Hocam selamünaleyüm.. hiç doladırmadan sormak istiyorum. Hocam, bir erkeğin bir kadına -nikahsız- arkadan/dübürden temasta bulunması zina mıdır değil midir?
sitede yazılana göre şartlarından biri "önden" olması. Ebu hanifeye göre zina değil ama diğer imamlara göre öyle. Hocam bu hangi günaha girer acil cevaplayın..
*******
Ve aleyküm selam.
Malum olduğu üzere kadına arka yoldan temas ne şekilde olursa olsun -ister nikâhlı ister nikâhsız- kesinlikle haramdır, büyük günahlar sınıfına / kategorisine girer. Nikâhsızlık durumunda ise aşağıda açıklayacağımız üzere, fıkhen, İmam-ı Azam hazretleri hariç, İmameyn ve eimme-i selâseye (rahımehumullah) göre, zina hükmündedir ve haddi gerektirir. Şayet kadın tecavüz gibi bir şenî fiile maruz kalmamış ve bu işi kendi rızası ile yapacak olursa, o da erkekle birlikte büyük günaha ortak olur. Evliler arasında bile olsa bu fiil, livata olarak yani erkek erkeğe arka yoldan münasebet gibi isimlendirilmiş ve yasaklanmıştır.
Livatada kabaca üç günah vardır:
1) Cenab-ı Hakk’ın “zinaya yaklaşmayın” [İsra suresi, 32] nehyine / yasağına muhalefet...
2) “...Allah’ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın” [Bakara suresi, 22] emrine aykırı hareket, isyan...
3) Büyük günahlardan olan zina fiilinin bizatihi kendisinin işlenmesi...
Bilindiği gibi İslâm hukukuna göre, zina eden erkek veya kadına ceza uygulanabilmesi için bir takım şartların bulunması gerekir. Hanefî mezhebine göre bunlardan biri de;
Cinsî temasın önden olması ve sünnet yerinin girmiş olmasıdır. Arkadan temas yani livata İmam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre yalnız tâzir cezası gerektirir. İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhep imamlarına (rahımehumullah) göre ise, livata haddi gerektirir. Çünkü onlara göre hukuken zina hükmündedir. Yabancı bir kadına tenasül organının dışında, uyluk, karın ve benzeri başka yerine temas ise, yalnız tâziri icap ettirir. Çünkü bu, şer'an kendisine bir şey takdir edilmeyen münker (çirkin) bir fiildir.
Hukuken bunun cezasının İmam-ı Azam hazretlerine göre hadd olmaması kimseyi aldatmamalı, yanıltmamalıdır. Zira müçtehitlerin büyük ekseriyetine göre aynen zina gibi hadd cezasını muciptir. Bu da işin dünyevi ceza yönüdür ki, uhrevi azabı apayrıdır. Binaenaleyh mü’minler, zinadan kaçındığı gibi, livatadan da şiddetle kaçınmalıdır.
Bu hususta gelen bazı hadis-i şerifler şöyledir:
“…Kadınlara arkalarından yaklaşman helâl olmaz.” [Dârekutnî, Cabir bin Abdillâh el-Ensârî’den rivayet etmiştir]
"Hanımına dübüründen yaklaşan kimse lânete uğramıştır." [İmam Ahmed, Müsned, 2/444; Ebû Davûd, Sünen, Hadis no: 2162]
"Erkeğe veya kadına arka yoldan yaklaşan kimseye Allah, rahmet nazarıyla bakmaz." [Bkz. Ebû Dâvûd, Sünen, Nikâh, 45; İmam Ahmed, Müsned, I, 86; II, 444; Tirmizî, Sünen, Taharet, 102; Hatîb et-Tebrizî, Mişkâtü'l-Mesâbih, 2, 184]
Bu ve benzeri hadisler kadınlara anüsten/dışkı yerinden cinsî münasebete girmenin haram olduğu hususunda delildirler. Dolayısıyla erkeğin karısına dübüründen temas etmesi haramdır. Ancak şeriat bu çirkin fiilin karşılığı olarak belli bir ceza koymadığından dolayı, bu hususta verilecek olan ceza İmam-ı Azam hazretlerine göre hadd cezaları çerçevesinde değerlendirilemez. Tâzir cezaları alanına girer. Bu sebeple imam (halife) ya da kadı’nın (hâkimin) bu fiili işleyen kimseye caydırıcı ve acıtıcı bir ceza vermesi gerekir. Çünkü ceza her ne kadar tâzir cezası olsa da caydırıcı ve acı verici olması lazımdır. Evla olan bu hususun hâkimin takdirine bırakılmasıdır.
Böyle kimseler için alınacak en mühim tedbirlerin başında, bütün samimiyetiyle Allah’a tevbe ve istiğfarda bulunmak, O’nun engin rahmetine sığınmak ve kendisini bu beladan kurtarması için gece-gündüz dua etmek gelir. Sonra iradesini kullanıp, bundan vazgeçme kararlığında olduğunu göstermelidir.
Böyle bir günahın tevbesine gelince...
Buna şu ayet-i kerime ile cevap vermemiz herhalde yerinde olur:
“(Rasûlüm) de ki, ey kendi aleyhlerine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder. O çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Size azap gelip çatmadan ve artık yardım göremeyeceğiniz zaman gelmeden önce Rabbinize yönelin ve O’na boyun eğin.” [Zümer, 53-54]
Allah Teala tevbe edildiği takdirde şirkin dışındaki bütün günahları affedeceğini beyan buyurduğuna göre, elbette bunu da affeder; yeter ki yapılan tevbe şartlarına uygun olsun.
Tevbe, malumunuz ‘dönmek’ demektir. Kişinin sonradan bulaştığı günahtan ve kötü durumdan, iyi ve günahsız olan aslına dönmesinin adıdır. Eğer kötü fiil tekrarlanıyorsa, demek ki dönme henüz gerçekleşmemiştir. Ne zaman dönüşsüz bir vaz geçme olursa ‘dönme’, yani tevbe de o zaman gerçekleşmiş olacaktır.
O halde böyle olan insanların da, diğer bütün günahkâr kullar gibi, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemeleri gerekir; hatta ümit kesmeleri yanlıştır, günahtır. Yeter ki, böyle bir vazgeçmeyi, dönüşü / tevbeyi başarabilsinler.