Gerek Birgivî vasıyyetnâmesinde, Bezzâziyye fetvâsında ve gerek Ehli Sünnet Akaid kitaplarında “Bir kimse, Evliyânın rûhları, burada hâzırdır, dese kâfir olur” diyor. Bunun izahatını yapar mısınız?

 

*******

Bu soruyu kopyaladığınız yerde gayet genişçe cevabı da var. Dikkatlice okuyun; ne denmek istendiğini, maksadın ne olduğunu, hükmün kime ve neye göre verildiğini görür ve kavrarsınız! Mesele, ayrıca bir ilave izah ve tasrihi gerektirecek incelik ve derinliği de mündemiç değil aslında...  Gayet net, hemen her Müslümanın rahatlıkla bilip inandığı bir akâid-kelâm ve tasavvufla alakalı bir mevzu.

Evet, rûhlar ölmez. Bâhusus enbiyânın-evliyânın ve sâlih mü’minlerin rûhları istimdâd edildiğinde hâzır olurlar, çağıranın imdadına yetişirler. En basit misâli Hızır aleyhisselâmdır. Kezâ başta Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere bütün peygamberler (aleyhimüsselâm) ve Efendimizin (s.a.v.) vârisleri olan mürşidân-ı kiramdır (kaddesallâhu esrârhum).

Ancak onların ruhlarının orada olduğunu söylemek, ayrı bir mesele... Yani gayba giren bir husus. Kişi bu noktada haddini aştığı / sınırı taştığı, kendisine gayb olan / bilmediği bir hususta hükmettiği için -Allah korusun- kâfir olur. Binaenaleyh küfre sebep olan şey, evliyanın rûhlarının hâzır olacağına inanmak değil, kişinin görmediği / yakînî bilgiye sahip bulunmadığı halde o anda orada rûhların hâzır olduğunu söylemesidir. Oysa bunu öyle söyleyeceğine, ‘inanıyorum -veya zannediyorum ki- evliyânın ruhları da bu güzel meclisimizi teşrif etmiş, burada hâzırdırlar’ deyiverse, herhangi bir mahzur söz konusu dahi olmaz. Mü’minin inancı zaten bu yöndedir. O sözün manasını da bu cihete hamletmek uygun olur. Zira inanmakla hükmetmek ayrı ve farklı kavramlardır.

Keza bu meseleyi, Cenab-ı Hakk’ın her yerde her zaman ve her durumda hâzır ve nâzır olması ile de karıştırmamak lazım. Zira kulların rûhen de olsa bir yerde hâzır olmaları, zaman ve mekân mefhumlarıyla alakalıdır. Bütün zaman ve mekânları şumûlüne almaz, her anı ihâta etmez; hudutsuz değil, sınırlıdır. 

Ve yine inananlar için, Allah dostlarının rûhaniyet itibariyle aynı anda pek çok yerde hâzır olduklarına dair bilgi-haber ve menkabeler sayılamayacak kadar çoktur. Bkz.

http://halisece.com/akaid/381-evliyanin-kerameti.html

http://halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/256-salik-veli-evliya.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2173-tasavvufta-haller-evliyuullah-velayet-ve-uvesilik.html

İnanmayanlara ise, ‘eğer kabiliyetleri varsa Allah hidayet etsin’ demekten başka da denilebilecek bir bir söz yoktur.

Lütfen, üye ve okurlardan rica ediyorum; kendinizi, soru bulup somak için oradan buradan halledilmiş sualler devşirmeye zorlamayınız. Bu yönde tekellüfe gerek yok, hoş da değil. Filasıl hayatta karşımıza çıkan, ihtiyacınız-ihtiyacımız olan zaruri meseleler üzerinde durmaya, az ve çok kıymetli olan vakitlerimizi onlara sarf etmeye çalışalım. Yoksa maksat soru sorma-bulma-hazırlama noktasına gelirse, sizin de bizim de yaptığımız iş çığırından çıkar, fayda yerine fuzûliyat ve mâlâniyat alanına girer, mes’ul oluruz, manen zarar görürüz.

Umarım meramımız / ne demek istediğimiz anlaşılmıştır! 

Go to top