Selamün aleyküm hocam. bugün bir yazarımızın köşe yazısında ‘Karnüşşeytan bölgesi’ deyimiyle karşılaştım. şöyle diyordu: ‘Efendimizin dua etmediği Karnüşşeytan bölgesinde zuhur eden bozuk fırkaya her Müslüman karşı olmalıdır.’ dikkatimi çekti, orası neresidir, bununla ilgili bir açıklama yapabilir misiniz? bilelim ki onlara karşı durabilelim diye düşündüm, onun için rahatsız ettim, kusura bakmayın hocam. Allaha emanet olun.. (İsim mahfuz)
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Sorduğunuz “Karnu’ş-Şeytân” tabiri ile alakalı Buhari’de geçen hadis-i şerif şöyledir:
Rasûlullah (s.a.v.), "Allâhümme bârik lenâ fî Şâminâ ve Yemeninâ: Ey Allah(ım), Şâm'ımızda ve Yemen'imizde bize bereket ihsan et" diye dua ve ilticada bulundu.
Orada bulunan bazıları "Ve fî Necdinâ (Necd'imize de)" diye niyazda bulundular.
Rasûlullah (s.a.v.) tekrar; "Allâhümme bârik lenâ fî Şâminâ ve Yemeninâ" dediler.
Onlar yine; "Ve fî Necdinâ" deyince,
(Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem), "Zelzeleler ve fitneler işte oradadır. Şeytânın karnı (yani hizbi-fırkası-ordusu ve ümmeti) de orada çıkacaktır’ buyurdu.” [Buhari, Sahih, İstiska, 26; Ayrıca bkz. Buhari, Fiten,42; Müsned-i Bezzâr, H. no: 6592; İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, Kitabü’l-Fiten]
"Nazartu yemneten ve şe'meten" ta'bîri "Sağıma ve soluna baktım" demektir.
Yemen, arkasını Kâbe kapısına veren kimsenin sağ tarafına, Şam da sol tarafına düştüğüne göre, burada Hicaz'ın güney ve kuzeyinde bulunan bütün diyarlarkasdedilmiş olabileceği gibi, bâhusus Yemen ve Şâm adlarıyle anılan iki bölge de kasdolunmuş olabilir. Yemen ile Şam'ın faziletleriyle ilgili olan diğer hadislerden ikinci ihtimâl daha kuvvetli görünür.
Hicaz ile Yemen'in sahil tarafları Tıhâme'dir. Hicaz'ın doğusundan itibaren Irak'a kadar uzanan yaylaya da Necd denir.
Karn, bir asırda yaşayan insanların tabakası; içlerinden bir peygamber çıkıp bir zamanda (aynı müddet içinde) yaşamış olanlar; ilim ehlinden bir tabaka... gibi manâlara gelir. Nitekim "Hayru'l-kurûni karnî...” hadîsinde "Benim karn'ım"dan, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) muradı, kendisini görmüş olan sahâbîler tabakasıdır. Buna göre, "Şeytân'ın karn'ı", şeytânın hizbi, taraftarları ve ümmeti demek olur.
Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) duasında, Yemen ile Şam'ın bilhassa zikredilmesi, bu iki iklimin mübarek olduğuna delâlet eder.
Necd'in, yani doğu halkının duadan mahrum bırakılmasındaki hikmet de, hadîs metninde beyân edilmiştir. Orasının İlâhî gadabın nişanelerinden / göstergelerinden olan şiddetli zelzeleler yatağı, fitne ocağı, şeytan hizbi-yuvası olduğu Efendimiz’ce (s.a.v.) bilindiği için, kendisi Rahmeten li’l-Âlemîn iken, orası lehine duâ etmeye dili varmamıştır. Çünkü geçmiş olan ilâhî kaderi bilip dururken, ona aykırı olarak duâ etmemek gibi yüce ve ince bir edebi gözetmiştir.
Bu hadîsin İmam Buhârî (rh.) tarafından yağmur isteme hadislerinin sonunda zikredilmesindeki hikmet ise şöyle izah olunmuştur:
‘Kıtlık ve pahalılık gibi büyük musibetlerde, azabın işareti / göstergesi sayılabilecek şiddetli gök gürültüsü ve şimşek esnasında; tevbe, istiğfar ve Hakk'a dönüş sünnet olduğu gibi, zelzele ve benzeri -tekrarı ve çoğalması kıyametin yaklaşmasına alâmet olup, bazı eski ümmetlere azap olmuş- şiddetli ve dehşetli hadiseler meydana geldiğinde de, Allah'a sığınmanın sünnet olmasıdır.’