Hz. Muaviye (ra) nin oğlu Yezid sahabeden midir? ve kendisi nasıl birisidir? Galip Erçin
*******
Yezîd sahabeden değildir. Çünkü o, III. Halife Hz. Osman Zinnûreyn’in (r.a.) hilafeti döneminde Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) vefatından sonra dünyaya gelmiştir. [Kemaleddin Ebu'l-Beka Muhammed b. Musa ed-Demirî, Hayatü’l-Hayavan (Terc. el-Hac Abdurrahman b. İbrahim Sivasî), 2, 225]
Yaptığı ya da işlenmesine sebep olduğu şeni’ fiil, her ne kadar lâneti hak ediyorsa da, bizler Ehl-i Sünnet mensupları olarak ona lânet etmeyiz. Sövmek zaten bizim işimiz olamaz. Elbetteki olanlara / yapılanlara kalben buğzederiz. Tasvip etmemiz asla mümkün değildir. Nitekim temel akaid kitaplarımızdan manzum olarak kaleme alınmış Metn-i Emâlî’nin 39’uncu beytinde aynen şöyle denilir:
“Ve lem-yel’ân Yezîden ba’de mevtin * Sive’l-miksâri fi’l-iğrâi ğâlin”
Meali; “Seleften hiç bir kimse ölümünden sonra Yezîd’e lânet etmedi / etmezdi. Ancak haddi tecavüz etmekte mübâlağa edenler / ileri gidenler müstesna”…
Dilerseniz bu mevzudaki kat’i sözü / hükmü, Hicrî ikinci bin yılın Müceddidi İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretlerine bırakalım. Onun bu husustaki açıklamaları şöyle:
“...Saâdetten uzak olan Yezîd, sahâbeden değildir. Onun saâdet sahasından uzak olması mevzuunda kimsenin diyeceği aykırı bir şey de yoktur. Zira onun yaptığını Frenk kâfirleri bile yapmazdı. Şu var ki; bazı Ehl-i Sünnet âlimleri onun lânetlenmesi meselesinde kararsız kalmıştır. Bu âlimlerin kararsız kalmaları, Yezîd’den veya onun işinden (yaptıklarından) râzı olmalarından dolayı değil, bilakis 'belki pişman olup tevbe etmiş olabilir' ihtimâlinden ötürü ihtiyattan (tedbirli-temkinli davranıştan) ileri gelmektedir”... [el-Mektûbat, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., 1, 54]
“...Fâsıklar gürûhundan olup saâdetten mahrum olan Yezîd’e lânet etme hususunda çekingenlik gösterilmesinin sebebi, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in kabul ettiği şu esasa dayanır:
‘Ebu Cehil ve karısı gibi kâfir olarak öldükleri (nass’la) kesin olarak bilinen Cehennemlik kişiler dışında (bir insan, görünürde) kâfir bile olsa, şahıs adı verilerek lânet okumak caiz değildir. Ancak bu, Yezîd’in lâneti hak etmediği manasına gelmez. Zira, “Allah’a ve Rasûlüne eziyet edenlere, Allah, dünya ve ahirette lânet eder”. [Ahzâb suresi, 57; İmam-ı Rabbani, a.g.e., 1, 251]
“...Şeyhayn’in (Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer r. anhuma’nın diğer ashaptan) üstünlüğünü inkâr eden kimse, rezil-kepaze olan Yezîd gibidir ki, âlimler ona lânet okumanın caizliği mevzuunda ihtiyaten tevakkuf etmişler (duraksamışlar)dır”. [İmam-ı Rabbani, a.g.e., 1, 266]
N e t i c e
Bizlere düşen de, Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) zâhirî ve bâtınî bakımdan büyük vârislerinden olan, hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbâni Ahmed Farukî es-Serhendî (k.s.) hazretlerinin nasihatlerine kulak verip, Yezîd meselesini bu ölçülerle değerlendirmemiz, ifrat ve tefritlerden (ileri-geri aşırılıklardan) kaçınarak itidâli (orta yolu) tercih etmemiz gerekir.