abi selamün aleyküm. inşallah afiyettesiniz. sayfanızda acele ile göremedim. bir kardeşimiz diyorki : Sohbette hatimde rabıtada elde edilen sevabın zahiri ibadetlere üstünlüğü ... hakkında ayet, hadis varmı diyor.selamlar. Hasan Bozkurt - Facebook
*******
Ve aleyküm selam, teşekkür ederim, sağlığınıza duacıyım.
Hasan kardeşim;
Hemen belirtelim ki; sorudaki ifade şekli, sualin sorulma kalıbı yanlış. Kalıp yanlış olunca, kalbin de doğruluğu düşünülemeyeceğine göre, öncelikle bunu tasrih ve tashih etmemiz gerekir.
Neden?
Çünkü bu üslûp, bu düşünce ve ifadeler, günümüzdeki nevzuhur “müçtehit olaçıkagelmişler”in “müçtehit taslakları”nın tarzıdır. Onun için sürekli hatırlatmaya çalışıyoruz; edille-i şer’iyye yalnızca Kitap ve Sünnet’ten ibaret değildir. Ahkâm-ı şer’iyye sadece bunlara istinat etmez ki, hemen ayet ve hadislerden delil arayalım. Kaldı ki filasıl bu iş, bizim işimiz değil, müçtehitlerin işidir ve bu hususları ifade ile işaret ve delalet eden nasslar da mevcuttur. Sitedeki mevzu ile ilgili risale ve makalelere bakılabilir.
Evet, ahkâm-ı şer’iyyenin aslî delilleri olan Kitap ve Sünnet’ten başka yine onlara istinad eden İcma’ ve Kıyas da var. Bunlara ilaveten edille-i şer’iyye-i feriyyeler var. Burada uzun uzadıya anlatacak değiliz. Daha önce çeşitli vesilelerle ele aldık. Bunlar hakkında teferruatlı bilgi için lütfen aşağıdaki linklere bkz. Fakat sadece bakmakla yetinmeyiniz, hazmederek okumaya ve mevzuyu öğrenmeye çalışınız.
http://www.halisece.com/islami-makaleler/312-islam-hukukunun-asli-ve-feri-kaynaklari.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/712-usul-i-fikih-fer-i-deliller.html
Ayrıca meselenin, sizin bu sorunuzu alâkadar eden bâtınî yönü var. Yani şeriatın zâhirî delillerinde nasıl zâhir ulemânın sözleri / içtihatları geçerli ise, bâtınî cihetinde de bâtın âlim ve âriflerin kavil ve fiilleri, keşif ve ilhamları câridir. Ve bu esas kıyamete kadar da bâkidir. Bu hususta bilgi için lütfen şu linklere bkz. ve dikkatle okuyunuz.
http://www.halisece.com/tasavvuf/21-rabita1/123-zahiri-ve-batini-ilimler.html
http://www.halisece.com/akaid/421-seri-hukumlerin-isbati-ve-ilhamin-dindeki-yeri.html
Bu makaleleri okuduğunuzda -biiznillâh- sorunuzun cevabının kendiliğinden tebellür ettiğine vâkıf olacağınıza inanıyorum. Maamafih özetle şu kadarını ifade etmeye çalışalım:
Ashab-ı kiram, ümmetin diğer fertlerinden niçin üstün?
Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) sohbetlerine nail oldukları için değil mi? Zira diğer amel ve ibadetlerde sair efrâd-ı ümmetle aynı cevelengâhtalar… Farklılık ve fazilet sohbetle tekevvün etmiyor mu?
Hatimler nedir? Zikir halkaları değil mi? Peki zikirleri, bahusus râbıtyla yapılan ve hafî olanları melekler yazabiliyor mu?
Hayır!
Neden?
Çünkü bunlardan haberdâr olamıyorlar da ondan... Öyle değil mi? Peki, onların mükâfatını tayin kime kalıyor? Mevlâ-yi zû’l-Celâl’e… O’nun keremine-cömertliğine had ve hudut var mıdır, yoktur. Zira O’nun hazinesi sonsuzdur, dilediğine dilediği kadar verir. Öyle zâhirî ibadetlerde tayin olunduğu gibi bire bilmem kaç değildir ecir. Tabii bu arada bazı müstesnalar da var elbette. Onlar da O’nun lutf u keremidir şüphesiz!
Bütün bunlar, bâtının zâhire olan üstünlüğünü göstermiyor mu?
Evet, gösteriyor, öyle değil mi? Yani ruh ve ceset gibi…
Hatta en basitinden tarihî bir misâli hatırlayalım:
Timurlenk rahmetullahi aleyh Yıldırım Bayezit rahmetullahi aleyh’e hangi sebeple galip geldiğini hatırlıyorsunuz değil mi? Nakşibendî dergâhı halılarının tozlarını yüzüne sürüp, onunla teberrük etmesi, o dergâha ve ehline olan saygısı-hürmeti bunda müessir değil mi? Oysa Yıldırım da Müslüman ve onun da bağlı bulunduğu manevi-bâtınî bir yolu ve şeyhi var. Fakat zikr-i hafî değil, zikr-i cehrî yolu…
Ve qıs aleyhim… Fefhemmm!!!