selamun aleyküm hocam
ben sakallarımı uzatıyorum.bir tutam kadar değil ama biraz da olsa bırakıyorum.biraz uzayınca annem şu sakallarını kes- afedersiniz- ayıya döndün falan diyor.sakalı kestikten sonra adama döndün gibi sözler ediyor.sakalın sünnet olduğunu söylediğimde şimdi daha erken ilerde bırakırsın falan diyor.annem beş vakit namazını kılan biri.sakal sünnetini de asla alaya alacak biri değil ama bu şekil sözleri itikadi açıdan bir sıkıntı oluşturur mu.
bir sorumda mesela biri bize sakalım yakıştımı dediğinde ona yok hiç yakışmamış gibi sözler söyleyebilir miyiz. engin
*******
Ve aleyküm selam.
Sünnetle alay eder gibi sakalı bir bırakıp bir kesmek olmaz. Bırakmışsan artık kökten kesmeyi noktalaman gerekir. Nitekim kimi âlimler, 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir' demişler... Bundan maksatları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haram olur' demektir. Yoksa hiç bırakmayan bir kimse, haram işlemiş olmaz, bir sünneti terk etmiş olur. Meselenin bir yönü bu.
Uzunluk-kısalık durumu ise ayrı bir mesele. Bu hususta farklı rivayetler olmakla birlikte, son devir âlimlerimizinden dersiâm ve mutasavvıf Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri ve bir kısım ulemanın görüşleri ise; “Sakal erkeğin zinetidir, kendisine yakıştığı şekilde bırakır” tarzındadır. Binaenaleyh buna da kimsenin bir diyeceği olmaması gerekir.
Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü'minin esas niyeti; Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) mütâbeat, onun sünnetine uymaktır. Bir Müslümanın gayesi, mümkün olduğu ölçüde sünnet-i seniyyeye her yönüyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak “ehass-ı havâs” denilen mürşid-i kâmil ü mükemmillere, Rasûlullah’ın (s.a.v.) vârisi bulunan bazı mümtaz şahsiyetlere mahsustur. Bununla birlikte her Müslüman sünnetin tamamını yapamasa da, tasvip etmek-taraftar olmak, kabul etmek ve hâlis bir niyetle de yapmaya gayret göstermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık içinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sünnetleri yapmayanları ya da yapamayanları, çok büyük bir günaha girmiş gibi suçlamaya ve tahkir etmeye, küçük görmeye de hakkımız yoktur.
Sakal meselesine de bu ölçü içinde bakmak lâzımdır. Sakal bırakmak Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini söyleyen müçtehidler varsa da, bazı âlimler sakalı kesmenin tenzîhen mekruh olduğunu ve hattâ son devir İslâm âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.
Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Malikî âlimlerince mes’ul duruma düşerlerse de, Şâfiî âlimlerince (Gazalî, İbni Hacer, Remlî, Râfiî ve Nevevî rahımehumallah’a göre) tenzihî bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şâfiî mezhebine uyan kimseler ise, bir mes’uliyet altına da girmezler. [Bkz. el-Cezîrî, el-Mezahibü'l-Erbaa, II, 44-45; İânetü't-Tâlibîn, II, 340]
Sakal bırakan kişiye “ayıya döndün” demek, sakalını kestiğinde de, “adama döndün” gibi laflar etmek, eğer maksat anneniz gibi sünneti tahkir / aşağılama olmasa bile vebâlden uzak olmaz, söyleyen kişiyi günaha sokar. Sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakala hakaret edip aşağılayan kimse ise, küfre düşer. Çünkü Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) yaptığı bir işi, yani onun sünnetini beğenmemiş olur.
Son olarak sakalla ilgili bir nükte
Bir duruşmada hâkim, sakalı uzamış olan Necip Fazıl'a;
- "Maymuna dönmüşsün Necip" demiş.
Necip Fazıl da hemen duvara dönerek;
- "Şimdi de duvara döndüm", karşılığını vermiş!