S.a Hocam
ALLAH Razı Olsun
1-)Birine hakkını helal et dediğin zaman oda helal ettim dese tüm hakkı helal olurmu.
2-)Şafi mezhebine göre 40 kişi tamamlanmadan cuma namazı olmadığını biliyordum ama geçen cumaya giderken hocanın köylülere köyünüzü bırakıp illa şehirde namaz kılma mecburiyeti duymayın şafii mezhebine göre bazı alimler 3 veya 12 kişi ile namaz olduğunu da söylüyolar dedi acaba benmi yanlış anladım başka mezhepleri taklit edebilirsiniz anlamında söylemiş olabilir mi hocam.
*******
Ve aleyküm selam. Rabbim (celle şânuhu) bilcümle Ümmet-i Muhammed’den ve evladından razı olsun.
1. Eğer belli bir hak üzerinde konuşmamış, mutlak manada ‘hakkını helal et’ demişseniz ve o da buna mukabil ‘helal ettim’ karşılığını vermişse, o zamana kadar olan bütün haklarını helal etmiş olur. Hatta daha sonra bu kararından vaz geçtiğini söyleyip ‘helal etmiyorum’ dese bile bu sözü geçerli olmaz. Ancak, helal etmekten vazgeçip ‘helal etmiyorum’ dediği günden itibaren meydana gelecek olan haklarına rezerv koymuş, onları helal etmemiş olur. Dolayısiyle yeni haklar oluşursa, onlar için tekrar / ayrıca helalleşmeniz icap eder.
Bütün bunlar tamam da, bu noktada aslolan, mümkün mertebe hakka-hukuka girmemektir, bunu da kesinlikle unutmamamız lazım. Yani metodumuz, tedbirsiz bir şekilde davranıp hastalanarak, ardından da sağlığımıza kavuşabilmek için doktor-doktor, hastane-hastane dolaşmak değil, daha en baştan koruyucu hekimlik tavsiyelerine uymak olmalıdır. Bilmem anlatabildim mi?
2. Ne demiştik önceki bir sorunun cevabından Fatih: “Size bu noktada tavsiyem; bir Şâfiî İlmihali almanızı ve bu gibi hususları oradan öğrenmenizdir… Böyle günlük ihtiyacınız olan basit meseleleri bu gibi platformlara taşımanızın gereği yok! Umarım tavsiyemi dinler, icabını yaparsınız da benzer durumlar tekerrür etmez.” Bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2383-cemaatle-sessiz-namazda-zammi-sure.html Ama kös dinlemişe benziyorsunuz. Tavsiyeyi biz yazmış biz okumuşuz. Size herhangi bir tesiri olmamış ki, gene aynı ilmihal bilgilerini siteye taşımayı sürdürüyorsunuz. Sana ne kimin ne dediğinden! Aç kitabını, oku meselenin aslını / doğrusunu… Hadi bunu da cevaplayalım, ama son olsun ve aldığın Şâfiî İlmihali’in müellifini / yazarını ve nereden aldığını da bana bildirmeni istiyorum.
***
Cuma namazı kılabilmek için icap eden asgari sayının kaç olduğu hususunda farklı görüşler bulunmaktadır.
Hanefî mezhebinde, İmam-ı Azam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e (rahımehumallah) göre, cuma namazı için imamın haricinde en az üç kişinin daha bulunması şarttır. Bunlar yolcu veya hasta da olsalar bu şart yerine gelmiş sayılır. İmam Ebû Yûsuf'a (rh.) göre ise, imamın dışında en az iki kişinin bulunması lazımdır. [İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadir, 2, 31]
Cuma namazının geçerli olması için, cemaatin sayısı, İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre en azından birinci rek`atın secdesine kadar aranılan asgari sayının altına düşmemeli, hiç değilse bu süre içinde imamla birlikte hazır olunmalıdır. Ebû Yûsuf ve Muhammed'e (rahımehumallah) göre iftitah tekbiri alınıncaya kadar, İmam Züfer'e (rh.) göre ise ikinci rek`attan sonra teşehhüt miktarı oturuncaya kadar hazır bulunulmalıdır. Cemaati oluşturan kişiler daha önce dağılırlarsa, cuma namazı sahih olmaz / geçersiz olur; yeni baştan öğle namazını kılmak gerekir.
Şâfiî'ye göre ise, bir yerde cuma namazı kılabilmek için âkıl (akıllı), bâliğ (bulûğa ermiş, ergen), hür, erkek, mukim ve oraya yerleşmiş olan en az kırk mükellefin / yükümlünün bulunması şarttır. Buna göre, bir yerde kırk kişi bulunsa da, bu kırk kişiden bir kısmı kadın veya yolcu olsa, ya da ticaret veya öğrenim görme gibi bir maksatla orada bulunuyor olsalar, bu kimselerden oluşan kırk kişiyle cuma namazı kılınamaz. Ayrıca, bu kırk kişinin hepsi veya bir kısmı, yazın veya kışın ya da her iki mevsimde göç eden göçebelerden oluşuyorsa, bu durumda da, cuma namazı eda edilemez. Hatta bu kırk kişinin içinde Fâtiha sûresini okuyamayan bir ümmî bulunsa bu kimse sayıdan düşürülür ve bu durumda sayı kırktan aşağıya indiği için, bu kimselerle de cuma namazı sahih olmaz. Ancak Fâtiha sûresini okumayı öğrenmek için gayret gösterdiği halde bunu henüz başaramamış kimseler sayıya dâhil edilir. Cuma namazını kıldıran kişinin yolcu olması durumunda, kendi dışında sayılan şartları haiz kırk kişinin bulunması gerekir. Ayrıca, bu mezhebe göre, namazın herhangi bir bölümünde veya hutbe esnasında sayı kırktan aşağıya düşerse namaz fâsid olur.
Hanbelî mezhebinin görüşü de umumi hatlarıyla Şâfiî mezhebinin görüşü gibidir. [Nevevî, el-Mecmu’, 4, 353; İbn Kudâme, Muğnî, 2, 171, 217]
Mâlikî mezhebinde meşhur ve tercih edilen görüşe göre, cuma namazı için cemaatin imamdan başka en az on iki kişi olması şarttır. Ancak İmam Mâlik'ten (rh.) bu mevzuda kesin bir sayı belirlemeksizin, kırk kişiden az sayıda olan bir cemaatle cuma namazı kılınabilirse de üç dört kişi gibi az bir sayı ile kılınamayacağı yönünde bir görüş de nakledilmektedir. Mâlikîler'e göre cuma namazında imamın mukim olması şarttır. [Huraşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II, 76-77]
***
Cuma suresinde cuma namazıyla ilgili son üç ayet mealen şöyledir:
“Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız / ezan okunduğu) zaman, Allah'ı zikre (O’nu anmaya) koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah'ı çokça zikredin (anın) ki felâha eresiniz (korktuklarınızdan emin, umduklarınıza nail olasınız). Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar. (Rasûlüm) De ki: ‘Allah'ın katında (nezd-i ilahide) bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” [ayetler: 9-10-11]
Bu mevzuda istinbat ettkikleri hükümlerinde müçtehitlerin istinad ettikleri hadislerden birkaçı şöyledir:
Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) Medine’ye hicretinden önce Nakiu’l-Hadamat’ta kılınan cuma namazında kırk kişi hazır bulunmuştu. [İbn Mâce, Sünen, Salat, 78] Ancak daha az kişi ile de cuma namazı kılındığı bilinmektedir. Nitekim Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v.) emri ile Mus’ab b. Umeyr (r.a.) Medine’de 12 kişiye cuma namazını kıldırmıştır. [Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübra, 3, 255]
Rasûl-i zîşân Efendimiz (s.a.v.) cuma namazını kıldırırken, ticaret kervanının geldiğini haber alan cemaatin on iki kişi dışında hepsinin dışarı çıktığı rivayeti de sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır. [Buhari, Sahih, Cuma, 38] Keza ayet-i kerimede de bu duruma işaret vardır. Öte yandan Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.), bir yerleşim biriminde sadece dört kişi bulunsa bile, cuma namazının farz olduğunu bildirmiştir. [Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübra, 3, 255]
Ancak ‘dikkat!’ diyoruz: Bizler mukallit Müslümanlar olarak, mutlaka mensubu bulunduğumuz mezhebin görüşlerine uymamız, gerekli gereksiz taklit yollarına müracaat etmememiz iktiza eder. Hele hele ‘telfîk-ı mezâhib’ten şiddetle kaçınmamız lazım. Bu bir… İkincisi ve en önemlisi de, kat’iyyen nasslarla yani ayet ve hadislerden kendi anladıklarımızla amel etmeye kalkışmamalıyız! Bizler kendimizden sorumluyuz; zamane ‘müçtehit taslakları’nın ne yaptığı, nasıl içtihada (!) cür’et edip kalkıştıkları ise bizi ilgilendirmez.
Peki, kaynaklarıyla birlikte bu nassları burada niçin naklettik, derseniz; ilgililerin bilgisi için… Onun ötesinde bir maksadımız yoktur. Biline!..