Merhaba hocam.Ben 15 yaşındayım.Kötü olan bir şeyi yapmamak için yemin etmiştim ve o yemini bozdum.O yemini bozduğumun siniriylede aynı yemini gene ettim sonra tekrar bozdum ama ettiğim yeminleri sakin kafaylada tekrarladım genede engel olamadım kendime.Sayısını bilmiyorum ama hep böyle devam etti bu iş.En sonunda kesinlikle yapmamak için bir yemin daha ettim bu sefer kesinlikle birdaha yapmadım o şeyi.Ama içim rahat değil.Kefaret veremem çünkü hem sayıyı bilmiyorum hemde ailemin haberi yok.Ne yapmalıyım hocam çok pişmanım.Durumun bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum. Bekir

******* 

Merhaba kardeşim;

Öncelikle yaşın itibariyle mükellef çağda olduğunu hatırlatalım. Dolayısiyle yaptığın her işten sorumlu, ilahi emir ve nehiylerle/yasaklarla yükümlü olduğunu unutmamalısın.

Bilindiği gibi her Müslüman için verdiği sözde durmak ve ettiği yeminin icabını yapmak dînî bir vazifedir. Bütün mü’minler bununla yükümlüdür. O bakımdan herhangi bir Müslüman, yemin eder, daha sonra da bu yeminini bozarsa, keffâretini ödemesi gerekir.

Siz de yemininizi bozduğunuza göre, şartlarına uygun şekilde keffâretini ödemeniz lazımdır. Kezâ, pişman olup tevbe ve istiğfarda bulunmalısınız. Bu takdirde umulur ki Mevlâ-yi zû’l-Celâl affeder.

Ayrıca, mümkün mertebe yeminden kaçınmamız gerektiğini unutmayalım. Şayet yemin etmek durumunda / zorunda kalırsak da, mutlaka icabını yapmamız, yani yeminimize sadık kalıp uymamız, uyamamışsak keffâretini vermemiz lazım geldiğini hatırdan çıkartmayalım!

Gelelim sizin yemininize ve keffâretini nasıl ödemeniz gerektiğine…

Üst üste çokça mesela beş-on kere yemin edenin, o yeminlerini bozduğunda, bir yemin keffâreti vermesi kâfidir. Sizin de bir keffâret ödemeniz yeterli olur.

Yemin keffâretinin ödenme usûlü şu âyette anlatıldığı gibidir:

Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu (sabah-akşam olmak üzere iki öğün) doyurmak yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa onun kefareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin kefareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki (nankörlük etmeyip) şükredesiniz.” [Mâide suresi, 89]

Burada keffâret çeşitlerinin uygulanması, sondan başa doğrudur. Yani kişinin imkânına göre olacaktır. Gücü yeterse;

1. Öncelikle köle âzât etmek. Buna gücü yetmiyor veya günümüzde olduğu gibi böyle bir durum mevcut değilse,

2. Giydirmek… Yani on yoksulu alışılmış/normal biçimde giyindirmektir. Her fakire bir veya daha fazla giyecek verir. Bunun asgarisi; fakirin namazının caiz olacağı yani avret mahallini örtebileceği kadar giyindirilmesidir. Bunu yapamıyorsa,

3. Yedirmek: On fakiri sabahlı-akşamlı doyurmak… Veya on ayrı fakire ya da bir fakire her gün ayrı-ayrı olmak üzere 10 fitre vermek gerekir. Bunlardan hiç birine gücü yetmiyorsa,

4. Peşpeşe üç gün oruç tutacaktır. Orucun arası (kadınlarda hayız dahil) hiç bir özür sebebiyle kesilmez, kesilmesi halinde yeniden başlanması gerekir.

Şartların hangisine müsaitse o usûl ile keffâretini öder, büyük bir pişmanlıkla Cenab-ı Hakk’a tevbe ve istiğfar edersin. Allah Teala’nın affı-mağfireti büyük, rahmeti geniştir. 

Go to top