s.a hocam kazara olan hamileliğin ilk haftasında ebeveynin rızasıyla çocuk düşürmede bir mahzur varmıdır.birde mehir için nikahta olduğu gibi her hangi bir ölçü varmıdır mesela 100 tl ye razi olunduğu zaman bu olurmu.hürmetlerimle hocam. murat kansu

*******

Ve aleyküm selam.

1- Henüz dört aylık veya kırk günlük olmayan gebeliğe son verilebileceği görüşünde olan bazı fakihler/âlimler olsa da, gebelik oluştuktan sonra anne için hayatî bir tehlike söz konusu değilse… Ceninin veya nutfenin ilaç ya da diğer yöntemlerle düşürülmesi cumhurca yani âlimlerin çoğunluğunca caiz görülmemiştir. Dinen kabul edilebilecek hakiki bir özür sebebiyle olduğunda caiz görülmekte ise de, gerçek bir zaruret olmadıkça buna da müsaade yoktur.

Dört aydan sonraki müdahale ise cinayet sayılmıştır. İsterse annenin hayatını kurtarmak gibi bir durum söz konusu olsun; zira bir hayatı kurtarmak için, başka bir hayata kıymak caiz değildir. Dikkat edilmeli, herhangi bir yanlışlığa düşmemeye çaba göstermelidir. [Bkz. Bilmen, Ö.N., Hukuk-ı İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu, 3, 156]

Ayrıca bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1738-kurtaj-cinayeti-ve-cezasi.html

2- İkinci sorunuz muğlak ama, anlamaya ve anladığımız yönde mutlak manada cevaplamaya çalışalım.

Bilindiği üzere mehrin en çok miktarı için bir sınır getirilmemiştir. Ayet-i kerimede;

"Onlardan birisine yüklerle mehir vermiş olsanız bile, içinden bir şey almayınız" [Nisâ suresi, 20] buyurulur.

Hz. Ömer (r.a.) bunu 400 dirhemle (dirhem gümüş para birimi; 1 dirhem: 3,25 gr) sınırlamak istemiş, aksi halde fazlanın beytü'l-mâle gelir kaydedileceğini ilân etmişti. Hz. Ömer'in (r.a.) dayandığı delil; Rasûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) hanımları ve kızları için 480 dirhemden daha fazla mehir verilmemesi idi. Hz. Ömer (r.a.) minberden indikten sonra Kureyşli bir kadın, yukarıdaki ayeti [Nisâ suresi, 20] okuyarak, Allah Teala'nın mehir için bir sınır getirmediğini, aksine, kadınları yükler dolusu mehre lâyık gördüğünü belirtti. Bunun üzerine yeniden minbere çıkarak, sözünü geri aldı ve şöyle dedi Hz. Ömer (r.a.):

"Size, kadınlarınız için 400 dirhemden fazla mehir vermenizi yasaklamıştım. İsteyen, malından dilediği kadar verebilir." [el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, Mısır, yyy., IV, 283 vd.; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VI,168]

İmam-ı azam Ebû Hanîfe (rh.) hazretlerine göre, mehrin en az miktarı on dirhem gümüş veya bunun karşılığıdır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) devrinde bu kadar para, yaklaşık iki kurbanlık koyun bedelidir. Hırsızlıkta, hadd cezasının uygulanmasını gerektiren en az miktar, bir dinar altın para olup, mehir de buna kıyas yapılmıştır. Çünkü bir dinar altın para, on dirhem gümüş paraya satın alma gücünde eşit durumda idi.

İmam Mâlik'e (rh.) göre mehrin en az miktarı üç dirhemdir. Bu mezhep de kendi hırsızlık nisabını ölçü olarak almıştır.

İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel (rahımehumallah) , en az miktar için bir sınır koymamışlardır. Delilleri; mehir ayetinde malın azına bir sınır konulmamasıdır. [Buhârî, Sahih, Nikâh, 34-51; Bilmen, Ö.N. Istılâhât-ı Fıkhıyye Kâmusu, İstanbul 1967, IV, 121-123; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 279, 280; es-Sabûnî, Tefsîru Âyâti'l-Ahkâm, Dımaşk, 1397/1977, I, 453; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu, Dımaşk 1405/1985, VII, 256]

S o n u ç

Mehir söylenmeden bile yapılan nikâh sahihtir, daha sonra da anlaşabilirler. Anlaşamazlarsa, erkeğin kadına  mehr-i misil vermesi vacip olur. Çünkü artık mehir kadın tarafına geçmiş demektir; erkek, bunu vermek zorundadır.

Bununla birlikte aralarında konuşup ödenecek miktar hususunda anlaşabilirler; yani erkek kadınla pazarlık edip miktarın düşürülmesini isteyebilir. Hiç vermezse kul hakkı olur; fakat kadın dilerse, alacağı mehrin tamamını da hediye edip bağışlayabilir, bir mahzuru olmaz, aksine sevabı vardır. Hanımın, “mehrimi helal ettim” dedikten sonra bu bağıştan vaz geçip, “haram olsun” demesi ile haram olmaz, hediyesini geri isteyemez.

Bir kız veya kadın evlenirken, “Benim nikâhım mehirsiz olsun” diyemez. Müntesibi bulundukları mezhebin en alt sınırında da olsa bir mehirde anlaşmaları gerekir. Bu miktarlar da yukarıda açıklandı. Kısacası mehir sembolik değil, fonksiyoneldir; kadın için bir nevi teminattır.

Ayrıca erkek değil de kadın boşanma talebinde bulunur, evlilik birliğine kendisi son vermek isterse, bu husustaki çeşitli yollardan biri de, mehirden vazgeçme karşılığında kocasını râzı ederek ayrılmaktır. Buna İslâm fıkhında ‘muhâlea’ denir. Bu takdirde de erkeğin kadına borucu kalmaz, kadın da serbest hale gelir. Bu da meselenin bir başka veçhesidir. 

Go to top