Selamun aleyküm hocam
Bir insan birini öldürdüğünde o katil onu öldürmeseydi de ölürdü dememiz mi doğru, yoksa Allah o katilin onu öldürmek isteyeceğini bildiği için ecelini böyle yazmış olabilir, eğer o katil onu öldürmek istemeseydi belki de Allah ecelini o zamana yazmayabilirdi, bunu biz bilemeyiz, mi demek doğru? Sağolun. derya malatya
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
“Bir insan birini öldürdüğünde o katil onu öldürmeseydi de ölürdü dememiz mi doğru, yoksa Allah o katilin onu öldürmek isteyeceğini bildiği için ecelini böyle yazmış olabilir…”
Bu sözlerin doğruları da var, eğrileri-eksikleri de var. Yani bir bakıma doğru, fakat eksik…
Doğıru; çünkü o kişinin ölümü-eceli o şekilde takdir olunmuş; ne ileri, ne geri alınabilir. “Ecelleri (takdir olunan süreleri, ömürleri) geldiği zaman (bundan) bir an dahi ne geri kalırlar, ne de ileri geçerler." [Nahl suresi, 61]
Eksik; çünkü, maktûlün o kâtil tarafından öldürüleceğini Mevlâmız biliyor. Bilmemesi zaten düşünülemez. Bildiği o fiili de, tabiri caizse kader defterine yazmış. Allah indindeki ilim, yani kader, kesinlikle değişmez. Levh-i Mahfûz'da ne yazılmışsa mutlaka olur. Allahu Teala olacak olanı yazar. Ancak ne fâilin (kâtilin) ne de mef’ûlün (maktûlün) iradesine ipotek koymamış, onları zorlamamıştır. Herkes yaptığnı hür iradesiyle yapar, dolayısiyle işlediğinden de mes’ul olur.
“…eğer o katil onu öldürmek istemeseydi belki de Allah ecelini o zamana yazmayabilirdi, bunu biz bilemeyiz…” sözü yanlış olur. Zira Allahu Teala o kâtilin öldürmek isteyip istemeyeceğini de, öldüreceğini de, kısacası her şeyini istisnasız bilir. Hem de hakkıyla, kemaliyle, tamamiyle, yani eksiksiz-noksansız-kusursuz olarak bilir… Kısacası meşhur akaid-kelâm kaidesiyle ifade edecek olursak, “İlim mâluma tabidir”, mâlum ilme tâbi olmaz.
Dilerseniz bu kaideyi kader mevzuuyla alakalı olarak bir nebze ele alıp tahlil edelim.
Allahu Teala’nın bizim ne yapacağımızı bilmesi ve bu bilgiyi kader defterimizde yazması; ilimdir. Bu ilim neye tâbidir? Elbette ki ‘mâlum’ olan (Allah tarafından ezelde bilinen) bizim fiillerimize ve yapacaklarımıza tâbidir. Yani bizim bunları yapacağımızı Allah (c.c.) ezelî ilmi ile olacağı olmuş gibi bilmektedir. Yoksa Allahu Teala öyle bildi diye biz onları mecburen yapmakta değiliz.
O halde şöyle diyebiliriz: Suçunu kadere yükleyen insan da, iki şeyden bîhaberdir.
1) Allah’ın ezeliyetini ve ezeliyetin ne manaya geldiğini bilmemektedir.
2) “İlmin mâluma tâbi olması” kaidesinden habersizdir.
Bu iki mesele anlaşıldığında kader hakkındaki bütün sorular cevaplarını bulacaktır.
Hâsılı; kâtilin de, maktûlün de, öldürme fiilinin de her safhası kader’de yazılı olduğu gibi cereyan etmiştir, başka türlüsü düşünülemez. Ama biz bunu bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz için, öncesinde kendi irademizle bir takım davranışlarda bulunabilir, bazı şeyleri sezdiğimizde tedbirler alabiliriz, hatta almamız da gerekir. Çünkü bunun önlenip önlenemeyeceği bizim için meçhuldür. Bu sebeple, ‘öyle olsaydı da, böyle gitseydi de, şöyle olmasaydı’ gibi laflar, kaderi iyi bilmemekten kaynaklanan yanlış ve fasit te’villerdir, kaçınmak gerekir. Atalarımızın dediği gibi, “Kadere inanan kederden uzak olur.”
Kader’le ilgili detaylı bilgi için lütfen aşağıdaki bütün linklere bkz. ve dikkatlice okuyunuz:
http://halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/318-imanin-altinci-sarti-kadere-inanmak.html
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1452-evlilik-ve-kader.html
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/970-hasta-olmak-kader-ve-kaza-midir.html
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1794-berat-gecesi-omur-rizik-kader-tedbir-hasere-icin-dua.html
http://halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/18-mubarek-gun-ve-geceler/389-berat-gecesi.html