değiştirmez. 

Gerçekten artıcılık, ticaret veya doğurma ve üreme yolu ile olur. Ticaret için kullanılan herhangi bir eşya ve hayvan zekâta bağlı olduğu gibi, dölünü veya sütünü almak için, yılın çoğunu kırlarda otlayarak idare eden ve “sâime” adını alan hayvanlar da zekâta bağlıdır.

Hüküm itibariyle artış da, çoğalmaya ve artmaya elverişli bulunan ve sahibinin veya vekilinin elinde olan altın ve gümüşteki geçerliliktir. Altın ve gümüşün maddeleri ile ihtiyaçlar giderilemez. Bunlar ticarette kullanılmak ve malların değiştirilmesinde vasıta olmak yolu ile ihtiyaçları karşılar. Bu yönü ile bunlar, yaratılış bakımından artmaya ve ticarete mahsustur. Onun için elde bulunan altın ve gümüş paralar, külçeler ve süs eşyaları, kendileriyle ticarete niyet edilmese veya bunlar nafakaya ve ev satın alınmasına harcanmak üzere saklansa bile, nisap miktarına ulaşınca zekâta tabi olurlar”. [A.g.e., Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1966, s. 333]

 “Zekât zimmete değil, malın aynına taalluk eder (bağlıdır). Binaenaleyh bir mal, zekâtı vâcibü’l-eda olduktan sonra helâk olsa, zekâtı sakıt olur (düşer)…

“Fakat istihlâk edilirse (harcanırsa), mesela başkasına bağışlanır veya onunla bir mesken (ev) alınırsa, zekâtı sakıt olmaz (düşmez), bunu tazmin etmek lazım gelir (yani onun zekâtını ödemek gerekir).” [A.g.e., Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1966, s. 340, md., 31]

Hâsılı zekât, Allah Teala’nın rızk olarak verdiği maldan fakir-fukara hakkı için (verilmesi gereken sınıflara) ayrılmasını emir buyurduğu bir “mâlî arınma / temizlenme ameliyesi”nden ibârettir. Allah rızâsı için verilir. Her kim ne verirse, kendisi için verir. Çünkü Allah her şeyden müstağnidir. Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah rızâsı için veren de ne dünya açısından, ne de âhiret açısından hiçbir zarar etmez. Yani Cenab-ı Hak onun bedelini yerine fazlasıyla koyar, ihsan eder.

Söz gelişi, bilhassa “ev alma” gibi hayırlı alış-verişlerde kolaylık verir, hayırlı kapılar açar, şerden uzak tutar. Bu yüzden, hangi aslî ihtiyacımızı alma plânımız olursa olsun; vakti gelmiş zekâtı geciktirmek helâl ve câiz değildir. Dolayısiyle elimizde mevcut olup kullandığımız aslî ihtiyaçlarımız dışında, en az 80,18 gram altın değerinde bulunan ve üzerinden bir yıl geçen birikim ve tasarruflarımızın zekâtını vermemiz, üzerimizde bir borç ve zimmettir. Uzak veya yakın gelecekte ev, araba veya başka bir aslî ihtiyaç alma plânlarımız, o birikimlerimizin üzerinden zekât zimmetini kaldırmaz.

Ev ve araba gibi ihtiyaçlarınız için biriktirilen paranın üzerinden bir yıl geçmişse ve nisap miktarını aşıyorsa, bunun mutlaka zekâtının verilmesi gerekir.

Ancak; ev almış ve borçlanmış durumda iseniz, ya da sözlü veya yazılı bir taahhüde girmişseniz, borcunuzdan fazla olmayan birikimleriniz zekâttan muâftır.

Mehmed Emre Hocaefendi merhum da "Fetvâlar"ında bu husustaki bir soruya, zekâtın verilmesi, kurbanınkesilmesi yönünde cevap veriyorlar. Söz konusu soru ve cevap aynen şöyle:

SORU: Benim, bankada 56.000 TL. param var. Fakat evim ve eşyam yok. Yani henüz ev alamadım. Bu paraya zekât ve kurban düşüyor mu?

CEVAP: Eviniz olmasa bile, belirttiğiniz paraya ZEKÂT vermek FARZ; KURBAN kesmek de VÂCİPtir. [A.ge., Çile Yayınları, İstanbul, 1983, Fetvâ no: 346, c. 1, s. 99]

*****

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu soruya cevabı

- Temel ihtiyaçlar için biriktirilen para zekâta tabi midir?

Aslî ihtiyaçlar; ev, ev eşyası, giyecek, ulaşım ve yiyecek gibi hayatın güvenli ve sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan şeylerdir. Bu ihtiyaçları temin etmek için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez. Çünkü sözlü ya da yazılıtaahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir.

Ancak böyle bir taahhüde bağlanmamış paranın, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde, zekâtının verilmesi gerekir. Bkz. http://www.diyanet.gov.tr/turkish/duyurular/dok/zekât.pdf

Go to top