Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.), babaların çocuklarına güzel isimler vermelerini emretmiş, Kıyamet günü insanların isimleriyle çağırılacaklarını, isimlerin sahipleri üzerinde müessir olacağını bildirmiştir. [Bkz. Ebû Dâvud, Sünen, Edeb, 69] En güzel isimlerin ”Abd”li isimler olduğunu, hususiyle de “Abdullah” ve “Abdurrahman” Allah'ın en sevdiği isimler olduğunu söylemiştir. [Bkz. el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, XVI, 417 vd.]
Kendi ismi ile alakalı olarak da: “Benim ismimle isimlenin ama künyemle künyelenmeyin” [Müslim, Sahih, Edeb, 1] buyurmuştur. Buradan hareketle Şâfiî ve Zâhirîler, Onun künyesi olan “Ebu'l-Kâsım” ile kimsenin künyelenemeyeceğini söylemişler; cumhûr ise bunun da Rasûlüllah’ın (s.a.v.) zamanına ait olduğunu, onun irtihalinden sonra karıştırma ihtimali bulunmadığından ötürü, künyesinin dahi alınmasında mahzur bulunmadığını söylemişlerdir. Çünkü yukarıdaki hadis-i şerif birisinin, bir diğerini, “Yâ Ebe’l-Kâsım” diye çağırması, Rasûlullah’ın (s.a.v.) ona karşı dönmesi ile de, “ben sizi kastetmedim, yâ Rasulallah” demesi üzerine söylenmiştir. Onun vefatından sonra artık böyle bir karıştırma söz konusu değildir. Tahâvi'nin (rh.), “Ashab arasında ismi Muhammed, künyesi Ebu’l-Kasım olan birçok insan vardı” demesi de bunu te’yid eder / destekler mahiyettedir. Buhari’yi şerh eden Aynî (rh.), bu zevatın teker teker isimlerini verir. [Bkz. Aynî; Umdetü'l-Kârî, IX, 328] Ancak Beyhakî (rh.), “onun künyesiyle künyelenmenin yasak oluşu mutlaktır (onun zamanıyla sınırlı değildir) ve bu mevzudaki hadisler daha çok ve daha sahihtir” der. [Beyhakî, es-Sünenü'1-Kübrâ, IX, 310]
Onun künyesini almanın sadece ismi “Muhammed” olanlar için yasak olduğu görüşü de vardır. [Nevevi, Serhu Müslim, IX, 359-60] Yine Beyhakî'nin rivayet ettiği, “ismimi alan künyemi almasın, künyemi alan da ismimi almasın” [Beyhakî, a.g.e., IX, 309] hadis-i şerifi de bunu te’yid eder. Ama yine de Rasûlullah’ın (s.a.v.) Hz. Ali’ye (r.a.) ruhsatı verdiği, onun da çocuğuna “Muhammed Ebu'l-Kâsım” diye isim ve künye verdiği meşhurdur. Taberî (rh.), bu da bu yasağın haram derecesinde değil, mekruh derecesinde olduğunu gösterir, der. [el-Askalânî, İrşâdu's-Sârî, X, 573]
Gerçi “Muhammed adını koyduklarınıza vurmayın ve onları iyilikten mahrum etmeyin”, “Çocuğa Muhammed adını koyduğunuzda ona iyi davranın, meclisi onun için açın, ona yüz ekşitmeyin” [el-Hindî, a.g.e., XVI, 48, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağir (Feyzu'1-Kadîr ile birlikte), I, 35] ve, “Üç oğlu olupta birisine Muhammed adını koymayan cahillik etmiştir” [Hindî, a.g.e., (Taberânî'den naklen), XVI, 419] şeklinde hadisler rivayet edilmiştir. [el-Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, VI, 237-38] Bunlarla birlikte İbn Asâkir'in bir rivâyetinden “Muhammed” isminin yine de teşvik edildiğini görürüz: “Kimin bir oğlu olur da ona teberruken Muhammed adını koyarsa, o da çocuğu da Cennet'te olur” [el-Münâvî, a.g.e., VI, 237] Süyûtî bu hadisin bu mevzuda en örnek hadis olduğunu ve hasen bulunduğunu söyler. [A.g.k.] Kaldı ki, Ezra'î; bazı Hanbelî âlimlerinin kendi zamanlarında Muhammed, Ahmed, Ebubekr, Ömer, Hasan, Hüseyin vb. isimleri Yahudi ve Hıristiyanların almasını yasakladığını, bazı zayıf Şafiîlerin de bu görüşe uyduklarını naklettikten sonra der ki:
“Her ne kadar, bunların ilk ikisini almamaları, sövme ve alay mevzuu olmaları ihtimalinden ötürü, insanın gönlüne daha yatkın görülüyorsa da, böyle bir görüşe nereden vardıkları bilinmez. Bu görüş su götürür. Çünkü Yahudilerden İsa, Hıristiyanlardan da Musa adını alanlar vardır ve bu tarih boyunca kınanmamıştır... İnsan sevdiği ve saygı duyduğu kimselerin ismini alır. Buna rağmen alay ve hafife alma konusu olan yerde buna engel olunmalıdır.” [Münâvî, a.g.e., I, 385]
Görüldüğü gibi bu isimleri gayrimüslimlerin alamayacağına dâir dahi bir şey yoktur.
Ama “Muhammed” ismini almanın her hâlükarda yasak olduğunu söyleyenler de vardır. Bunlar, “Çocuklarınıza Muhammed adını koyar, sonra da onlara lânet edersiniz!” [el-Hindî, a.g.e., XVI, 418 (45200); Süyûti, a.g.e., VII, 246] hadis-i şerifine tutunurlar. Gerçi bu hadisi Süyûtî (rh.) sahih diye işaretlemiştir ama, anlamı Muhammed isminin alınmasını yasaklamak değil, bu ismi alanlara bu isimle kötü söylemenin özellikle çirkin bir davranış olacağıdır. Bunu öbür türlü anlamayı tarih de, bizzat Rasûlullah (s.a.v.) da yalanlar. Onun Asr-ı Saadetinden günümüze kadar binlerce insana Muhammed adı verilmiş ve bunu kimse kınamamıştır. Bir oğlu olan Ensar’dan birisi, ona Muhammed adını koymak isteyince hükmünü Rasûlullah’a (s.a.v.) sormuş, o da “Ensar'a iyilikte bulundun. Elbette ismimi alın, ama künyemi almayın” [Müslim, Sahih, Âdâb, 6] buyurmuşlardır.
O görüşü destekleyen bir delil de Hz. Ömer’in (r.a.) bu husustaki davranışıdır. O, Küfe'ye bir emir göndererek, kimsenin, çocuklarına peygamber adı koymamasını istemiş, Medine'de de Muhammed isimli çocukları olan bir grup insana bu isimleri değiştirin, demiştir. Ama onların, Rasûlullah (s.a.v.) bu mevzuda bize izin verdi, demeleri üzerine bunu bırakmıştır. [Nevevî, Şerhu Müslim, XIII-XIV, 364]
Peki, Hz. Ömer (r.a.) bunun caiz olduğunu bilmiyor muydu, diye akla bir soru gelebilir. Kâdi İyad'a (rh.) göre Hz. Ömer (r.a.) bunu Rasûlullah’ın (s.a.v.) ismine hürmetsizlik edilmemesi ve saygılı olunması için yapmıştır.
Bir görüşe göre de, bir gün Muhammed b. Zeyd'e (r.a.), “Sana Allah yaptı, yâ Muhammed!” diye kötü söylendiğini duyunca Hz. Ömer (r.a.) onu çağırdı ve, “Bakıyorum senin yüzünden Rasûlüllah’a (s.a.v.) sövülüyor. Vallâhi bundan sonra Muhammed diye çağrılamazsın” dedi ve ismini Abdurrahman diye değiştirdi. Onun Muhammed isimlerini değiştirme fermanı da bu yüzdendir. [A.g.k.]
Atalarımızın, bâhusus Osmanlı ecdadımızın, çocuklarına Muhammed ismini vermekten kaçınarak aynı manayı ifade eden “MEHMED” ismini koymaları, tarihte eşine rastlanamayacak bir incelik örneğidir: Sevgisi için aynılık, saygısı için gayrılık... Ne muhteşem bir dikkat, hassâsiyet, saygı ve sevgi… Kendisi asker, askeri Mehmetçik. Ordusu peygamber ocağı ve İslâmî tarihî hep böyle bir millet. Bize düşense, onlara lâyık evlatlar-nesiller olabilmek.
N e t i c e
Muhammed ismini almak değil, bu isme karşı saygısızlık etmek mahzurludur / sakıncalıdır. Hatta sırf Rasûlullah’ın (s.a.v.) hatırası için teberrüken alınması müstehap ve hoş bir davranıştır. Çocuklarına İslâm terbiyesi vermek arzusunda olanların bu ismi koymalarında hiç bir mahzur yoktur. Ama ekseriyetle İslâmî terbiyenin verilemediği bir cemiyette, buna reaksiyon gösteren ”Ömerler”i de hoş görmek gerekir. (Allahu a'lemü bi’s-savâbi: Her şeyin olduğu gibi, bunun da en iyisini bilen Allah Teala’dır). [Bkz. İbnü'l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, I, 381-82]