Selamün aleyküm hocam hanım kardeşlerimizin başörtüsünün bağlama şekli ile alakalı bir hadisi şerif olduğunu duymuştum .veya bu şekilde bağlamamızın sebeb ve hikmeti nedir? Ş.Ş. Kardelen – Facebook
********
Ve aleyküm selâm.
Değerli kardeşim;
“Başörtüsünün bağlama şekli”nden kastınızın tam olarak ne olduğunu bilemiyorum. Ancak diğer giyim-kuşam hususunda olduğu gibi, bunda da aslolan şekil değil tesettürdür, başta örtülmesi gereken yerlerin en iyi tarzda setridir ve bu da farzdır. Dayanağı da elbette ki Edille-i Şer’iyye’den Kitap ve Sünnet’tir. Kur’an’dan en bariz delili, Nûr suresi 31’inci ayetteki “Baş örtülerini yakalarının üstüne vursunlar / koysunlar” emridir. Görüldüğü üzere burada başörtüsünün nasıl takılması gerektiğine dair de açıklama vardır. Sünnet’ten delili; Rasûlullah (s.a.v.) örtünme ile ilgili ayetlerin tefsirini yapmış ve uygulama esaslarını göstermiştir. Bu mevzuda çeşitli hadisler nakledilmiştir, bunlardan biri şöyledir:
Hz. Aişe'den (r.anha) rivayete göre bir gün Hz. Ebü Bekr'in (r.a.) kızı Esma (r.anha, v. 73/692) ince bir elbise ile Rasûlullah’ın (s.a.v.) huzuruna girmişti. Nebî (s.a.v.) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi münasip değildir". Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti. [Ebü Davud, Sünen, Libas, 31; Ayrıca bkz. el-Kurtubî, Tefsir, 12, 152; el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 5, 137]
Bu kısa izahtan sonra dilerseniz meseleyi biraz detaylıca ele alıp cevaplamaya çalışalım. Şöyle ki:
Cahiliye devrinde de kadınlarda başörtüsü vardı. Ancak onlar, başörtülerini enselerine bağlar ve arkaya bırakırlardı. Dolayısiyle yakaları önden açılır, gerdanları ve boyunları görünürdü. İşte bu durumu düzeltmek için, yukarıda da zikrettiğimiz gibi, ayet-i kerimede Allah Teala,
“Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar...” [Nûr suresi, 31] buyurmuştur. Bu örtünün biçimi ise, önce açık yer kalmayacak şekilde başı, boyun ve gerdanlığı örtmektir. Sonra da ince ve çekici olmayan bir örtüyü kullanmaktır. ‘Mutlaka şu ölçüde ve şöyle olmalıdır’ demek doğru değildir. [Bkz. Elmalılı, Hak Dini, zikri geçen ayetin tefsiri]
Buna göre başörtüsünü yakaların üzerinden örtmenin hikmeti; boyun, gerdan ve göğsün örtülmesini sağlamaktır. Bu zamandaki kadın giyiminde genelde, başörtüsü pardesünün veya üst elbisenin içine konduğunda da boyun ve gerdan örtülmüş olmaktadır. Bu örtünme sağlandığına göre başörtüsünü bu şekilde bağlamak da caizdir. Önemli olan, İslâm’a uygun olarak tesettürün sağlanmasıdır.
Ancak saçları tepeye toplayıp deve hörgücü gibi yapmak mahzurludur.
Müslüman bir hanımın başını kapatması, hem Allah Teala'nın hem Rasûlü’nün emridir. Binaenaleyh yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını, boyun ve göğüsleri örtmek farz-ı ayındır; açmak ise, bir farzın terki sayıldığından haramdır.
Kadının taktığı başörtüsü altını gösterecek kadar ince olmamalıdır. İnce olan başörtüsü ile tesettür / örtünme sağlanmış olmaz. Ayrıca insanların dikkatini çekecek şekilde açık renkli ve gösterişli başörtüsünden de uzak durulmalıdır. Böyle bir başörtüsünün bir mahzuru yoktur denilemez.
Sadece başörtüsünde değil, kadının diğer dış elbiselerinde de cazip renkli kumaşlar kullanılmamalıdır. Eğer üstten örtülecek örtünün kendisi zînet sayılabilecek renk ve görünüşte olursa, ona da tam örtü denilemez. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de buyruluyor ki;
"Vakarla evinizde oturun. Önceki Cahiliye kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstererek (yaptıkları teberrüc) yürüyüşleri gibi yürümeyin." [Ahzâb suresi, 33]
Ayet-i celilede geçen teberrüc kelimesi; Allâme Zemahşerî'ye (rh.) göre; "Genelde; gizlenmesi gereken şeyleri açmada çaba sarf etme, özelde ise; kadınların zînetlerini ve güzelliklerini açıp yabancı erkeklere göstermesidir."
İmam Suyutî (rh.); "Kadının endamlı-endamlı yürümesi, başörtüsünü bağlamadan başına atıp kadınların tabii ve sun’î (yapay) güzelliklerini ve çekiciliklerini uygun olmayan yerlerde sergilemeleri, süs ve ameliyeleriyle (fiilleriyle, tavır ve davranışlarıyla) kendilerinden yararlanma hakkı olmayanların dikkatini ve ilgilerini çekmeleridir." der.
Âlûsî (rh.) ise; "Bana göre, zamanımızda müreffeh kadınların evlerinden çıkarken üstlük olarak örtündükleri örtüler de, yabancıya gösterilmemesi gereken ziynet kabilindendir. Çünkü bunlar rengârenk çekici giysilerdir." açıklamasını yapar.
Buna göre kadınların örtüye dikkat ettikleri gibi, onun bir süs eşyası gibi olmaması noktasında da hassâsiyet ve itina göstermeleri gerekir.
Saçları deve hörgücü gibi tepeye toplamak
Bu meseleyle alakalı hadis-i şerifin tamamı (mealen) şöyledir: Ebu Hureyre’den (r.a.) nakledildiğine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cehennem halkından iki sınıf / grup insan var ki, ben henüz onları görmüş değilim. Bunlardan bir grubu ellerinde sığır kuyruklarına benzer kamçılar / değnekler / coplar vardır ki, onlarla insanları döverler. Diğer grup ise elbise giydikleri halde çıplaktılar. Erkeklere meylederler, onları da kendilerine meylettirirler. Başları eğilmiş deve hörgücüne benzer. Bunlar ne Cennet’e girer ne de onun kokusunu alırlar. Oysa Cennet’in kokusu şu kadar uzak mesafeden alınabilir.” [Bkz. Müslim, Sahih, Libas, 125]
Görüldüğü gibi, hadis-i şeriflerde "deve hörgücü gibi saçları bağlamanın uygun olmadığı" ifade edilmiştir. Kadınların başlarının deve hörgüçlerine benzetilmesi çeşitli bağ ve sargılarla sararak onları büyüttükleri içindir. Saçların deve hörgücüne benzetilmesi saçların açık veya kapalı olarak toplanıp yüksekçe bağlanması şeklinde de anlaşılabilir. Açık olarak yapanlar daha büyük günah işlemekle beraber, kapalı olanların da dikkat etmesi gerekir. Çünkü hadiste, “başlarındaki saçlarının deve hörgücü gibi olması” ifadesi çok açıktır.
Saçlarını başlarının üzerinde toplayıp da tam deve hörgücü görünümünü veren başı açık kadınlar yanında başı örtülü kadınlar için de söz konusu olabilir.
Ancak hadiste “giyinmiş oldukları halde çıplaktırlar” ifadesinin sadece başını İslâm’a göre örtmeyenler değil, şer’î tesettüre tamamen uymayan giysiler içinde bulunan kadınlarla ilgili olduğunu düşünmek daha isabetli görünüyor. Çünkü, başı kapalı olduğu halde, sadece örtünün altında verilen bir saç şeklinin bu kadar risk taşımaması gerektiğini düşünüyoruz. Bununla beraber, âlimlerin bundan yüzyıllar önce de böyle bazı durumların olduğunu söylemeleri, bu hükmün kapalı kadınlar için de geçerli olabileceğini göstermektedir. Nitekim, 676 Hicrî tarihinde vefat eden Nevevî (rh.), “Bugün bu iki sınıfın ikisi de mevcuttur” diyor ve bunların bir kısmını örttükleri halde bir tarafını açık bırakan yahut İslâm’ın emrettiği örtünün kalıbına uymayan şeffaf ince elbiseler giyenler kastedilmiştir diye açıklar. [Bkz. Nevevî, Şerhu Müslim,14, 110]
Hadiste zikredilen ve değişik şekilleriyle anlaşılan bu tür kıyafetlerin bizim devrimizdeki konumları çok açıktır. Bu açıdan bakıldığı zaman bu iki sınıfla ilgili haberler birer ihbar-ı gaybî nev’inden mucizelerdir. Belki de zikredilmelerinin en önemli hikmeti, gelecek insanlara bu gaybî haberler penceresinden imanlarını güçlendirme fırsatını vermektir. “İşte peygamberimiz tam bunlardan haber vermiş” dedirtip akl-ı selim sahiplerinin imanını kuvvetlendirir.
Bu açıklamalar zahiren birbirine zıt bazı ifadeleri barındırsa da asıl maksat, muhataplarımıza geniş bir perspektif sunmaktır. Çünkü bu hadiste kadınlarla ilgili yer alan ifadeler üzerinde çok değişik izahlar / yorumlar da vardır.
Takvalı olanlar bu mevzuya dikkat ederler. Giyim hususunda dikkati çeken şekillerden uzak dururlar. Açık olarak yapanlar daha büyük günah işlemekle beraber kapalı olanların da dikkat etmesi gerekir. Bu cümleden olarak;
a) Aşırı süslü, şeffaf, göz alıcı renkte ve yaldızlı başörtüsü… Örtünmenin hedefi "dikkat çekmemek" olduğu halde, bu tür başörtüler dikkatleri üzerine toplamaktadır. Şeffaf olanlar, içini göstererek hadislere açık bir muhalefet teşkil etmektedir.
b) Boynu ve -baştan arkaya kayarak- saçı tam örtmeyen başörtüsü… Yalnız çene altından veya enseden bir düğüm atılınca, boyun açık kalmakta ve âyette geçen "başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar." emri terk edilmektedir. Altına tülbent takılmayan ve sağlam bağlanmayan ince başörtüleri de saçın bir bölümünü açıkta bırakmakta ve Rabbimizin emri ihlâl edilmiş olmaktadır.
Allah Teala yarattığı insanın fıtratını (yaratılışını) en iyi şekilde bildiği için, hanımların fıtratında da cekici yönlerinden dolayı, onlara cekici olan âzalarını örtmelerini emretmektedir. Bu mevzuda hem Kur’an-ı Kerim'deki hem de Rasulüllah Efendimizin (s.a.v.) sünnetindeki hükümler açıktır ve bu emirler örtünmenin farz olduğu hükmünü ortaya koymaktadır. Bu mevzuda bütün mezhep imamları, fukaha, muhaddis ve müfessirler ittifak etmişlerdir.
Rasûlüllah (s.a.v.) Müslüman hanımları ve aile reislerini ikaz ediyor. Tesettüre uygun olmayan giyim, tavır ve hareketlerin Cennet’ten mahrumiyetle Cehennem azabına sebep olacağı unutulmamalıdır. Kısa dünya hayatı ve nefsimizin istekleri için ebedi hayatımızı tehlikeye atmak asla doğru değildir.
Tabi ki bunlar tevbe edildiği takdirde değişecektir. Allah (c.c.) tevbe edenlerin tevbelerini kabul edicidir. Allah Teala yitiğini bulan insanın sevinmesinden daha çok günah işleyen kulunun tevbe etmesinden hoşnut olur. Öyleyse açılma gibi bir hataya düşen insanlar tevbe edip Allah’a dönmeliler, Allah’ın emirlerine uygun bir şekilde hem örtünüp hem de gereği gibi ibadetlerini yapmalılar ki böylece O’nun Cennet’ine erip Cemâline kavuşabilsinler. Aksi halde Allah (c.c) Kur’an'ın emir ve yasaklarına uymayanlara soruyor: “Siz nereye gidiyorsunuz?” [Tekvir suresi, 26]
Evet hep birlikte kendi kendimize soralım “Biz nereye gidiyoruz?.."
Bu ikazları dikkate alarak hareket etmenin lehimize, aksi yöndeki hareketlerin de aleyhimize olacağı muhakkaktır.
Ayrıca bkz. http://www.mollacami.com/konu/islam-da-giyim-ku-amin-olcusu-12159.html