selamün aleyküm. hocam, ‘vatan sevgisi imandandır’ hadisinin mevzu olduğunu söyleyenler var, mevzu mudur bu söz? aeo.. bedia büşra ayvazoğlu
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar, Medine’nin havasına hemen intibak edememişler… Bazıları sıtmaya yakalanmışlardı. Bunlardan birisi de Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.) idi. Bir sıtma nöbetinde Hz. Bilâl, hüzün dolu şiirler okuyarak Mekke’yi terennüm ediyordu. Bunu duyan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de hüzünlenmiş ve şöyle buyurmuştu:
“el-Vatan! el-Vatan! el-Vatan! Hubbü’l-vatani mine’l-îmân!”…
Meali: “Ah Vatan! Ah Vatan! Ah Vatan! Vatanı sevmek, İman’dandır.” [el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, I, 138]
İşte meşhur “Vatan hadisi” diye bilinen bu hadis-i şerif, Rasûlüllah Efendimizin mübarek fem-i saadetlerinden böyle bir vesile ile sâdır ve vârid olmuştu.
Bazıları bu mübarek sözün mevzu olduğunu söylese de, ulemânın çoğunluğu tarafından manasının doğru olduğu ifade edilmiştir.
Bilindiği üzere İslâm dini, bir bütün olarak hayatın her yönünü içine alıp kuşatmış, vatan ve devlet anlayışını da belirli sınırlar içerisinde değerlendirmiştir.
Mesela Müslümanın oturduğu evi veya malı saldırıya uğrdığı zaman onu korumak ve kendini müdafaa etmek dinimizin bir emridir. Bu yolda ölürse şehit olur. Vatan ise, bütün Müslümanların ortak evidir. Onu korumak ve muhafaza etmek de bütün Müslümanların ortak vazifesidir.
Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde, orada bulunan Yahudilerle bir anlaşma imzalamıştır... Bu anlaşmada geçen önemli maddelerden biri de, Vatanları olan Medine’ye bir saldırı olursa, beraber savunma yapacakları hususu idi.
Demek ki vatanımızı korumak için gayrimüslimlerle bile anlaşma yapılabilir ve vatan ne pahasına olursa olsun korunması gerekir.
Bir Müslüman dinini, ırzını-namusunu, canını, malını, vatan ve devletiyle korur… Vatanına bir Müslüman devlet bile saldırsa, onu korumak dinimizin emridir.
“Yerler” ve “zamanlar”, içerisinde bulunan-yaşayan kimseler ve yapılan işlere göre değer kazanır. Atalarımızdan bize miras kalan ve kahir ekseriyetiyle Müslümanların yaşadığı bir ülke olan bu memleketin muhafazası, bu toprakların ve içerisinde yaşayanların korunması, hayatlarını idame ettirmeleri, vatan, bayrak ve devletin varlığını zaruri kılmaktadır.
İbret ve ders dolu bir hadise
Karıncanın vatan sevgisi ve toprağına bağlılığı…
Rivayete göre ülû’lazm peygamberlerden biri olan Musa aleyhisselâm, ekip biçmek için bir yerde kendine bir tarla açacaktı.
Cenab-ı Hakk’a müracaat edip izin istedi.
Hz. Mevlâ da ona, üç gün o tarlaya gidip;
- “Ey canlılar! Burayı terk edin, ben buranın ağaçlarını yakıp tarla açacağım” diye nida / ilan etmesini emretti. Hz. Musa da emri aynen ifa etti.
Üç gün sonra Hz. Musa canlılardan kalan oldu mu, diye tarla yapmak için açacağı yeri dolaşıp teftiş etmeye başladı... Bütün canlılar daveti duymuş ve orayı terk etmişlerdi. Sadece yaşlı bir karınca kalmıştı. Musa aleyhisselâm ona,
- “İlamımı (bildirimi) duymadın mı? Niçin terk etmedin burayı? Yoksa rahatsız mısın?” diye sordu. Yaşlı karınca da Hz. Musa’ya;
- “Burası bizim babalarımızdan, dedelerimizden intikal eden yurdumuzdur. Biz burada doğduk, burada büyüdük, senelerdir de burada yaşadık. Vatanımızı terk etmektense, burada yanıp ölmeyi tercih ettim de, onun için terk etmedim” dedi.
Bunun üzerine Musa aleyhisselâm da, oradaki ağaçları-bitkileri yakmaktan ve tarla açmaktan vaz geçti.
Vatan sevgisi, işte böyle bir şey olsa gerek!