selamun aleyküm hocam
internette dolaşan bazı karikatürler var.mesela cehenneme giden adam bize heryer trabzon diyor ya da bazı gösteriler var cennette bizim Türkler arkadan sıyrılır gibi laflar ediyorlar.bunlara bir insan gülerse durumu ne olur.küfre girermi.bazı 5 vakit nmazında arkadaşlarım bile böyle şeylere gülebiliyorlar.Allah razı olsun hocam.
*******
Ve aleyküm selam.
Bu sözler cehaletten dolayı espri kastıyla da olsa, ahirette topyekün müşrik-münkir-münafık ve gayrimüslimlerin ebedi, mücrimlerin de muvakkat olarak cezalandırılacağı çok kötü bir azap yeri olan Cehennem’i istihfaf yani hafife almaktır… Keza bütün mü’minlerin mükâfat yeri olan Cennet’i de bir nevi basite alıp istihza / alay etmektir. Binaenaleyh bunlar ister yazı, ister resim-karikatür, ister şiirle; hangi yolla olursa olsun, insanı dinden çıkarır. Binaenaleyh bunlara gülmek de insanın imanına zarar verir. Mukaddesata hürmetle alakalı geniş bilgi için bkz. http://halisece.com/islami-makaleler/160-islamda-tazimus-seair-mukaddesata-hurmet.html
Hakiki bir mü’minin, imanına zarar verecek her türlü söz, fiil, hâl ve tavırlardan daima uzak durması, ölçülü davranması gerekir. En küçük bir bulaşıklıkta dahi, ihtiyaten derhal iman ve nikâhını tazelemesi icap eder.
Meselenin izahına gelince…
Akaid ve kelâma dair eserlerde zikrolunduğuna göre, bir mü'mini küfre düşüren sözler, tavır ve davranışlar dörde ayrılır. Bunlar;
- İstihzâ,
- İstihfaf,
- İstihkar ve
- İstinkârdır.
İstihzâ, dinin esaslarından birini alaya almak…
İstihfâf, inanılması gereken ve zarûrât-ı diniyye denilen esasları küçümsemek, hafife almak…
İstihkar, dinle ilgili temel esasları ve dinin mukaddes saydıklarına hakaret etmek, çirkin sözler söyleyip sövmek…
İstinkâr ise bir İslâmî hükmü açıkça inkâr etmek veya dince mukaddes olan şeylere inanmayıp küfretmektir.
Allah Teala’nın zatı, sıfatları, fiilleri, isimleri, emirleri, yasakları hakkında şaka yollu da olsa alay ederek küçümseyici konuşmak ve Allah'a çirkin sözler söylemek kişiyi dinden çıkarır. "Eğer kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorarsan, ‘Biz sırf lâfa dalmış, şakalaşıyorduk’ derler. De ki: ‘Allah ile, âyetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?’ Boşuna özür dilemeyin, iman ettik dedikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmını affetsek bile bir kısmını suçlarında ısrar ettikleri için azabımıza uğratacağız.” [Tevbe suresi, 65]
Peygamberlik müsessesesi ve peygamberlikle alay etmek, onlar hakkında küçük düşürücü sözler söylemek istihkar (hakaret ve sövme) sayılır. Bu yüzden herhangi bir peygamberi küçük gören, alay eden ve O'na ezâ veren dinden çıkar.
"Muhakkak ki, Allah'a ve Rasûlü'ne eziyet verenlere Allah dünyada ve âhirette lânet etmiştir. Onlara çok küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır." [Ahzab suresi, 57]
"Münafıklardan öyleleri vardır ki, peygamberi incitiyorlar ve 'O her söyleneni dinleyen bir kulaktır' diyorlar. De ki, 'O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a da inanır, mü'minlere de. İman edenleriniz için bir rahmettir. Allah'ın Rasûlüne eziyet verenlere ise acıklı bir azap vardır." [Tevbe suresi, 61]
Rasûl-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) hakaret dinden çıkardığı gibi, başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere mukaddes kitaplara hakaret veya mukaddes kitapların aslını inkâr edici sözler söylemek küfürdür.
Kur'an'la, bir suresi veya ayetiyle alay etmek, onu küçümsemek küfürdür.
Meleklere hakaret etmek, alay etmek, ayıplamak, onları küçük görmek küfürdür. Cebrâil'in (a.s.) vahyi getirirken hata ettiğini, Hz. Ali (r.a.) yerine yanlışlıkla Hz. Muhammed'e (s.a.v.) vahyi verdiğini söylemek de kişiyi dinden çıkartır. Azrâil'e (a.s.), ölüm meleği olduğu için hakaret etmek, meleklerin dişi olduğunu söylemek de küfürdür.
Sahabeleri tekfir ederek, onların mü'min olmadığını söylemek de küfür kabul edilmiştir. Sahabeyi küçümsemek, alay etmek ve onlara buğz etmek ise bid'at ve sapıklıktır. [Bkz. Feth suresi, 18; Tevbe suresi, 100]
Söyleyeni dinden çıkaran küfür sözlerinin bu sonucu meydana getirmesi için, bunların hür bir irade ve ihtiyarla (kendi isteğiyle) söylenmesi gerekir. Tehdit, zor ve baskı altında küfür sözlerini söyleyen kimse, ikrâh-ı mülcî yani tam zorlama ile, öldürme, kesme, bedene / organlara zarar verme ve şiddetli dövme gibi işkence veya bu tehditler varsa küfür sözü söyleyebilir. Ayet-i kerimede buyrulmuştur ki; "Kalbi imanla dolu olduğu halde, küfre zorlanan müstesna olmak üzere, kim iman ettikten sonra, küfre sine açarsa Allah'tan onlara bir azap vardır." [Nahl suresi, 106]
Bu ayet, küfre zorlanan kimsenin dinden çıkmayacağını gösterir. Nitekim Mekke müşrikleri, Yâsir ile hanımı Sümeyye'yi İslâm'dan dönmeleri için zorlamış, işkence altında ikisini de öldürmüştür. Yâsir'in oğlu Ammâr'ı da bir kuyuya atarak işkence yapmışlar, Ammâr işkenceye dayanamayarak, kalbi imanla dolu olduğu halde, diliyle İslâm'dan döndüğünü söylemiş ve canını kurtarmıştır. Haber Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) ulaşınca, kendisiyle görüşmüş ve yine işkenceye mâruz kalırsa aynı sözleri söylemesine ruhsat vermiştir. Yukarıdaki ayet-i kerime bu hadise üzerine inmiştir.
Günümüzde nice şarkılarda-türkülerde dinle ilgili mukaddeslere / kutsal esaslara hakaret taşıyan, kadere isyan eden, bir kadını putlaştırıp Allah'ı sever gibi sevme ifadeleri, maalesef Müslümanım diyen insanlar tarafından rahatlıkla söylenebilmektedir. Bir futbol takımı ekber, yani Allah'a ait olan "en büyük" ifadesiyle sloganlaştırılabilmekte; öğrencilere bir şahıs hakkında ilâhî özellikler verilerek anlattırılabilmekte, şiirler söylettirilebilmektedir.
Medyada, kahvelerde, sokaklarda nice elfâz-ı küfür rahatlıkla ağızlardan çıkabiliyor. Allah Teala hakkında küçültücü ifadeler söylenebiliyor. Azrâil'e (a.s.) kızılıp ileri geri sözler sarf edilebiliyor. Felek ifadesiyle göklerin insan kaderi üzerinde etkisi kabullenilerek ona kader adına hakaretler edilebiliyor. Açıkça kadere de çatılabiliyor. Zaman’a sövülebiliyor.
Sizin de kaydettiğiniz gibi Cennet ve Cehennem’le ilgili fıkralar anlatılarak, karikatürler çizilerek, espriler üretilerek Allah Teala'nın mükâfat ve cezası şaka / espri mevzuu edilebiliyor.
Dini küçük düşürücü Bektaşi fıkraları veya dinin mukaddeslerini küçük düşürecek uydurmalar hikâye ve fıkralar anlatılabiliyor.
Allah Teala’nın sıfatları, uygun olmayacak tarzda kullara verilebiliyor.
Allah'tan başkasının önünde eğilip ondan medet ve yardım istenebiliyor.
Allah'tan başkası adına yemin edilebiliyor.
Ağzımızdan çıkan her sözün hesabının isteneceği unutularak küfür lafızları sakız gibi ağızlarda dolaşabiliyor.
Bütün bunlar, elfâz-ı küfür, şirk, irtidat gibi mevzuların şumûlüne / kapsamına girmektedir. Çok dikkat etmek gerekir.
***
Peki, şahsımız ve inandığımız mukaddesata küfür, alay ve hafife alan insanlara karşı nasıl davranmalıyız? Dilerseniz bu sonunun cevabı üzerinde de bir nebze duralım.
Mukaddesatla alay edilen, hafife alınan böylesi yerlerde, öncelikle oradakilere doğruyu, iyiyi-güzeli ifade ederek meseleyi anlatmaya çalışmalıyız. İfadeden anlamayacaklarsa, o günaha ortak olmamak için oradan uzaklaşarak tavrımızı koymalıyız. Bu durum Kur'an-ı Kerim’de şöyle beyan edilir: "(Ey Rasûlüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir." [Nahl suresi, 125]
Kur’an-ı Kerim’de kötü konuşanlardan uzaklaşmayla alakalı beyan da şöyledir: "Allah size Kitab’ta (Kur'an’da): ‘Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz’ diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini Cehennem’de toplayacaktır." [Nisa suresi, 140]
"Âyetlerimiz hakkında (alaylı tavırla) münasebetsizliğe dalanları gördüğün vakit kendilerinden yüz çevir (onlardan uzaklaş), tâ ki başka bir söze dalsınlar. Şayet Şeytan bunu sana bir an unutturursa, hatırına geldiği gibi hemen kalk! O zalimler gürûhu ile beraber oturma!” [En'am suresi, 68]
Hâsılı, kötülüğe kötülükle karşılık vermek doğru değildir. Zira herkes kendi karakterinin gereğini yapar, içindekini dışa vurur. Nitekim Mevlâmız şöyle buyurur: “(Rasûlüm) de ki: ‘Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir." [İsrâ suresi, 84]