Hocam Selamün Aleyküm...hocam bankalarda çalışmak caizmidir...şimdiden cvplarınız için teşekkürler...bu arada sitenizin yeni dizaynı harikulade :)
*******
Ve aleyküm selam kardeşim; teşekkür ederim.
Sorduğunuz meseleyle alakalı daha önce verilmiş kısa bir cevabımız olmakla [bkz. Katılım bankalarında ve Merkez bankasında çalışmak] birlikte, bu mevzuda kaleme alınmış genişçe bir inceleme ve araştırma yazısını aynen paylaşmak isterim. Umarım meselenin detayları bakımından faydalı olur.
“İlk günlerinden bu yana İslâm’ın mücadele ettiği, kökünü kazımaya çalıştığı kötü alışkanlıklardan ve musibetlerden ikisi içki ve fuhuş ise, öbürü de hiç şüphesiz faizdir. Bunlar Cahiliye Arapları ile bütünleşmiş, hayatlarından birer parça olmuş, kan ve damarlarına işlemişti. İslâmiyet kısa zamanda bunu ortadan kaldırdı. Nitekim asırlar boyunca İslâm ülke ve cemiyetlerinde faizin esamesi okunmazdı. Ne zaman ki cahiliye inanç ve âdetleri yeniden hortlamaya yüz tuttu; beraberinde de bütün unsurlarını toplayıp geldi. İçki, fuhuş, kumar, müstehcenlik ve faiz bu belâlardan bazılarıdır.
Meselâ herşey Avrupa'dan ithal edilirken, iktisadî hayat da büyük ölçüde faiz sistemine göre ayarlandı. Böylece, nihayet bugün her köşe başında pıtırak gibi faiz kuruluşları bitmeye başladı. Orada çalışanlar da yurt dışından getirilemeyeceğine göre, ülkemiz insanının çalıştırılması gerekti. Sonunda müdüründen memuruna, işçisinden temizlikçisine kadar bütün kadrolar dolduruldu.
Faizle iş yapan teşekküllerde çalışanların durumunu iki şekilde mütalâa etmek mümkündür. Birincisi, o müessesenin faizle iş yaptığını, çalışmanın mes'uliyet getireceğini bildiği halde imkânlarının cazibesine kapılarak girenler; ikincisi ise, vaktiyle girmiş, fakat o zamanlar haramlık ve helâllik cihetine pek dikkat etmemiş, hattâ bunun bir mahzur teşkil edeceğini bile düşünmemiş olanlar.
Şu husus bilinen bir gerçektir: İslâmiyet faizi tamamıyla yasaklamış, onunla hep mücadele etmiş, faize gidecek yolları kapatacak çeşitli yardımlaşma müesseseleri kurmuş; cemiyetin rahat ve huzurunu faiz belâsının kaldırılmasında görmüştür. Böyle olduğu halde, yüce dinimiz en küçük tasarruflarına varıncaya kadar bütün ticarî ve sınaî muamelelere faizi bulaştırmaya çalışan, her fırsatta milleti faize teşvik eden, insanlardaki yardımlaşma duygusunu sarsan, borç alıp verme gibi iş dünyasını rahatlatan bir âdeti kaldıran faize dayalı müesseseleri tasvip eder mi? Etmeyeceği şüphe götürmez bir gerçektir.
Faizle ve faizli işlemlerle meşgul olmak hem âyetlerde, hem de hadislerde yasaklanmış, haram kılınmıştır. Âyetin meali şöyledir:
“Faiz yiyenler kendilerini şeytan çarpmış birer mecnundan başka bir halde kabirlerinden kalkmazlar. Böyle olması da onların, 'Alım satım da ancak faiz gibidir' demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.” [Bakara suresi, 275]
Faiz kanalıyla harama bulaşan kimseler hadis-i şerifte şöyle tasnif edilmektedir:
“Faizi yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan, Allah'ın rahmetinden uzak kalmıştır.” [Müslim, Sahih, Müsâkat, 105]
Âyet-i kerimede mutlak olarak sadece faiz yiyenler zikredilirken, hadis-i şerifte yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan peş peşe sıralanmış ve “Allah'ın rahmetinden uzak olma” cihetinde birlikte ve toptan ifade edilmiştir.
Durum böyle iken, faiz kuruluşlarında çalışanlar her ne kadar doğrudan faiz yemiyor ve yedirmiyorlarsa da; muamelesini görmekte, hesap ve yazışmalarını yapmakta, idarî işlerini yürütmektedirler. Gerek memur olsun, gerekse müdür olsun; hadiste geçen “kâtip” mefhumunun içine girmiş olmaktadır.
İşte bu hususları bilen bir insanın bilerek bu nevi müesseselere girmesi, tavsiye edilecek bir şey değildir. “Başka bir iş bulamadım”, “Zaruret icabı girmem gerekiyor” gibi bahaneleri, kişiyi haklı çıkaracak, üzerindeki mes'uliyeti giderecek gerekçeler olarak görmek mümkün değildir. Çünkü helâl ve meşru daire insanın ihtiyacına kâfi gelecek kadar geniştir. Belki meşru dairede bulduğu ve çalıştığı işin ücreti diğerine nisbetle bir miktar az olabilir, ama hiç olmazsa şaibeli bir para olmaz. Üstelik böyle faiz esasına dayalı bir kuruluşta çalışmayı bir zaruret olarak kabul etmek de oldukça güçtür.
“Diğer memurluklarda ve kamu iktisadî teşekküllerinde çalışmakla bir faiz müessesinde çalışmak arasında ne fark var? Çünkü, memura verilen maaşa da büyük ölçüde faiz karışmaktadır" gibi sözlere gelince…
Evvelâ, memurların hepsi veya resmî olan diğer işyerlerinde çalışanların tamamı faizli muamelenin muhasebesini yapıyor değildir. Yani, memur veya işçi bizzat faizle uğraşmamaktadır. Halbuki faize dayalı işyerlerinde çalışanların bütün mesaisini faiz hesaplan, akitleri ve muamemeleri almaktadır.
Öbür taraftan, devletin geliri sadece faiz yoluyla birikmemektedir. Büyük ekseriyeti halktan alman vergiler ve benzeri yollardan sağlanmaktadır. Memur da maaşını alırken oradan gelen paraları niyet ederek kabul eder. Hattâ kazancını kumar, içki alışverişi ve benzeri helâl olmayan bir yoldan temin eden bir insanın, meselâ inşaat gibi meşru sayılan bir işinde çalışıldığı zaman, işçinin almış olduğu ücret meşru ve helâldir. Yine alacaklı bir Müslümanın, borçlu bir gayrimüslimin şaraptan elde ettiği paradan borcunu alması caizdir. [Molla Husrev, Düreru’l-Hukkâmi fî Şerhi Gurari’l-Ahkâm, 1, 318] Her ne kadar bu paranın aslı dinen haram sayılan bir yoldan elde edilmişse de, alacaklı için durum farklıdır. Çünkü o, borçludan hakkını almaktadır. Bu paranın haram yoldan kazanılmasında alacaklının bir mes'uliyeti yoktur. Mes'uliyetin tamamı borçlu olana aittir. Memurun da durumu bundan farklı olmasa gerektir. Çünkü memur meşru olan bir iş yapmakta, yaptığı işten dolayı bir miktar hak elde etmektedir. Bunu da devlet karşılamaktadır. Bunun için faizli iş yerlerinde çalışan kimseler kendilerini devlet memuru ile kıyaslayamazlar.
Faiz esasına dayalı iş yapan müesseselere girip de meselenin haramlık - helâllik cihetini daha sonraki zamanlarda araştırma yoluna girmiş olanlar, geçimlerini temin edecekleri başka bir iş buldukları takdirde, orada kalmaları ve devam etmeleri tavsiye edilmez. Helâl dairede bir iş bulma gayret ve azmi içinde bulunmaları gerekir.
Bu arada, manevî ve İslâmî hizmetlerini, vazifelerini daha iyi yaparak sevap cihetini takviye etmeye çalışmalıdır. Çünkü iyi ameller kötülük ve günahları giderir, temizler.
Şunu da belirtmek gerekir ki, haramla meşgul olan iş yerlerinin ayrıca helâl sayılan iş sahaları da varsa ve meşru işler de işletip ondan da kazanıyorlarsa, bütün gelirlerinin haram olduğuna hükmedilemediği için durum biraz daha hafifleşir. Veyahut bu iş yerlerinin yol yapmak, su getirmek, elektrik ihaleleri yapıp faydalı iş sahalarında çalışmak da bizzat haramda çalışmak sayılmaz.”