Sayın Halis Bey öncelikle Rabbimin selam ve bereketi üzerinize olsun. Çabalarınız için teşekkürler. Efendim "kainat sonsuz mudur?" gibi soranlara hocalarımız sıfatları itibari ile mahlukların sonsuz olmasının mümkün olmadığını sonsuzluğun Allah-u Teala'ya mahsus olduğunu izah etmektedirler. Rabbimizin böyle (uzunluğu, eni, boyu vs.) sonsuz bir mahluk yaratması caiz değil midir? Böyle dediğimiz zaman Rabbimizin sonsuz kudretini sınırlamış olur muyuz? Ve son olarak da ahiret hayatımızdaki sonu gelmeyecek nimetleri de düşünecek olursak (kainat örneğinde olduğu gibi mahluk için sonsuz olma söz konusu olmaz ise) bunları nasıl anlamalıyız. Efendim acizane ve belki de cahilane soruma harcayacağınız zaman için şimdiden teşekkür ederim. Ahmet
*******
Ve aleykümü’s-selâmü ve rahmetullâhi ve berakâtüh.
Teşekkürlerinize, bilmukabele şükranlar…
Sevgili kardeşim; gayet tabii ki kâinat ve kâinatta olan hiçbir şey sonsuz değildir. Çünkü hepsinin önü / evveli vardır, diğer bir ifadeyle ezelî değildir; önü olanın haliyle sonu da olacaktır, ebedî olması mümkün değildir. Bunda kimsenin şek ve şüphesi yoktur, olamaz da... Nitekim Üstâzünâ Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri, birinci kat semanın büyüklüğünü anlattıkları bir sohbetlerinin sonunda, “Bâtıl bir nazariye olan ‘fezâ-yı nâmütenâhî (sonsuz, uçsuz bucaksız uzay boşluğu)’ iddialarının ne kadar yanlış olduğunu görürler” [Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 125] buyuruyor. Yani baktığımızda bize, nâmütenâhi gibi gelen uzay boşluğu dahi sonsuz / nihayetsiz değildir. Bütün varlıkların bir mebde’i / başlangıcı, bir de nihayeti / sonu vardır. Nitekim Cenab-ı Hak, “…O'ndan başka ilah (ezelî ve ebedî, kulluğa layık bir varlık) yoktur. O'nun zâtından başka her şey helâk olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.” [Kasas suresi, 88]
Yani Ezelî ve Ebedî olan yalnızca Allah Teala’dır.
Ezelî ne demek?
Ezelî; ezel ile ilgili, başlangıcı olmayan, öncesizlik, kıdem manasınadır. Bu mefhum Allah Teala’nın kadîm sıfatını izah için kullanılır. “Allah ezelîdir” demek, Allah’ın bir evvelinin bulunmaması, onun kadîm (evvelsiz-öncesiz) olması demektir.
Ebedî ne demek?
Ebedî; sonu olmayan, sonu düşünülemeyen, zamana ait olmayan ve onunla ilgili bulunmayan, ölümsüz, sonsuz manasınadır.
Ezelî ve ebedî oluş, sadece, varlığı kendinden ve zarûri olan Allah Teala’ya ait bir sıfattır; başka hiçbir varlık için bu vasıf / bu keyfiyet / bu mahiyet düşünülemez.
***
Bunu böyle tesbit ettikten sonra gelelim sorunuzun öbür kısmına:
“Rabbimizin böyle (uzunluğu, eni, boyu vs.) sonsuz bir mahluk yaratması caiz değil midir? Böyle dediğimiz zaman Rabbimizin sonsuz kudretini sınırlamış olur muyuz? Ve son olarak da ahiret hayatımızdaki sonu gelmeyecek nimetleri de düşünecek olursak (kainat örneğinde olduğu gibi mahluk için sonsuz olma söz konusu olmaz ise) bunları nasıl anlamalıyız.”
Tabii ki kudreti sınırsız olan Mevlâ-yi zû’l-Celâl’in dilediği her şeyi dilediği gibi yaratması mümkündür; ama bu söz konusu durum (sonsuz bir mahluk yaratması), “sünnetullah”a (kanun-i ilahiye) aykırıdır. Onun yarattığı her şeyin bir başı ve sonu olduğu gibi, uzunluğunun da, eninin de, boyunun da bir sınırı vardır. Hadsiz-hudutsuz olan sadece Allah Teala’dır. Bunu böyle söylemek, O’nun kuvvet ve kudretini tahdit etmek / sınırlamak değildir. Bilakis itikadımızı “taaddüd-i ilah” tehlikesinden tebriye etmektir. Zira Allah’tan başka ezelî ve ebedî olan birileri de -hâşâ- ancak ilah olması icap eder.
Ahiret hayatındaki ebedîliğe / sonsuzluğa gelince…
Onu da veren / yaratan / lütfeden yine O’dur. Öyle murad edip öyle va’detmiştir, O’nun va’di haktır, gerçektir, asla bir değişme ve değişiklik söz konusu değildir. Fakat bu ebedî hayatın öncesinde, her şeyi helâk ederek her varlığa / canlıya yine ölümü / yokluğu tattıran da O’dur. Cenab-ı Hak va’dinden dönmez. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de buyruluyor ki; “Allah'ın va’di budur. Allah, va’dinden hulf etmez / caymaz / dönmez. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.” [Rûm suresi, 6]
Velhâsıl; biraz çetrefil, karışık-karmaşık, girift, birbirine girmiş gibi gözüken bu meselenin aslı-esası bundan ibarettir. Önemli olan, ana başlıkla ara başlıkları birbirine karıştırmadan detaylara / teferruâta boğulmadan meseleyi halletmektir. Ayrıca eğer direkt olarak ilgilendirmiyorsa, ders olarak okumuyorsanız, bu ve benzeri kelâmî meselelere fazlaca dalmanın pek de bir faydası yoktur, aksine bazıları açısından zararlı bile olabilir. Dikkat etmek lazım.