Es-Selamu Aleykum Hocam...

Cümle içinde yaratmak kelimesini kullanmak uygun mudur?Bu kelimenin cümle içinde sık kullanımı 3-5 yıla kadar yok denecek kadar azdı..Şuanda nerdeyse he cümle içinde kullanılır hale geldi..Bu kelimeyi herzaman ulu orta kullanmamanın sakıncaları anlatıldığında,kelimeyi kullanan kişi mecazi yönünü esas alarak savunma yapmaktadır..”Çok güzel bir ortam yaratamışşın” cümlesinde ki yaratmak kelimesi mecaz mıdır?Çok güzel bir ortam icat etmişssin cümlesindeki icat kelimesini bu şekilde yerinde kullanmamak ne kadar uygun değilse de,yaratmak kelimesi de yoktan var etme manasında dile getirildiğinde her cümlede kullanmak uygun değildir diye bilmekteyiz..Siz hocam konuya açıklık getirirseniz seviniriz..
Allah razı olsun.. Mehmet Fazıl

*******

Ve aleykümü’s-selâm kardeşim;

“Yaratma” filinin-sıfatının insanlara mecâzen de olsa atfedilmesinin münasip olmayacağını hemen ifade edelim.

İnsanın bir şeyi yapmasıyla Allah Teala’nın yaratması arasında ‘yok’la ‘var’ arasındaki kadar fark / başkalık / ayrılık / benzemezlik vardır.Bu büyük farkı tefrik edemeyenler, bunun farkına varamayanlar, “yarattım” diyenlerin küfre düşeceğini düşünebilirler. Halbuki, Mevlâ’nın yaratmasıyla kulun bir şeyi yapması arasında fark vardır. Hâlık Teala’nın  yaratması yoktan var etmesidir. Kulun yaratması / bir şeyi yapması ise, var olana farklı bir şekil vermesi demektir... Nitekim olana şekil verme manasında yaratma kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de de İsa aleyhisselamdan hikâyeten kullanılmıştır. İlgili ayet-i celile şöyledir:

Allah onu (Hz. İsa’yı) İsrâiloğullarına (şöyle diyecek) bir rasûl / peygamber olarak gönderir: ‘Muhakkak ki ben size Rabbinizden bir âyet (mûcize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey (heykel) halk ederim / yaratırım (yaparım) da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm. Eğer iman edecekseniz, şüphesiz bunda size bir delil vardır.” [Âl-i İmrân suresi, 49]

Yine Kur’an-ı Kerim’de “…Allah, yaratanların en güzeli[Bkz. Mü’minûn suresi, 14; Sâffât suresi 125]  buyrulmuştur. Bu ayetlerde de “halk / yaratma” kelimesi, “olana yeni bir şekil verme” manasında kullanılmıştır. Zira Allah Teala’dan başka hiçbir şey, yoktan var ederek yaratamaz. Yaratıkların hepsinin de önce bir nüvesi / çekirdeği, özü ve aslı mevcuttur. İnsan da yaptığını, bu nüveden-çekirdekten, öz ve asıldan üretmiş, şekillendirmiş, geliştirmiş olur. Bu manada kullara “yarattı” denebilir. Ama “yoktan var etti” manasında yarattı asla denemez. Mesela;

Bir mobilyacı ağaç yaratamaz. Ama yaratılmış ağaçlardan güzel mobilya yapabilir. Buna, ‘yarattım’ derse, yoktan yaratmış olmaz. Belki var olan ağaçtan güzel şekiller-modeller yapmış, kendi ifadesiyle ‘yaratmış’ olur...

Genetik kopyalama vak’ası da böyledir. Yoktan yaratma değil, var olan geni geliştirme hadisesidir. Çünkü yapılan iş, adı üstünde kopyalamadır; kopyalama ise yaratma değildir! Yaratma, yoktan var etmedir. Allah (c.c.) canlı ve cansız bütün varlıkları yoktan ve önceden mevcut bir örneği olmadan, ondan yararlanmadan yaratmıştır. Genetik kopyalama ise mevcut yaratılmış genler üzerinde işlemler yaparak gerçekleştirilmektedir. Bunun yaratma ile bir ilgisi olmadığına göre, ortada bir “ikinci yaratıcı” da yoktur. Ayrıca belirtelim; genetik kopyalama insanlara uygulanamaz. Hayvan ve bitkiler için ise, insanlara faydalı olmak, hiçbir şeye ve kimseye zarar vermemek kaydıyla uygulanabilir. Aksi halde o da caiz olmaz.

Unutmamak gerekir ki, yaratma kelimesini kullananların niyetleri mühimdir. İmanına delil bulunan kimseninyarattım demesiyle hemen küfrüne hüküm verilemez. Ağız alışkanlığı yahut da kelimenin manasının nereye kadar uzandığını bilememesi olarak yorumlanmalıdır. Çünkü imanına, mü’min olduğuna dair delil vardır. Mesela camiye çocuğuyla birlikte namaza gelmiş olan bir babanın ya da dedinin, namazdan çıkışta cami avlusunda çiçekleri koparan çocuğuna söylediği,“Yavrum, çiçekleri koparma. Allah ‘baba-gökte’ seni çarpar sonra!” sözünde küfür kelimeleri vardır. Çocuğu terbiye maksadıyla söylenen bu sözlerin içindeki iki kelime küfür manasına gelmektedir. Bunlardan biri Allah’a “baba” demesi; Hristiyanlar gibi Allah’ın babalık sıfatının olduğunu söylemiş olması; ikincisi de “gökte” demekle Allah’a mekân isnad etmiş, göstermiş olması... Her ikisi de Ehl-i Sünnet’in itikad ölçülerine göre küfürdür. Bu durumda şayet o kelimelere bakarak bu babanın kâfir olduğunu söyleyecek olursak sorarlar:

– Kâfirin camide, hem de çocuğuyla işi ne?Adam namaz kılıp çıkmıştır cami avlusuna...

Namaz kılışı imanına delildir. Öyle ise sarf ettiği “Allah baba, Allah gökte” sözlerine bakarak küfrüne hükmedilemez… Zira kimi zaman konuşulan kelâm, sarf edilen söz küfür gibi görünür, lakin sahibi yani onu söyleyen kâfir olmaz. Binaenaleyh imanlı insanları mezkür konuşmalarından dolayı küfürle itham etmemek gerekir. Nitekim Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre; 

"Adamın biri geldi, Rasûlullah’a (s.a.v.) Mü’min bir cariyeyi azat etme borcum vardır.”diyerek (yanındaki cariyesinin bu şartı haiz olup olmadığını) sordu. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) kadına dönerek, “Allah nerdedir?” diye sordu. Kadın, başı ve işaret parmağıyla semaya işaret etti. Bu defa Nebiyy-i muhterem (s.a.v.),“Ben kimim?” diye sordu. Kadın, parmağıyla semaya ve Rasûlallah’a (s.a.v.) işaret etti. Yani “Sen Rasûlallah’sın”demek istedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.),(Bu mü'mindir), bunu azat et.” buyurdu." [Bkz. Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 1, 23]

Velhâsıl, aksi takdirde bu hâl, aynı safta namaz kıldığımız insanı, avluda çocuğuna ya da torununa söylediği sözleri yüzünden küfürle itham etmek gibi olur. Doığru olan, temkinli-ihtiyatlı-dikkatlı olmaktır. Mü’min olduğuna dair işaret ve emâreler bulunan bir insanı, bu ve buna benzer söz ve durumlarından dolayı küfürle itham etmemeli, fakat ona meselenin yanlışı-doğrusu da münasip bir lisanla mutlaka anlatılmalıdır.

Netice olarak bütün mü’minler; yanlış anlaşılacak sözleri, küfre sebep olabilecek kelime ve kavramları kullanmaktan imtina etmeli, sakınmalı, sû-i zanna, kötü düşüncelerine sebep olmamaya gayret sarf etmelidir.  

Go to top