Hocam, cenazelerde imam cemaate, ‘merhumu nasıl bilirsiniz?’ diye soruyor. Cemaat de, bilsin bilmesin, ‘iyi biliriz!’ diye şahitlik ediyor. Bu doğru mudur? İnsanların, bilmedikleri birisine ‘iyi biliriz!’diye şahitlik etmeleri caiz olur mu? Teşekkür ederim. Kemalettin Yüksel - Adapazarı
*******
Malumunuz, İslâm ülkelerinde cenazelerin Müslüman oldukları baştan kabul edilir. Hüsn-i niyetle peşin olarak ‘iyi insan’ diye düşünülür. Bu niyetle, camiye getirilen cenaze hakkındaki o soruya da, ‘iyi biliriz!’ denebilir, hatta denmelidir. Bunda bir mahzur olmaz.
Ancak musallâda bulunan şahıs açıkça İslâm’a inanmayan, dinin aleyhinde bir tutum ve tavır içinde olduğu kesin olarak bilinen biri ise, bunun hakkında ‘iyi biliriz!’ demek, yalancı şâhitlik etmek olur. Çünkü İslâm’ın aleyhinde olduğu bilgisi mevcut… Bu kesin bilgiye rağmen ‘iyi biliriz!’ demek, yalancı şâhitlik yapmak olur.
O sebeple böyle durumlarda, ya doğru şâhitlik yapmak yahut şâhitlikten imtina edip / kaçınıp susmak gerekir. Ya da herhalde Temel’in Dursun için dediği gibi, ‘teduler!’ deyip, şâhitlik işini diğer insanalara / cemaate yıkmak da, bir çıkış yolu olması bakımından, uygun bir davranış biçimi olur!!!
***
CENAZEYİ TEZKİYE (iyiliğine şahitlik etme)NİN BÜYÜK FAYDASI
(670) - Enes ibn-i Mâlik radiyallâhu anh'den şu hadîs rivâyet edilmiştir:
(Bir kerre) Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ile bâzı Ashâbının (r.anhum) yanlarından bir cenâze geçti. Ashâb-ı Kirâm bu cenâzeyi hayır ile andılar.
Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem de:
- “Vâcib oldu!” buyurdu. Sonra başka bir cenâze daha geçmişti.
Ashâb-ı Resûl bunu da şer ile andılar. Rasûl-i Ekrem de yine:
- “Vâcib oldu” buyurdu.
Bunun üzerine Ömer ibn-i Hattâb:
- “Ne vâcib oldu, yâ Rasûlallâh?” diye sorması üzerine, Rasûlullâh:
- “Şu önce geçen cenâzeyi hayır ile yâdettiniz, ona Cennet vâcib oldu. Sonraki cenâzeyi şer ile andınız. Buna da Cehennem vâcib oldu. Çünkü siz yeryüzünde Allâh'ın şahidlerisiniz”, buyurdu. [Tecrid-i Sarih Terc, 4, 719; bkz. aynı manada izahlı bir rivayet de dip notta var]
Rasul-i Ekrem (s.a.v.):
- “Ya Ebâ Bekir, öyle söyledim, çünkü Allah Teala’nın yeryüzünde bir kısım melekleri vardır ki, bunlar, kişinin hayır ve şerden me’luf olduğu şeyi beni Adem lisaniyle söylerler”, buyurdu.
Hadisin son fıkrası şöyledir :
- “Sizin bazınız, bazınızın şahidlerisiniz”.
Ebu Davud’un Ebu Hureyreden gelen diğer rivayetinde :
- “Melaike aleyhimusselam gökyüzünde Allahın şahidleridir. Siz de yerde Allahın şahidlerisiniz. Sizin bazınız, bazınızın şahidisiniz” ziyadesi vardır. [Tecrid, 4, 721]
Mevtâlara sebbetmekten, onları şer ile yad ve tavsıf eylemekten nehiy, kâfir, münafık, fısk ile, bid’at ile me’luf ve meşhur olanlar hakkında değildir. Bu, ehl-i küfr ve nifakın, sahib-i fısk ve bid’atın başkası ölüler hakkındadır. Bunları şer ile zikir ve tavsif eylemek, bunların yoluna girmek isteyenleri tahziri mucib olduğu için haram değildir.
Kurtubî (rh.) diyor ki:
- “Caiz ki, sebb-i emvat hadisi şerifi bu Enes ibni Mâlik hadisinden müteahhir ve bunu nâsih’dir”. [Tecrid, 4, 723]
Bu şahidliğin muhatabı, ashab-ı kiram ise de onların sıfat ve sîretindeki mü’minlerin de bu bapda hakk-ı iştirakleri vardır. Hatta Buhari’nin “Kitabu’ş-şehâdat”daki rivayeti: “Entüm’ (siz) yerine ‘el-mü’minun’ (mü’minler) suretinde umumi olarak varid olmuştur. Bu sebeple sahib-i fazilet her mü’minin sena ve şehadet-i meyyit için vesile-i duhul-i Cennet olur. [Buhari, Tecrid, 4, 724]
TENBİH
(çok önemli hüküm ve müjde)
Muzhirî (rh.) demiştir ki:
- “Siz yeryüzünde Allah’ın şâhidlerisiniz” kavli şerifinden, “ashâb-i şuhud ve tezkiye” bir meyyit hakkında ne derse onların dedikleri gibi olur. Hatta Cehennemlik bir kimse hakkında hüsn-i şehâdet edilirse, hemen Cennetlik oluverir, bunun aksi de böyledir”.
Belki (bir başka ifadeyle) bunun manası şudur :
“Bir cenazenin hayatında kendisinde gördükleri hayır ve salâhı, vefâtında erbâb-ı takvânın anarak tezkiye etmeleri, Cennetlik olduğunun alâmetidir. Bunun aksi de böyledir”
Yani meyyit hakkında hüsn-i şahâdet, duhul-i Cennet hükmünün sebep ve illeti oluyor. Bu sebepledir ki, cenazeyi tezkiye cenaze hakkında mucib-i hayır ve menfaat, cenaze sahiplerdi için de medâr-ı tesliyet olmak üzere kabul edilmiştir.
Cenaze hakkında hüsnü şehâdetin derece-i te’sirini bundan sonra gelen (671 no.’lu) Hadis-i şerifte göreceğiz. [Tecrid, 4, 724] Şöyle ki:
(671) Ömer radiyallâhu anh'den, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir:
“Hangi bir Müslüman ki, onun hakkında dört (mü'min) hayır ile senâ ve şehâdet eder, Cenâb-ı Hak o Müslümanı Cennet'e idhâl eder”. Biz dedik ki:
- Yâ Rasûlallâh! Üç kişi şehâdet ederse de böyle midir? Rasûl-i Ekrem:
- Üç kişi şehâdet ederse de böyledir, buyurdu. Sonra:
- İki kişi şehâdet ederse de böyle midir? dedik. Rasûl-i Ekrem:
- İki kişi şehâdet ederse de böyledir, buyurdu. Bundan sonra biz, Resûl-i Ekrem'den bir şâhidden sormadık.”