Selamün Aleyküm Muhterem Hocam. Geceleri dışarı çıkılmaması gerektiği ve zulmet indiği o saatlerde diye söylenilmişti. Bununla ilgili birşeyler söyleyebilir misiniz efendim.

 

*******

Ve aleyküm selam kıymetli kardeşim;

Sorduğunuz hususla alakalı olarak Hz. Cabir’den (r.a.) şöyle bir rivayet vardır: Rasûlullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

“Güneş batıp gece karanlığı bastığında, yahut akşamladığınız zaman, çocuklarınızı dışarı çıkmaktan men’ediniz. Çünkü şeytanlar, o sırada etrafa dağılırlar, faaliyete geçerler. Geceden bir saat (biraz zaman) geçtikten sonra, çocukların eve gelmelerini sağlayın ve kapıları kapatın (kilitleyin) ve Allah’ın adını anın (Besmele çekin). Çünkü şeytan, kapalı bir kapıyı açmaz. Su kırbalarının ağzını bağlayın ve Allah’ın adını anın. Yiyecek kaplarınızı, küçük bir örtüyle de olsa örtün ve Allah’ın adını zikredin. Ve çıralarınızı (lambalarınızı) söndürün.” [Buharî, Sahih, Eşribe, 22]

Genel olarak bu hadiste, gecelerde alınması gereken tedbirlerden söz edilmiştir. Meseleyi anlamak için özellikle geceleyin dışarının-sokakların karanlığa boğulduğu, elektrik ışığının bulunmadığı, her tarafta zararlı haşerelerin olabildiği devirleri düşünmek gerekir. Böyle bir ortamda, geceleri çocukların her zaman zarar görmeleri mümkündür. Kapların ağzının örtülmesi ve kapıların kapanması ise her zaman için  geçerli olan bir tedbirdir.

Şeytanların, bir yandan fare ve diğer haşereleri zarar vermeye yönlendirmeleri söz konusu olduğu gibi, bu tür zararlı haşereler, parazitler, virüsler de, şeytan gibi sinsice zarar verdiklerinden ötürü, mecazî manada şeytan olarak isimlendirilmiş olabilir. Fare olsun, sinek olsun görünen-görünmeyen haşereler umumiyetle zaralı oldukları / olabildikleri için, kapların ağzını kapatarak onlardan korunmak gerekir.

Aslında çocukların bugün de, geceleri lüzumsuz yere dışarıda gezip dolaşmamaları önem arz etmektedir. Haşereler yerine, haşerelerden daha berbat olan insan kılığındaki şeytanlardan / hannâs’tan zarar görmeleri her zaman muhtemeldir. Neredeyse hemen her gün böyle bir olayı medyadan öğreniyoruz.

İbn Dakîk el-İyd (rh.) der ki: “Kapıların kapatılma emrinde hem dînî, hem dünyevî maslahatlar (sebep-hikmet ve faydalar) vardır. Nefisler ve mallar böylece aylakların, fesatçıların, bilhassa şeytanların şerrinden korunmuş olur.”

“Şeytan, kapalı kapıyı açamaz” sözü, şeytanların ve şeytan gibi varlıkların, insanların içine karışmasını önlemeye yönelik bir tedbirdir. Şeytanın durumunu belirterek, bunun sebebinin de açıklanması, ancak peygamberlerin (aleyhimüsselâm) bilebileceği gizli bir mevzuya dikkat çekmek ve uyarmak içindir.

“Yiyecek ve içecek kaplarının her zaman örtülmesi” tavsiyesi ise, her zaman dikkate, uyanıklığa ve tedbir almaya yönelik bir durumdur.

“Çıraların söndürülmesi” de, odaları ışıtmak için yakılan kandillerden ve ateşlerden, insanlar uykudayken çıkması muhtemel yangınları önlemek içindir.

Allah’ın adının anılması, yani Besmele’nin çekilmesi” her zaman mü’minlerin korunmak için kullanmaları gereken bir zırhtır.

S o n u ç

Hadis-i şerifi zâhiren bu şekilde anlayabileceğimiz gibi, bâtınen de, mü’minleri teşvik-ikaz ve gece uyanıklığını temin için, akşamın manevi bakımdan fakir ve zulumâtla dolu olan ilk vakitlerinde evlerinize çekilip istirahatinizi temin edin… Gecenin ilerleyen saatlerinde, dergâh-ı İlâhinin tenha olduğu; tevbe ve istiğfarların kabul, rahmet-i Rahmân’ın sağanaklar gibi yağdığı, nûr-ı İlâhinin-feyz-i Muhammedî’nin coşup taştığı anlarda da kalkıp letâifinizi doldurun, diye anlamamız da pekala mümkündür. Hatta âcizane kanaatimce hadisi; bu çerçevede anlamaya çalışmak gerekir, böylesi daha isabetli olur diye mülâhaza ediyorum.

 

Go to top