Selamün aleyküm hocam;

hocam uygun görür cevap yazabilirseniz bir kaç sorum olacaktı;

1 - malumunuz baharın gelmesiyle beraber dışarıya çıkmak piknik v.s. yapılıyor. geçenlerde havanın güzel bir zamanı köye gitmiştik,annemlerle beraber piknik yapmak üzere dışarı çıktık.bizim buralarda ot kazılır güneylik v.s. annem yol yıllardır ekili olmayan bizim bölgenin tabiri ile boz bir tarladan ot kazmaya başladı.bende uygun bir dille uyardım başkasının tarlasından izinsiz kazman uygun olmaz belki haram olur diye.fakat annem bu yabani ot kendinden yetişmiş adamın mahsülüde yok kendini ektiği bir şey değil ben kazmasam kuruyum gidecek  diyerek cevap verdi.bende tartışma olmasın kalbini kırmayayım diyerek eşimide yememesi yönünde ikaz ederek uyardım.bu hususta dinimizin görüşü nedir?haram olur mu?cevabınızla hiç olmazsa annemi uyarmış olurum.

2 - birde yukarıda ki soruda belirttiğim gün annemle şöyle bir konuşma geçti: annem köy yerlerinde davarla koyun v.b. başkasının tarlasından veya devletin meralarından hayvanlar otlatılıyor o zaman onlarda haram diye.davarların yayılması ve başkasının boz yani ekili olmasa bile tarlasından otlanması caiz olur mu?devletin meralarında da hüküm böylemidir?

3 - evimde mektubat-ı şerifin  yasin yayınevi tarafından yapılmış (talha alp,mustafa alp,orhan ençakar vs..) Tercümesi var.öncelikle bu tercümeden istifade edilebilir mi?ara ara okuyorum geçenlerde şöyle bir hadisi şerifle karşılaştım: 'benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi geçmeyecektir'' diye bu hadisi şerif sahih midir,ve bu hadisi şerifi açıklayabilir misiniz?
Uygun görürseniz cevaplayabilirsiniz hocam,uygun görmezsenizde dualırımız hep sizinle.allaha emanet olun. İsmail İsmaile – gmail

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

1- Bu uygulama, o yöredeki örfe bağlıdır; yani bu gibi hususlarda Şer’î Delillerin Fer’îleri arasında bulunan ÖRF devreye girer. Eğer arâzi sahipleri böyle bir toplamaya musâmaha ediyorlarsa mahzuru olmaz. Bu da şu şekilde anlaşılabilir: Orada yabancı biri ot toplarken, arâzi sahibi onu görüp ses çıkarmıyorsa izin veriyor demektir.

Özetle tekrarlamak gerekirse, etrafı çevrili olmayan tarlalardaki, arazilerdeki otları toplamakta mahzur yoktur. Binaenaleyh meselenin şer’i-fetvâ yönünde anneniz haklıdır.

Bununla beraber ihtiyata / takvâya uygun ve güzel olan, mümkünse şayet, hususiyle izin almaktır.

2- Bu sorunuz da gene örfle alakalıdır. Bulunulan yörede örf ve âdet nasıl oluşmuşsa, uygulama ve hüküm de ona göredir. Mesela eğer boş tarlalarda ve kamuya ait arâzilerde herkesin malını / hayvanını otlatması âdet halini almış, kimse kimseye bu hususta bir şey söylemiyorsa -ki genelde öyledir- bu da caizdir, helâldir. Anneniz bu noktada da haklı.

3- Hiçbir terceme aslının aynı değildir, olamaz da… O bakımdan bu hususta sohbetleri kaçırmamanızı ve oralarda hocaefendiler tarafından okunan mektupları kafa ve gönül kulağıyla dinlemenizi tavsiye ederim. Hem istifade hem de istifaza edersiniz (hem zâhiren faydalanır hem de bâtınen feyizlenirsiniz).

Gerçi bugün elimizde bulunan ve okumaya çalıştığımız Arapça Mektubat da ekseriyeti itibariyle Urduca’dan bir tercemedir aslında… İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri Mektuplarının çoğunu Urduca yazmış, az bir kısmını da Arapça olarak kaleme almış. Urduca olanları da Arapçaya çeviren Muhammed Murâd el-Kazânî (k.s. d. h.1272 / m.25 Aralık 1855) hazretleridir. Fakat öylesine selîs (âhenkli-akıcı-düzgün) bir üslûpla terceme etmiş ki, âdeta aslına ait lafzî-mânevî / zâhirî-bâtınî her şeyi olduğu gibi aktarmış. Onun için ondan faydalanma-faydalı olma, feyizlenme, manevi haz ve zevk de, kişinin ihlâsı nisbetinde ziyade oluyor.

***  

Dilerseniz 1’inci ve 2’nci maddeleri biraz açalım. Ancak kafanız karışmasın. Hüküm, kısaca yukarıda belirttiğimiz gibidir. Nakledeceklerimiz, mesele hakkında detaylı bilgi içindir.

Ebû Hıdâş (r.a.), Rasûlullah'ın (s.a.v.) ashabından olan muhacirlerden birisinin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Rasûlulİah (s.a.v.) ile birlikte üç defa savaşa katıldım. Onun; "Müs­lümanlar şu üç şeyde ortaktırlar: Ot, su ve ateş" buyurduğunu bizzat kendisinden işitiyordum. [Ebu Dâvud, Sünen, Büyû, 62, Hadis no: 3477; İbn Mâce, Sünen, Rühûn: 16, H. no: 2473; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara,  3/47]

Hadis-i şeriften; ot, su ve ateşte bütün Müslümanların ortak oldukları, bunla­ra sahip olunamayacağı, satılamayacağı, herkesin rahatça faydalanabileceği anlaşılmaktadır. Fakat bu mutlak değildir. Yani herkes her suda, her ateşte ve her otta ortak değildirler. Ortaklık bazı kayıtlarla sınırlıdır.

İbnü'l-Hümâm (rh.), Hidâye şerhi Şerhu Fethi'l-Kadîr'inde şöyle demektedir:

"Ateşteki ortaklıktan maksat onunla ısınmak ve elbise kurutmaktır. Yani bir adam ateş yakarsa herkesin onunla ısınmaya hakkı vardır. Ama ondan bir parça almak isterse, sahibinin izni olmadan bunu yapamaz. Kudûrî sahibi böyle söylemiştir.

Suda ortaklıktan maksat da; içmek, hayvan sulamak, kuyu, havuz ve sahipli nehirlerden su almaktır.

Ot’a gelince; her Müslümanın, bir kimsenin arazisinde bile olsa otu top­lamaya hakkı vardır. Ancak tarla sahibi tarlasına girilmesine engel olabilir. Bu durumda da ot isteyen; ‘benim, senin tarlanda ot toplama hakkım var... Ya izin ver gireyim ya da sen otu toplayıp yahut da suyu doldurup bana ver’, diyebilir. Bu bir adamın elbisesinin başka birinin avlusuna düşmesine ben­zer. Avlu sahibi ya elbise sahibinin girip elbisesini almasına izin vermeli, ya da kendisi elbiseyi alıp sahibine vermelidir. Fakat şahıs suyu kaba doldur­muş veya otu yolup toplamışsa ona sahip olur, dolayısıyla satabilir.

Bu hüküm, ot kendi kendine bittiği takdirdedir. Ama kişi otu sularsa ve onu yetiştirmek için yer hazırlar da ot biterse o zaman; Zahire, Muhît ve Nevâzil’de belirtildiğine göre; o otu satmak caizdir, (bunda başkasının hakkı yok­tur). Çünkü kişi ona sahip olmuştur. Sadru'ş-Şehîd'in (rh.) tercihi de bu istika­mettedir. "Ebu Hanîfe ve Züfer Arasındaki İhtilâflar" adındaki kitapta da şöyle denilmiştir: Eğer ot, tarla sahibinin emeği ile bitmişse (o otları onun parayla) satışı caizdir. Aynı şekilde eğer bir kimse tarlasının etrafını çevirir ve ot yetiştirmek için hazırlar ve orada kamış biterse bu kamış onun mülkü / malı olur. Tarla sahibi, top­lamadan önce tarlasında çıkan mantarı satamaz..."

İbnü'l-Hümâm; Kudûri'nin, "Bir kimse tarlasında biten otu, -tarlasını sulamış bile olsa- satamaz. Çünkü tarlaya su salmak, otu ele geçirmek değildir" dediğini, fakat âlimlerin çoğunun önceki görüşü (sulamakla ota sahip olunacağı görüşünü) benimsediklerini söyler.

İbnü'l-hümâm'dan nakletiklerimiz bu hükümler, Hanefîlerin görüşüdür. [Detaylı bilgi için bkz. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, 13/22-23

Ümmetin ömrüyle alakalı olarak da bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1048-ilk-insan.html

 

Go to top