Sa hocam; Ömer Hayyam hakkında çalışmanız veya malumatinız var mı, bilgi verir misiniz? Emrah Polat – Facebook

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Ehl-i Sünnet dışı ve hevâiyat ehli birisi olan Ömer Hayyam, astronomi ve matematik âlimidir, şâirdir. Asıl ismi, Ömer bin İbrâhim’dir. Künyesi Ebu’l-Feth olup, lakabı Gıyâsüddîn’dir. Şiirlerinde Hayyam (çadırcı) mahlasını kullandığı için, bu mahlas ile meşhûr oldu. H. 436-517 / M. 1044-1132 seneleri arasında yaşadı. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Önce Nasîrüddîn Şeyh Muhammed Mansûr’dan, daha sonra meşhûr âlim ve hekim Muvaffaküddîn Abdüllatîf ibni Lubad ile matematikçi Hâce Ali’den ilim öğrendi. Hayyam, Nizâmü’l-mülk ve Hasan Sabbâh’ın aynı hocadan ders aldığı da rivayet edilmektedir.

Ömer Hayyam, Selçuklu sultânı Melikşâh’ın ve Karahanlı sultânı Şemsü’l-Mülûk’un iltifatına kavuştu. Çalışmalarında Nihavendi, Mahanî, Mervezî, Sabit bin Kurra, Ebü’l-Kâmil Suca’, Bettânî, Neyrîzî, Ebü’l-Vefâ, İbn-i Yûnus, İbn-i Heysem, Bîrûnî ve İbn Sînâ gibi İslâm âleminde yetişmiş fen âlimlerinin eserlerinden faydalandı. 81 sene gibi uzun bir ömür süren Ömer Hayyam, 517 / 1132 senesinde Nişâbûr’da öldü. Kabri bu şehrin Hira mezarlığındadır.

Ömer Hayyam, matematik alanında yaptığı çalışmalar ile meşhûr oldu. Cebirde ikinci dereceden denklemlerin geometrik ve cebirsel çözümleriyle, üçüncü dereceden denklemlerin geniş bir tasnifini yapmıştır. Bu tasnif, o zamana kadar yapılmamıştı. Üç kökü pozitif olan bir üçüncü derece denkleminin üç kökünü tâyin etmiştir. Bugünkü cebir ile matematik analizde seri ve dizi mevzuunda yeni bir uygulama alanı olan formülünü ortaya koymuştur. Bu formül, zamanımız cebir kitaplarında Binom formülü veya Nevvton formülü otarak bildirilmektedir. [Daha geniş bilgi için bkz. İslam Tarihi Ansiklopedisi]

Ömer Hayyam, daha çok şâirlik yönüyle tanınmakla beraber, yukarıda da belirttiğimiz üzere, aynı zamanda devrinin büyük bir filozofu, matematik ve astronomi bilginiydi. Binom Açılımı’nı ilk kullanan bilim adamıdır.

Şiirlerini Farsça yazan Ömer Hayyâm, rübâîleriyle (dörtlükleriyle) şöhret kazandı. Rubâîlerinde genellikle felsefî temaları işliyordu. Şiirlerinde insanın tabiat karşısındaki çaresizliğini, bir türlü çözemediği hayat muammâsını ve ölüm karşısındaki durumunu, kötümser, muztarip ve alaycı yöntemlerle tasvir ediyordu.

Hâsılı Ömer Hayyam, tarihteki meşhur şairlerdendir. Şiirlerinde genellikle kötümserlik ve karamsarlığıyla maruftur. Şairlik mesleğinin özellikle nefs-i emmâreyi okşayan zevkiyle meşgul olduğundan dolayı, Ehl-i Sünnet âlim ve Salihleri tarafından tahkir ve tekfir darbelerine mâruz kalmıştır. [Bkz. Süleyman İbni Abdillah, Şerhu Kitabi’t-Tevhîd s. 616]

Şiirlerinde;

‘Bir elde kadeh bir elde Kur'an

Bir işimiz helâldir bir işimiz haram

Şu yarım yamalak dünyada

Ne tam kâfir olduk ne de Müslüman’ diyebilen birisidir.

Böyle bir Müslümanlığı ise Mevlâ-yi Zû’l-Celâl kabul etmiyor.

Birçok bilim adamınca o, sapık Bâtınî, Mutezilî anlayışlarına dâhil birisi olarak görülür. Kâinatı anlamak için, içinde yetiştiği İslam ilim ve irfanındaki / kültüründeki hâkim anlayıştan ayrılmış, kendi içinde yaptığı akıl ve mantık yürütmelerini ise, eşine az rastlanır bir edebî başarı ile dörtlükler halinde dışa aktarmıştır.

Hayyam, Rubâilerinde ‘abarttığı’ şarap ve zevk düşkünlüğünü, ayrıca İslâm’a aykırı düşüncelerini yansıtması ile de gerek zamanında ve gerekse daha sonra rûbailerini okuyan geniş çevrelerce dışlanmış, Ehl-i Sünnet camiası haricinde görülmüştür.

Sözün özü;

"Geçmiş-gelecek masal hep

Eğlenmene bak ömrünü berbat etme"

diyen Ömer Hayyam, şiirlerinde ekseriyetle hayvânî hisleri tahrik eder; dünyayı bir çayır, bir mera gibi görüp değerlendirir.

Bu ve benzeri zevat hevâiyat ehlindendir. Lâşenin üzerindeki bembeyaz dişler için, ne de güzel diyerek, o kokuşmuşluğun arasındaki güzelliği ayırdeden Nebevî usûl ve ölçü ile, bunların şiirlerindeki hikmet kırıntıları da ayıklanıp alınabilir, yerine göre kullanılabilir. Şahsın aslını, meselenin esasını bildikten sonra bunda bir mahzur olmaz.

Meselâ meslekdaşı Ömer Muallim Nâci’nin;

“İhtilâfâtıyla uğraşmakda zevk yok

Zevk ânın mirsâd-ı ibretten temâşâsındadır”

beyti gibi…

Nitekim şiir ve şairler hakkında Efendimiz (s.a.v.) tarafından îrad buyurulan hadîs-i şeriflerden birkaçı şöyledir.

İnne mine'l-beyâni sihran ve inne mine’ş-şi’ri hikemen.” 
Manası: Beyan ve ifadeden bir kısmı, sihir tesiri yapar (büyüleyicidir). Şiirlerden bir kısmında da hikmetler vardır.

Allimû evlâdekümü’ş-şi’ra fe innehû yeftehu'z-zihne ve yûrisü’s-şecâate.” 
Manası: Çocuklarınıza şiiri öğretiniz; çünkü şiir, zihni açar ve cesaret verir. 

Teallemû mine’ş-şi’ri hikmeten ve emsâlehû.” 
Manası: Şiirden hikmetli olanları ve benzerlerini (atasözleri, veciz ve güzel sözleri) öğreniniz. [Bkz. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Meral Yayınları, İstanbul, 1972, II, 3-4]

Edebiyat, şiir ve şairlerle alakalı geniş bilgi için bkz. http://www.halisece.com/tasavvuf/291-edebiyat-ve-siir-tasavvufta-raks-sema-teganni-musiki.html

 

 

 

Go to top