es-selamu Aleykum..hocam nasılsınız?Allahü Teala dünya ve ahirette af-afiyet nasip eylesin..Amin..

Hocam Evleneceğin insan ile söz kesildikten sonra aradan çok geçmeden 1-2 haftaya kadar resmi nikah arkasından ise dini nikahın yapılması uygun mudur?Burada düğün tarihi henüz belli değildir..Denildiği üzere, düğüne birkaç gün kalaya kadar resmi nikah ve dini nikahın yapılması herhangi bir anlaşmazlık zuhur ettiğinde işin daha da zorlaşması açısından mahsurludur denilmektedir..?Burada resmi nikah ve dini nikah olmadan eşlerin bir araya gelmesi de uygun olmamaktadır..Burada bizim ölçümüz ne olmalıdır?Allah razı olsun..selam ve dua ile..

*******

Ve aleyküm selam kardeşim. Teşekkür ederim. Mukabil hayır dualar…

Sizin de ifade ettiğiniz gibi, “düğüne birkaç gün kalaya kadar resmi nikâh ve dini nikâhın yapılması, herhangi bir anlaşmazlık zuhur ettiğinde, işin daha da zorlaşması açısından mahzurludur.” Söz konusu mahzurlar da, aşağıda bir nebze temas edeceğimiz üzere, günlük hayatımızda sıklıkla yaşanan hadiselerdir.

Gene işaret ettiğiniz gibi, “resmi nikâh ve dini nikâh olmadan (müstakbel) eşlerin bir araya gelmesi de uygun olmaz (caiz değil harımdır).” Zaten asıl itibariyle sınırları zorlayacak bir beraberliğe de ihtiyaç yoktur. Zorlamalar insani-içtimai-iktisadi-irfanî menşe’li değil, daha çok nefis ve şeytan kaynaklıdır.

Gerek söz kesimi sonunda, gerekse nişan merasimi esnasında rükün ve şartları yani karşılıklı icap-kabûl ve iki şâhidin bulunması halinde kıyılan nikâh ile evlilik gerçekleşmiş yani taraflar birbirine helâl / karı-koca olmuş olurlar. Düğünün, zifafın tehir edilmesi tarafların dinen karşılıklı hak ve mes’uliyetler altına girmesine engel teşkil etmez. Kısacası dinen iş bitmiştir artık. Ama evlilik / düğün olmadığı için de, henüz her şey tamamdır denilemiyor. Çiftler ailevi münasebetlerde biribirlerinin hukukuna tam olarak riayet edebiliyor değillerdir.  O bakımdan sadece ‘görüşme kolaylığının temini maksadıyla zifaf gecesinden önce nikâhlanmak’ kesinlikle doğru olmayıp birçok mahzurları da beraberinde getirir. Çünkü taraflar düğün, zifaf daha olmadı gerekçesiyle dinen evli yani karı-koca gibi serbest davranamamakta; bunun için de üzerlerine düşen hak ve mes’uliyetlere tam olarak riayet etmemektedirler. Meselâ;

1- Nikâh var diye çoğu zaman taraflar baş başa kalmakta, dolayısıyla cinsî yakınlık olmasa bile halvet-i sahiha olmaktadır. Bu ise, dinen zifaf hükmündedir. Bu sebeple kadın, nikâh esnasında takdir edilen mehrin tamamına müstehak olur. Düğünden önce ayrılma veya erkeğin ölümü gibi hallerde, kadına bu mehrin tamamının verilmesi icap etmektedir. Erkek tarafı ise, zifaf olmadı gerekçesiyle bunu vermemektedir.

2- Düğünden önce taraflardan biri ölse, sağ kalan diğerine vâris olur. Çünkü mîras sebebi olan nikâh bulunmaktadır. Bu da ölen tarafın diğer vârisleri tarafından çoğu zaman kabul edilmemektedir.

3- Mahzurların en büyüğü ise; nikâh ile düğün arasındaki süre içerisinde, bazen kız tarafı tek yanlı olarak evlilikten vazgeçiyor. Ama erkek vazgeçmiyor, yani karısını boşamıyor. Buna rağmen kız bir başkası ile evlendiriliyor. Halbuki nikâhlı bir kadının, erkeğinden boşanıp iddeti de bitmeden bir başkası ile evlenmesi haramdır[Bkz. Nisa suresi, 24] Binaenaleyh münasebetleri zinadır. [el-Fetâva'1-Hindiyye, 1, 267-330]

Velhâsıl bu ve benzeri sakıncaları ve taraflar arasına sokulabilecek nifak ve dedikodu gibi şeyleri önlemek için; söz kesimi, nişan, nikâh ile düğün ve zifaf arasını mümkün mertebe uzatmamak en sıhhatli bir yoldur. Kısacası en isabetli ve münasip olan, her şeyi zaman ve zemininde yapmaktır. Dinî / fıkhî şartlarının yanında, içtimai / sosyal şartlara ve âdaba da uymak lazımdır. Aksi halde ilerleyen günlerde ne gibi sıkıntı ve olumsuzluklarla karşılacağımızı önceden kestirmek mümkün değildir. O bakımdan düğüne daha çok zaman olduğu halde nişan safhasında / aşamasında nikâh yapılmaz. Hatta nikâh gündeme de getirilmez. “Efendim, kızla erkek birbirlerini daha iyi tanısınlar, daha rahat görüşsünler, nasıl olsa beş-altı ay sonra düğün de gündemde, nasıl olsa verdik-aldık, araya haramlık girmesin” gibi düşünceler yanlıştır, dolayısiyle yanlış üstüne yanlışlıklar doğurur. Bütün bunlar her ne kadar mâsum gerekçelermiş gibi gözükse de, nikâh müssesesini zayıflatmaya yönelik, havadan-sudan ve talihsiz bahanelerdir. Çünkü henüz zifaf / evlenme gerçekleşmemiştir.

Binaenaleyh düğün daha uzaksa, evlilik için bir takım yolların yürünmesi, bâdirelerin aşılması gerekiyorsa, nikâhta aceleci davranmak yanlıştır.

Doğru olan; nikâhı düğün günü geldiği-göründüğü veya çok yaklaştığı zaman, mesela en fazla birkaç gün kala yapmaktır. Atalarımız, “Gelin ata binmiş, yâ nasip demiş” sözlerini boşa söylememişler herhalde… Son ana kadar neyin ne olacağını kestirmek pek mümkün olmasa gerek.

Go to top