Selamun aleykum hocam bi tanidigim arkadasina karsi kiskanclik ve cekememezlik duyuyor bunu nasil yenebilir dinen bir yontemi var mi Simdiden Allah razi olsun. Ali Kahraman - Facebook
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Öncelikle o kardeşimize ve onun durumunda olan herkese, Silsile-i Sâdatımızın (k.esrarahum) ilk halkasını teşkil eden Hz. Ebu Bekir Sıddîk radıyallahu an zâti’l-athar hazretlerinin Salavâtı’nı sıkça ve çokça okumalarını tavsiye edelim. Sonra Vakit namazlarında, farzların ardından kılınan son iki rek’at sünnetlerin (öğle ve yatsı) edasında zamm-ı sure olarak Muavvizeteyn’i (Felak ve Nâs surelerini) okumalarını hatırlatalım. Bi-iznillâhi Teâla ihlâsları nisbetinde müstefid olurlar / faydasını görürler.
***
Şimdi de sadedinde olduğumuz meseleyi biraz genişçe ele alalım.
Âlemlere Rahmet Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Şu iki kişi dışında hiç kimseye haset (gıbta etmek) caiz değildir: Biri, Allah'ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda harcayan zengin kimse.” [Buhârî, Sahih, İlm,15, Fedâilü'l-Kur'ân, 20, Tevhid, 45; Müslim, Sahih, Müsâfirin, 266; Tirmizî, Sünen, Birr, 24]
Hadis-i şerifin mealinde ‘gıbta’ diye ifade ettiğimiz kelimenin aslı hasetdir. Binaenaleyh bu cümlenin, “İki kişiye Allah'ın verdiği nimetin kendinize de verilmesini temenni etmeniz caizdir” diye anlaşılması gerekmektedir. Gıpta ise, ‘Onda var, aynısı bende de olsun.’ talebinde bulunmaktır ki, bu mezmûm değildir, caizdir.
Kıskançlık ibadetlere varıncaya kadar bütün fiillerde ve duygularda görülebilir. Tedavi usullerinden biri de, İlahî taksime râzı olmak ve Yusuf sûresini bolca okuyup ibret almaktır.
Haset duygusundan kurtuluş yolu, başka bir hadis-i şerifte de şöyle ifade buyrulmuştur:
“Üç şey vardır, kimse onlardan kurtulmuş değildir: Uğursuzluk, kötü zan, haset.”
Rasûl-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) bunlardan kurtuluş yolu nedir? diye sorulunca şu cevabı vermişlerdir:
“Uğursuzluk içinden geçince hoşlandığın işi bırakma, zanna düşünce araştırmaya kalkma, haset duyunca da gereğiyle amel etme.”
Şu halde; zan ve hasetden kurtuluş, bu hislerin peşine düşmemek suretiyle gerçekleşir. Tâbiîn’in büyüklerindan Hasan-ı Basrî (ks.) hazretleri de şöyle der:
‘İçinde haset olmayan insan yoktur. Kim bu hissi aşıp, peşine düşmez ve zulme (haksızlığa) yer vermezse, haset yapmamış olur.’
Bir mü’mine yakışan; haset hissi içinde doğduğu zaman, bundan nefret edip defetmeye / kendinden uzaklaştırma çalışmaktır, tıpkı haram şeyleri yapmak hissi içinden geçince yaptığı gibi…
Kıyamete kadar her devre, topyekün zaman ve zemine hitap eden, her dönemin problemlerine çözümler üreten ve dönemin tasvirini yapan Rasûl-i Zîşân (s.a.v.) şu hadis-i şeriflerinde, mü’minin günümüzde yaşadığı sıkıntıyı çok net bir şekilde şöyle ifade etmişlerdir:
“Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca, bakışını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin. Böyle yapmak, Allah'ın (c.c.) üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.” [Buhârî, Sahih, Rikak 30; Müslim, Sahih, Zühd, 8; Tirmizî, Sünen, Kıyamet, 59]
Bu hadis-i şerifin benzeri olarak, bir başka rivayette de;
“Zenginlerle az düşüp kalkın. Zîra böyle yapmanız, Allah'ın (size olan) nimetini küçük görmemenize yardımcı olur.” buyrulmuştur.
Bu hadis-i Nebevî’de önemli bir hastalığın ilacı var; zîra bir kimse, kendinden üstün kimseye bakınca, bu hâlin onda haset uyandırmayacağından emin olamaz. Bu haset hastalığının ilacı da kendinden aşağıda olana bakmasıdır. Baktığı takdirde kendi hâline-vaziyetine şükretmeye vesile bulur.
Mevzumuzu toparlayacak bir başka hadis-i şerif de şöyledir:
“İki haslet var ki, bunlar kimde bulunursa Allah onu şükredici ve sabredici olarak yazar. Kim dünya işlerinde durumu kendisinden düşük olana bakarsa, kendisindeki ona olan üstünlük sebebiyle Allah'a hamdeder. Kim, dinî meselelerde kendinden üstün olanlara bakarsa ona uyar. Kim de dünya işlerinde kendinden üstün olana bakarsa, elinde olmayanlar için esef eder, üzülür ve böylece şükredici ve sabredici olarak yazılmaz.” [Bkz. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2014, 14/53-54]
Hadis-i şerifte beyan edildiği üzere mü’min; dünyalık mal, makamevki işlerinde devamlı kendinden aşağıdakilere bakmalı ki şükretsin. Amel-ibadet, ahlâk, zühd ve takvâ cihetiyle ise kendisinden üstün olan kimselere baksın ki, eksiklerini görerek onları tamamlamaya çalışsın. Bu durumu tersine çevirdiğiniz takdirde ahlâksızlıklar, zinalar, hırsızlıklar, gıybet ve haset had safhaya çıkar… İnsanlar dünyalık elde etme yarışında birbirlerini öldürmekten dahi çekinmezler.
İnsanın kendi kendine hazırladığı bu tuzaklardan kurtulabilmesi, iyi bir nefis terbiyesine bağlıdır. Şerîatın bâtıniyle, tasavvufla-maneviyatla alakaldır. Binaenaleyh insan projeksiyonunu kendine çevirerek, şahsî kusurlarıyla meşgul olma hasletini kazanabilirse, bu tehlikeleri azaltmış sayılır. Bunun için de ideal, örnek şahsiyetler edinmek, mürşidân-ı kirama bağlanmak ve onlara benzemeye çalışarak, yürüdükleri yolu takip ederek bütün bu tuzakları atlatmak mümkündür. Mevlâ-yi Zû’l-Celâl’den ilmi ve zenginliği de gereğini yerine getirmek O’nun rızası uğrunda sarf etmek üzere istemelidir.
‘Ya Rabbî, beni haset edici eyleme; haset edenlerin şerirnden de muhafaza eyle!’ diye dua edilmelidir. Çünkü haset edici, haset edilende, kendinde bulunmayan bir kemâl (güzellik-fazilet-üstünlük) görmektedir… Ve o değer haset etmektedir.
Son olarak; haset edenin hasetine sabr eyle, tahummül göster, ona ayniyle mukabele eyleme. Zira senin sabrın ve onun haseti zaten haset edeni kahrından öldürür.