Selamün Aleyküm Hocam. Eşit sayıda ahlâkı hamide ve ahlâkı zemime olduğunu ; bunlardan insanın mutlaka birinden birini yapmak zorunda olduğunu duymuştum. Şöyleki eğer insan güzel ahlâkı terk ediyorsa onun yerine mutlaka kötü ahlâk kendisinde bulunurmuş. Bu mevzuda bir açıklama yapabilir misiniz ? 

*******

Ve aleyküm selam.

Sevgili kardeşim;

Aslında sorduğunuz hususun pek de açıklamayı gerektirecek bir yanı yok. Ama dilerseniz önce özetle ahlâk-ı hamîde ve ahlâk-ı zemîmeyi görelim, sonra da sorunuza temel teşkil eden meseleyi ele almaya çalışalım.

*** 

Ahlâk-ı hamîde

Hasan-ı Basri (k.s.) hazretleri ahlâk-ı hamîdeyi şöyle tarif etmişlerdir: “Güzel ahlâk; güler yüz, bol cömertlik, başkalarını rahatsız etmemektir. Güzel ahlâk rahatlık ve genişlik anlarında insanları sevindirmektir”.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

“Allah (c.c.) için 360 adet güzel ahlâk vardır. Ehl-i tevhit olduğu halde kim bunlardan birine sahip olursa, (iman ile ahlâkı) onu er-geç Cennet’e götürür”. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.),

- “Bu ahlâklardan birisi olsun bende var mıdır?” deyince Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.),

Yâ Ebâ Bekir! Onların hepsi sende vardır, fakat bu ahlâkların Allah’a en sevimli olanı cömertliktir” buyuruyor.

Mizana ilk konulacak iki şey, güzel ahlâk ile cömertliktir. Ne zaman ki Hz. Allah imanı yarattı; iman “Ey Allah’ım, beni kuvvetlendir” diye dua etti. Hz. Allah da onu güzel ahlâk ve cömertlik ile mükâfatlandırdı, yani kuvvetlendirdi.  Ne zaman ki Allah Teala küfrü yarattı; küfür, “Ey Allah’ım beni kuvvetlendir” diye dua etti. Allah (c.c.) onu, cimrilik ve kötü ahlâk ile kuvvetlendirip takviye etti.

“Kıyamet günü, mü’minin mîzanında güzel ahlâktan daha ağır basan berşey yoktur. Muhakkak ki Allah Teala, çirkin, düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğz eder”. [Tirmizî, Sünen, Birr, 62] Tirmizînin bir başka rivayetinde de, “Güzel ahlâk sahibi, ahlâkı sayesinde, (nafile ibadetlerle geceleri kaim, gündüzleri saim olan) namaz ve oruç sahibinin derecesine ulaşır” denmiştir.

***

Ahlâk-ı zemîme

Ahlâk-ı zemîme, yani kötü ahlâk. Dînin ve aklın beğenmediği, hoş görmediği huylar

İnsana dünyâda ve âhirette zarar veren her şey, ahlâk-ı zemîmeden meydana gelmektedir. Zararların, kötülüklerin başı da kötü huylu olmaktır.

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretlerinin beyanıyla, ahlâk-ı zemîme kalbi-rûhu, kısacası letâifi hasta eder. Hastalığın artması, kalbin-rûhun kararmasına, hatta ölümüne sebep olur. En kötü huy ise, küfür yani îmânsızlıktır.

Kendinde ahlâk-ı zemîme bulunan kimse, bu hastalığa yakalanma sebebini araştırmalı ve bunu yok etmeye, onun zıddını yapmaya çalışmalıdır. Çünkü, insanın alıştığı şeyden kurtulması zordur. Kötü şeyler nefse tatlı gelir.

***

İnsan güzel ahlâkı terk ederse...

“…eğer insan güzel ahlâkı terk ediyorsa onun yerine mutlaka kötü ahlâk kendisinde bulunurmuş. Bu mevzuda bir açıklama..?” isteğinize gelince…

Basit birkaç misâl:

Eğer kişide ahlâk-ı hamîdeden (güzel ahlâktan) edep yoksa, onda  edepsizlik vardır.

Peki edep nedir?

Edep, akıl ve şeriate muvafık (uygun) olan hâl ve hareketlerdir. O halde kişinin tavır ve davranışları akla ve şeriata aykırı ise, onda edepten söz edilebilir mi?

Tevâzu yoksa kibirlidir...

Cömertlik yoksa cimridir…

İttika yoksa isyandadır.

İhlâssızsa riyâkârdır...

Teennîden nasibi yoksa acelecidir...

Tefekkür melekesi bulunmayan düşüncesizdir.

Şeâire/mukaddesata/kutsala hürmeti olmayan saygısızdır.

Öyle değil mi?

Bu minvâl üzre say git…

Ahlâk-ı hamîde ve ahlâk-ı zemîme müsbet ve menfî (pozitif-nefatif / + -) iki zıt kutuplar gibidir. Birinin olduğu yerde öbürü bulunmaz. Meşhur kaidedir bilirsiniz;

“Lâ yectemiu’z-zıddeyn”; şey-i vâhidde / tek bir şeyde iki zıt bir araya gelmez, getiremzesiniz. Yani iki zıt şeyin bir arada bulunması muhâldir, imkânsızdır. Aynı anda hem aydınlık hem karanlık bir arada olamadığı gibi, birbirine zıt iki huy/ahlâk da bir arada olamaz. Biri geldiğinde öbürü orayı terk eder.

Âhirette bir Cennet ve bir de Cehennem vardır malumunuz. Dünyada da insanların kalbinde ya iman vardır ya da bunun zıddı olan inkâr... Her şey çift yaratılmış. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Her şeyden iki çift yarattık ki, düşünesiniz”. [Zâriyat suresi, 49] Bu aynen ilm-i mantık’taki şu meşhur misâl gibidir: Eğer gündüz varsa gece yoktur, gece varsa gündüz-aydınlık yoktur. Bir kalbe nur gelirse zulmet orayı terk eder, zulmet varsa da oraya nur girmez.

Go to top