Selamün aleyküm, hocam bir şeyi merak ettim, Adem babamız hangi dilde konuşuyordu? Ebuzer Deniz / Almanya – Gmail
*******
Öncelikle şunu tesbit ve kabul etmemiz lazım; insanların ilk devri, vahşet değil, bilakis ilk medeniyetti. Bu ilk medeniyet dersini de insanlara hak peygamberler (aleyhimüsselâm) vermişti. İnsanlara ilk dini tebluğ edip anlatanlar (yani tek Allah inancını öğretenler), nasıl ilahi peygamberler (aleyhimüsselâm) olduysa, ilk medeniyet dersini de insanlara, bu peygamberler vermişlerdi.
Şu kadar var ki, Allah Teâla’nın peygamberlerinden bu ilk medeniyet dersini almış bulunan insanlar, sonra bu medeniyetten uzaklaşa uzaklaşa ilk dersi unutarak vahşi olmuşlar, daha sonra tekrar medeniyete girmişlerdir. Şu halde insanlar, vahşet devri, medeniyet devri olmak üzere iki medeniyet safhası değil, belki ilk medeniyet, vahşet, ikinci medeniyet olarak üç devir geçirmişler; vahşilik, insanlar için ilk devir değil, iki medeniyet arasında geçici bir basamak sayılmıştı.
Allah (c.c.) insanlığa medeniyeti peygamberler vasıtası ile bildirmiştir. Bu noktada insanlık tarihinde umumi bir vahşilik yaşanmamıştır. Peygamberlerin (aleyhimüsselâm) bulunduğu yerlerde medeniyet -kendi zamanlarına göre- vardı. Peygamberlerin bulunmadığı yerlerde ise, insanların vahşi ve kaba olduğunu biliyoruz. Tarih kitapları da hep insanlığın vahşet tarafını göstermeye çalışmıştır. Bunda bazı sebepler vardır. Bunların başında, bazı dinsiz gurupların, insanları İslam dininden ve Allah’a imandan uzaklaştırmaya çalışmaları gelmektedir.
Nasıl ki, bilimsel (!) alanda insanları evrim safsatası ile aldatıp “Mü’minlerin inandığı Allah -hâşâ- yoktur. Her şey kendi kendine olmuştur. İlim ve bilim de böyle söylemektedir.” diye yaygara kopardıkları gibi, bu fikrin uzantısı olan, “Evrimleşen insan, önce yarı maymun, sonra insan oldu. Fakat ilk insanında tamamıyla bedevi ve okuma, yazma, konuşma bilmeyen cahil bir şekildeydi.” fikri her tarafa yayıldı. Böylece bu kirli ideolojiye Tarih ilmini de alet etmiş oldular. Oysa her peygamber, bir medeniyet getirmiş ve atamız ilk insan Hz. Âdem (a.s.) de bir peygamberdir. Dolayısıyla Hz. Âdem (a.s.) ile başlayan insanlık, kendi zaman ve zeminine göre medeni idi, vahşi değildi. Şimdiki zamanda bile, okuma yazma bilmeyen ve vahşi olarak yaşayan insanlar olduğu gibi, o zamanda daha fazla bedeviyet ve vahşet hâkimdi. Ama bu durum başta söylediğimiz gibi umumi değildi.
Ayrıca Allah Teâla Kur'an-ı Kerim'de Hz. Âdem’e her şeyin ismini, manasını ve niçin yaratıldığını öğrettiğini, imtihanda Âdem aleyhisselâmın meleklere üstün geldiğini bildiriyor. Bu sebeple ilk insanın bugünkü anlamda bir konuşmayı bildiği ve seslerle anlaştıkları net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Âlimlerden bazıları;
“Allah (c.c.) Âdem'e bütün isimleri öğretti.” [Bakara suresi, 31] âyetini şöyle tefsir etmişlerdir:
“Allah Teâla Hz. Âdem’e eşyanın sıfatlarını, vasıflarını ve özelliklerini bildirmiştir.”
Diğer bir görüşe göre, “Hz. Âdem'e öğretilen isimlerden maksat, Allah'ıın sonradan yarattığı ve günümüzde insanların konuştuğu Arapça, Farsça, Rumca vb. değişik dillerin isimleridir. Âdemoğulları bu dillerle konuşuyorlardı. Hz. Âdem (a.s.) vefat ettikten sonra çocukları dünyanın her tarafına dağılınca, onlardan her biri, bu dillerin belirli birisiyle konuşmaya başladı. Böylece konuşulan bu dil, onların dili oldu.... İşte Hz. Âdem’in çocuklarının farklı dilleri konuşmalarının sebebi budur.” [Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr, ilgili ayetn tefsiri]
Velhâsıl; Allah Teâlâ, Âdem aleyhisselama, şu anda dünyada mevcut bütün dilleri öğretti. Âdem aleyhisselam da Arapça, Süryanice, İbranice ve diğer bütün dillerde kitabette bulunup her dil ile konuşmuştur.