S.A. Hocam

Eşek Sütü Astım hastalığına iyi geldiği söyleniyor. Astım tedavisi için Eşek sütü içmek caiz midir. Teşekkür ederim hocam. Allah Razı olsun.

*******

Ve aleyküm selam.

Fıkıhta umumi bir kaide vardır; “Sütün hükmü ete tâbidir.” Binaenaleyh süt, dört mezhebe göre de etin hükmünü alır. Eti helâl olanın sütü de helâldir, eti haram olanın sütü de haramdır. Ehlî merkep eti meselesinde dört mezhepçe umumiyetle kabul edilen hüküm, ehlî eşeklerin etinin haram olduğu yönündedir. Dolayısiyle sütü de helâl değildir.

(İstisnâî görüşler: Mâlikî âlimlerin bir kısmı bunu tenzîhen mekruh saymış, bazı sahâbîlerden ve Hanefî âlim Bişr el-Merisî’den ehlî eşek etinin helâl olduğu görüşü nakledilmiştir. Ama unutmamak lazım; şer’î bir zaruret ve mecburiyet bulunmadıkça bu ve benzeri şâz hükümlerle amel edilmez.)

Peki, haram ile tedavi olur mu?

Tedavi için eğer helâl yönden alternatifler varsa, haram olan şeyleri kullanmak caiz olmaz. Çünkü haram ile tedavi de haramdır. Tedavi ancak temiz ve helâl olan şey ile caiz olur. Maamafih; ‘Müslüman bir tabib bu hastalığın şifâ'sı bundadır, bunun mevkiinde kullanılacak (muâdili olabilecek) mubah bir şey yoktur, bilinmiyor’ derse, o haram madde ile tedavi caiz olur, denmiştir. [Bkz. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye]

Fetâvâ-yi Bezzâziye'de; Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), “Allah sizin şifânızı size haram olan şeylerde yaratmadı'' [Benzer hadis için bkz. Ebu Dâvud, Sünen, Tıbb,  11] hadis-i şerifinin manası, ‘şifanın bilinmesi halinde haramlığın kalkmasıdır. Boğaza tıkanan lokmayı yutabilmek veya susuzluğu gidermek için (ölüm korkusu olduğu takdirde zaruret miktarı) şarap içmenin helâl olması da buna delâlet eder’ denilmiştir.

Buna göre mânâ; “Allah Teala tedavi olmanıza izin verdi. Sizin için hastalık da yarattı, deva da yarattı. Eğer o devanın haram olan şeyden olduğunu bilirseniz, o zaman onu kullanmanın haramlığı kalkar demektir. Çünkü, hacet anında (zaruri ihtiyaç ve mecburiyet halinde) haramlık kalkar, böyle olunca şifa ve tedavi helâl olup haram olmaz'' demek caiz olur.

Yani ‘Zaruretler haramları mubah kılar”, ancak “Zaruretler de miktarınca takdir edilir”. Ölçüyü kaçırmamak, sınırı aşmamak, ihtiyaç durumunu taşmamak lazım gelir.

Askalanî’nin (rh.) et-Tehzîb isimli eserinde de; ''Müslüman bir tabib (doktor) 'Senin şifan bundadır' der ve onun makamına kaim (muâdili) olacak mubah bir şey (ilaç) de bulunmazsa, (hasta için haram olan maddeden mâmul o ilacı kullanmak) caiz olur” denmiştir. [Bkz. Burhâneddin el-Mergınânî,Hidâye, 4, 97]

Go to top