Selamunaleyküm hocam... Fıkıh kitaplarımızda yazdığı gibi sabah namazına cemaate yetişmeye çalışıpta imamın selamına yetişememe durumu olan kişilerin hemen imama uyması geretiğini ve böyle olunca da kılınamayan sünnetiartık tek başına iade edilemeyeceği yazılıyor. Fakat kursta muhtelif hocalarımdan sabahın sünnetinin önemine binaen şöyle bir yol takip edilebileceğini duydum.. Kişi mescide gelir fakat cemaatle farzın sonlarına gelindiğini görür ve sünneti kılmaya başlasa cemaate yetişemeyeceği kanaatine varırsa;hemen sünnete niyet edip daha kıyamda iken namazdan çıkar ve böylelikle sünnet olan namazı bozduğu için üzerine vacip kalır. Sonra imama uyup farzı kılar ve ardınan üzerine borç bıraktığı sünneti (artık kendisine vacip hükmünde olduğu için) kılar.böyle bir uygulama var mı? Şimdiden teşekkür ederim hocam allah razı olsun, himetinizde muvaffak kılsın.. Murat Aslan
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Merhum Mehmed Emre hocaefendinin "Çağımız ve Günümüz Meselelerine Fetvalar"ından “Cemaatle Namaz” kısmında, faydalı olacağını düşündüğüm, sorunuza da cevap teşkil edecek birkaç soru ve cevabı aynen nakletmek isterim. Şöyle ki:
“Soru: Bir kimse, camide, farzı kendi başına kılmak için namaza başladıktan sonra, bu namaz cemaatle kılınmaya başlansa, kendi başına namaz kılan, başladığı namazı bozacak ve imama uyacak diyorlar. Bu doğru mu?
Cevap: Namazı bozmayı mubah kılan bir sebep veya özür olmaksızın, başlanmış bir namazı bozmak haram ise de, sualinizde anlattığınız şekil, eski bir camiyi yenilemek için yıkmak kabilinden bir hareket olmakta ve namazı bozup imama uymak müstehap bulunmaktadır.
Cemaatle namaz kılınan bir camide, vaktin farzını tek başına kılmaya başladıktan sonra, aynı farz cemaatle kılınmaya başlansa, imam iftitah tekbirini aldığı zaman, kendi başına namaz kılan kimse henüz secdeye varmamış ise hemen namazı keser ve imama uyar. Bu, namazı sevap yönünden daha kâmil halde edâ için olmaktadır. Kıldığı rek’atı secde ile tamamlamış ise, farzın dört rek’atlı olup olmamasına göre hüküm de değişik olmaktadır. Şöyle ki:
Kıldığı farz sabah namazı ise, bir rek’atı tamamlamış olduğuna göre, diğer rek’atı da kılacak olsa farz tamam olacağından, cemaati kaçırmış olacaktır. Sabah namazının farzından sonra nafile kılmak mekruh olduğu için, imama nafile olarak uymak mümkün olmayacaktır. Bu sebeple, kıldığı ve secde ile kayıtladığı iki rek’atı, bir selamla yarıda kesip imama uyar.
Bir rek’atını tamamladığı akşam namazı ise, ona ikinci bir rek’at ilave etmeden namazı selamla kesip uyar. Zira, bir rek’at daha kıldığı takdirde namazın ekserisi kılınmış olacağından ve ekseriyet için hükmü kabul olduğundan, cemaati kaçırmış olacaktır. Bu sebeple tek rek’attan ayrılıp imama uyar.
Kılınacak namaz dört rek’atlı ise, namaz kılan, kıldığı ve secde ile tamamladığı birinci rek’ata bir rek’at daha ilave eder ve Tehiyyât’ı okuyup selam verir ve farzı kılmak üzere imama uyar. Önceki iki rek’at nafile olur. Eğer üç rekat kılmış haldeyken farz kılınmaya başlansa, kendi namazının ekserisi kılınmış olduğu için dörde tamamlar.
Eğer kılınan namaz öğle ve yatsı ise, nafile olarak imama uyabilir. İkindi namazı ise, imama nafile niyeti ile uyamaz. Çünkü ikindi namazının farzını kıldıktan sonra nafile kılmak mekruhtur.
Namaz kılan bu kimse, dört rek’atlı farzın üçüncü rek’atına kalkmış ve henüz üçüncü rek’atın secdesine varmadan önce o farz için ikaamet olunmuşsa, ayakta iken veya oturuverip selam verir ve imama uyar. Kıldığı iki rek’at, kendisi için bir nafile olur. Şayet namaz kılanın başladığı farz değil de nafile bir namaz ise, onu iki rek’ata tamamlayıp selam vermedikçe namazı kesemez. Şayet o farz, cenaze namazı ise ve nafile ile meşgul olduğu takdirde bunu kaçıracak ise, iki rek’atı tamamlamadan kesip imama uyar. Çünkü cenaze namazının yerini tutacak başkaca bir namaz yoktur. Yarıda kestiği nafileyi sonra kaza etme imkanı vardır.
Öğle namazının sünnetini kılmaya başladıktan sonra farz için kaamet getirilse, sünneti iki rek’ata tamamlayıp tehiyyât’ı okuyup selam verir, sonra imama uyar. Öğlenin farzından sonra ilk sünneti dört olarak kılar ve son sünneti de ayrıca kılar. Bu uygulama ikindi sünneti kılarken olsa, ikindinin farzından sonra sünnet kılmak mekruh olduğundan, farzdan sonra sünnet kaza edilmez. Yatsı namazından sonra bir engel bulunmadığı için, sünneti kesip de farza durulmuş ise, yatsının farzından sonra sünneti kaza etmekte bir mahzur yoktur.
Soru: Bir kimse camiye geldiğinde müezzinin ikamet etmesi zamanı ise sünnete durmasında bir mahzur var mıdır?
Cevap: Kerahet vardır. Kişi camiye gittiği zaman müezzinin ihlas okuduğunu ve umumi durum itibariyle farza başlanacağını anlayınca sünnetle meşgul olmayıp imama uyması gerekir.
Soru: İmam farza başladığı sırada camide bulunan kimse, farzı kaçırma korkusu yoksa sünnetle meşgul olabilir mi?
Cevap: Bu kimsenin, caminin içinde sünnet kılmakla meşgul olmayıp hemen imama uyması gerekir. Cami dışında ise rek’atı kaçırma korkusu olduğundan yine imama uyar. Bundan sabah namazının sünneti müstesna bulunmaktadır. Onu kılmak gerekir. Sabah namazının sünneti ile meşgul olurken farzı kaçırmaktan korkarsa sünneti terk edip imama uymak gerekir. Çünkü sabah namazını cemaatle kılmanın sevabı, sabah namazının sünnetinden daha fazladır.” Hocaefendinin yazdıkları burada bitti.
***
Demek ki; sabah namazının sünnetine duran kişi, az ya da çok kılabildiği kadar kılar, imama yetişebileceği noktada hemen selâm verip sünneti terk eder.
Malumunuz sünnet nafiledir. Ama başlamakla kişinin üzerine kazası vâcip hale gelir. Eğer farzı kıldıktan sonra henüz güneş doğmamışsa o vakitte kaza edebilir. Sabah namazından sonra güneş doğana kadarki vakitte nafile namaz kılmak mekruhtur ama, kaza namazı kılınabilir. Fakat güneş doğmuşsa, yarıda kestiği bu sünneti ancak kerahet vakti çıktıktan sonra kılabilir.
Sabah namazından sonra kaza kılınması mekruh olan vakit ise, memleketimize göre, güneş doğması ile başlayan ve 40 ile 50 dakika arasında süren zamandır.