selamün aleyküm hocam, bildiğiniz gibi ülkemizin bazı bölgelerinde tütün dikip satıyoruz. kim hangi hoca ne derse desin içmenin haram olduğuna dair bir kuşkumuz yok. fakat dikimi caizmidir, değil midir bu konuda kuşkularımız var. açıklayabilirmisiniz? abdulkadir karagöz – manisa

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Bakınız; hikmetten-maslahattan, şefkat ve merhametten yoksun, zaruretin-sıkıntının ne olduğundan habersiz birileri, tütün ekmek-dikmek meselesiyle alakalı nasıl bir fetva vermiş: 

“Tütün ekmek şarap fabrikası için üzüm yetiştirmekten daha kötüdür. Çünkü üzüm başka yerde de kullanılabilir. Tütün ekme mecburiyeti yoktur. Başka şeyler ekip rızık helâlden beklenmelidir. Tütün eken zarara ortak olur. Zarar gören insanlara yardım etmiş, fırsat vermiş, zemin hazırlamış olur. Halbuki Allah kötü şeylerde yardımlaşmayın, iyilikte yardımlaşın diye emrediyor.”

Evet düşünmüyor, akledemiyor orada başka bir mahsul yetiştirilip yetiştirilemeyeceğini… Olsa bile onlarla geçimlerini temin edip edemeyeceklerini hesap edemiyor. Oysa eğer bildiklerinin yanında biraz da hikmet bulunsaydı, maslahatı gözetebilseydi, herhalde direkt olarak bunları söylemezdi. 

Peki, ya ne derdi? 

İsterseniz şimdi de onu görelim… 

Bildiğiniz üzere Rabbimiz celle şânuhuRaûf” ve “Rahîm”dir, bu sıfatlarının iktizası olarak da kullarına son derece rahmet ve re’fet (şefkat) sahibidir. 

Yine Kur’an-ı Kerim’inde, “…mü'minlere raûf ve rahîmdir[Tevbe suresi, 128] buyurduğu Habîb-i Edîbi Rasûl-i zî-şân Efendimiz (s.a.v.) de aynen öyledir… Ümmetine karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. 

Keza, o iki cihan serveri Efendimiz’in (s.a.v) zâhir ve bâtınının tamamiyle-kemaliyle, hakkıyla-layıkıyla vârisi bulunan hakikat âlimleri de mü’minlere karşı büyük bir şefkat ve merhamet sahibidirler… Onların aç-açık, sıkıntı ve ıztırap içinde olmalarına, perişan vaziyete düşmelerine, fükr u zarurette bulunmalarına gönülleri razı olmaz. Dolayısiyle geçim hususunda da en uygun ve en kolay yolu gösterirler. Kat’iyyen sık-boğaz etmezler.

İşte bu cümleden olarak, Tarîkat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye silsilesinin 33’üncü ve son halkasını teşkil eden son devir dersiâmlarından Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri, Zât-ı Âlîlerini ziyarete gelen ve bu husustan suale eden bir misafirlerine sorarlar:

- Sahip olduğun yerlere tütünden başka bir ziraat eksen idareni çıkarabilir misin? Misafir:

- Fevkalâde, diye cevap verir. Bunun üzerine buyururlar ki:

- Öyle ise bu günden sonra sana tütün ziraati yapmak yok. Zira tütün, hem ibadetten hem de istirahatten alıkoyar. [Notlarım, Ziya Sunguroğlu, s. 14]

Ne kadar ince, ne kadar dikkat çekici, hikmet dolu, merhamet ve şefkat yüklü bir fetva değil mi? 

Eğer başka bir mahsulle idare edemeyeceklerse, tütün yapmalarına -zarureten- müsaade edecek… 

Ya da şöyle söyleyelim:

Oralarda bir başka mahsul yetiştirdiklerinde ondan elde edecekleri para ile geçimlerini temin edebilecek hale gelinceye kadar tütün yapmalarına ruhsat var. Ama geçimlerini temin edebilecekleri bir diğer ürün ortaya çıktığı andan itibaren, âdeta suyun gözükmesiyle teyemmümün bozulması gibi, tütün yapmak da yasak hale geliyor

Nitekim bir iş yerinde ‘cumaya gitmesine izin verilmediği’ni beyan ederek oradan ayrılmak isteyen kişiye de; daha iyi, daha münasip bir iş buluncaya kadar orada devam etmelerini tenbih ve tavsiye ediyorlar…

Fakat o kişi bu nasihati dinlemeyip fevrî bir kararla derhal işinden ayrılıyor… Tabii ki sonucu da içler acısı!.. Dilenciliğe kadar düşüyor!

Rabbim (c.c.) cümlemizi, hayatımızın her safhasında ilim-hikmet ve maslahat erbabından, hayat ve iksir dolu söz ve nasihatlerinden mahrum bırakmasın. Rızasına muvafakatten ayırmasın…

Go to top