simdi bana namahrem olan bı erkekle yanyana bulunmam dınımızce yasaktır fakat bana bunun ayetlerle ıspatı lazım rıca etsem yardımcı olabılırmısınız ? Büşra Kaya 

*******

Öncelikle size şunu hatırlatmak isterim: 

Edille-i şer’iyye-i asliyye sadece Kitap’tan / Kur’an’dan ibaret değildir. Onun yanında Sünnet var, İcma’ var, Kıyâs-ı fukaha var. Kaldı ki ayrıca edille-i şer’iyye-i fer’iyyeler var. Siz bana bu delillerden herhangi birisinde nâmahrem iki insanın (kadın ve erkek) yanyana bulunmasının cevazına dair bir delil gösterebilir misiniz?  

Cemaatle namazda muhâzât caiz midir? Değildir. Peki niçin? Sebebi belli değil mi?

Yabancı kadın ve erkeğin yanyana bulunmasından kastınız tam olarak nedir bilemiyorum. Oldukça muğlak ve mutlak bir ifade. Ama ne olursa olsun, nasıl olursa olsun; ister ibadet içi, ister ibadet dışı… İslâmî usûl, ahlâk ve âdabınca hoş ve doğru kabul edilebilecek bir davranış biçimi değildir.

Sözünü ettiğimiz bu kimseler dinen birbirlerine yabancı olduğu için, yani mahremleri sayılmayıp, nikâhları birbirine düştüğü için mahremiyet sınırını aşmamaya dikkat etmek gerekir. Bu hususa uyulmadığı takdirde bazı istenmeyen hallerin ve mahzur teşkil eden durumların meydana gelme ihtimali vardır. Dinimizde bu muhtemel vesile ve tehlikelere yaklaşmak dahi men edilmiştir. Usûl-i fıkıhta buna Sedd-i zerayi' denir, yani vesîleleri kaldırmak, sebebi tıkamak demektir. Bu durumda harama vesîle olan şey haram, vâcibe vesîle olan şey vâciptir. Fuhuş haramdır; fuhşa vesîle olduğu için yabancı kadınla beraber olmak, dokunmak, avret yerlerine bakmak da haramdır. Kezâ, Cuma namazı farzdır, Cuma namazına gitmek ve Cuma namazına gitmek için alış-verişi bırakmak da farzdır.

Bunun için Kur'an-ı Kerim'de, "(Rasûlüm) mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını da korusunlar" [Nur suresi, 30] buyrulmakta… Aynı şekilde kadınlar için de, "Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını da muhafaza etsinler. Görünmesi zarurî olan kısımlar müstesna olmak üzere zinetlerini açığa vurmasınlar" [Nur suresi, 31] ikazı yapılmaktadır.

Bu âyetler isti’zan (birisinin evine girmek için izin isteme) âyetlerinden sonra zikredilmektedir. Buharî'nin şerhinde bu hususa dikkat çeken Aynî (rh.), "isti’zan" âyetlerinden sonra bu âyetin zikredilmesindeki asıl maksat; ev sahibi erkeğin, aile kadınlarına bakmaları helâl olmayan misafirin nazarından sakınması ve yabancı erkeklere onları göstermemesidir, demektedir. [el-Aynî, Umdetü'l-Kaarî. 22, 231]

Yine Buharî'de bu âyetin tefsirinden sonra, "Allah hem hain gözlerin (tecessüslerini) hem de (fasit) gönüllerin gizlediği temayülleri bilir" [Mü'min sûresi, 19] mealindeki âyet zikredilmektedir. İbn Abbas (r.anhuma) ise bu âyeti tefsir ederken şu açıklamayı yapmaktadır:

Hain gözlü o kimsedir ki; bir mecliste otururken yanından güzel bir kadın geçse veya misafir bulunduğu bir evde güzel bir kadın görse, yanındakilere sezdirmeden kadına sinsi-sinsi bakar. Yanındakiler de kendisine bakınca, hemen gözünü ayırır. Fakat Allah (c.c.) bilir ki, o hain gözlü kimse kadının mahremiyet dairesine girmeye gücü yetse, harama tevessül edecektir.” [el-Aynî, Umdetü'l-Kaarî, 22, 231, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 12, 171]

Her ne kadar “bakmak” zina derecesinde bir mes'uliyet getirmese de o yöne açılan bir kapı olduğundan, mü'minler sakındırılmışlardır. İnsanların diğer a’zâlarının da zinadan nasibinin olduğu ve bunların küçük günahlar sınıfına girdiği hakkında bir hadis rivayet eden Ebû Hüreyre (r.a.), Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu bildirmektedir:

"Hiç şüphe yok ki, Allah (c.c.), Âdemoğlunun zinadan nasibini yazmıştır. Buna behemehal erişecektir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayağın zinası da yürümektir. Kalb ise heves eder, temenni eder. Tenasül uzvu bunu tasdik eder veya yalanlar." [Müslim, Sahih, Kader, 21; Buharî, Sahih, İsti’zân, 12]

Go to top