Es selamu aleykum ve RahmetUllahi ve Berekatuhu Esirgeyen ve Bağışlayan ALLAH ın adı ile başlarım ALLAH a sonsuz hamd u senalar olsun Sevgili Habibine ve ashabına ailesi ne sonsuz salat ve selam olsun..Allah c.c dünya ahiret işlerimizi rast getirsin inşaAllah ALLAH c.c kendi yolunda hizmet edenlere güç kuvvet versin..hürmet ve sevgilerimi arz ederim.. Hocam biz yazlık yaşıyor uz ayvalık da burdaki insan ların dine bakış açıları zayıf inşaAllah Allah imanları nı arttırır..ben ResûlUllah s.a.v bir tutam sünnet olan sakallı na inşaAllah niyet ettim elhamdülillah Rabbim canımı inşaAllah Allah rızası için olan sakalla alır..kimi gören tuhaf bakıyor kimi işid ci kimi terörist diyor Allah hidayet etsin..inşaAllah onları günaha sokmuyoruzdur hocam..birde hocam yazın terlik şort giymek ten hoşlanmıyorum uzun kollu islam i gömlek ve yeni şalvar giymek le inşaAllah fitneye sebebi Yet vermiyorumdur..Allah razı olsun sizlerden adımı paylaşmazsınız sevinirim es selamu aleykum ve RahmetUllah. İsim mahfuz – Messenger  

*******

Ve aleyküm selam kardeşim; samimi dualarınız için cümlemiz adına hudutsuz “amin”ler… Bilmukabele muhabbet ve dualar…

İçini dökmek, dert paylaşmak kabilinden dile getirdiğin mesajından pek de bir şey anlayamadım. Yani ne sormak istediğin net değil. Fakat orada huzursuz olduğun belli… Bunu açıkça ifade etmişsin. O halde öncelikle ben de size açık şekilde sorayım:

- Öylesine huzur ve sükûnunuzun kaçacağı bir yerden yazlık alıp oralarda ikamet etmeye sizi silah zoruyla mı mecbur ettiler? İçtimai şartlarına-münasebetlerine, giyim-kuşam, hâl-tavır ve hareketlerine daha münasip bir yer bulamaz mıydın koskoca ger-geniş dünyada? Hadi diyelim ki hiç bulamadın; mecbur musun illâ da yazlıkta oturmaya?!

Malumunuz; her şey maddesiyle-manasıyla, ruhuyla-kalıbıyla bir bütündür. İç huzurun yokken dış bünyen nasıl dinlenecek? Yaptığın ibadetlerden nasıl zevk alıp hazz duyacaksın?

Öyle değil mi?

Giyim-kuşam mevzuunda da ölçün, tabii ki İslâm’a ve Müslümanlara uygun olması gerekir. Onun için de öncelikle Şer’-i Şerif’in haram-helâl ölçülerine uyacak, ardından usûl ve âdabı da gözardı etmeyeceksin. Yani meselenin sadece caiz olup olmamasına değil, ihtiyat ve takva yönüne de riayet edeceksin. Bütün bu perspektiflerden baktığında, zaten kendiliğinden söz konusu giysileri giymenin münasip olmayacağını görür ve kararını verirsin.

Kısacası, ‘Uydum kalabalığa’ der yürürsen, neticenin hiç de hayr olmayacağını, bilmem söylemeye gerek var mı?

Düşün, taşın… Elini vicdanına koy… Kalbini dinle…Maddi-manevi huzur ve sükûn üzere yaşayabileceğin, ibadet ve tâtından, zikr u fikrinden zevk alıp dinine hizmet edebileceğin bir yeri seç demekten başka, kim nasıl bir tavsiyede bulunabilir ki bu durumdaki samimi bir mü’mine..? Öyle değil mi?

Ama herkesin “Uydum kalabalığa…” dediği bir yerde, şairin dediği gibi âdeta, Durun kalabalıklar! Bu cadde çıkmaz sokak. Bu gidiş nereye?” diye nidâ eden / edebilen bir soylu duruşu ortaya koyabilecek ilmî-fikrî-mânevi donanım ve güce sahip er kişiler (maneviyat büyükleri) için aynı ölçüler tabii ki geçerli olmaz. Onlar, tasavvuf tabiriyle “er kişiler”… Yükümlülük ve sorumlulukları farklı… Onlar vazifeli bulundukları elleriyle-dilleriyle ve kalben yapacakları cihadı bize soracak değiller elbette... Binaenaleyh size, bize uyan; yukardaki tavsiyelerdir.

Hâsılı, süflî sürülere karışıp sürüklenmek, sap-saman arasında yığın olup kaybolmak, bırakınız bir mü’mini, kendisine saygısı olan sıradan biri için dahi kabul edilebilir bir şey değildir. Herkesin herkesi ‘etkileyebildiği’ bir dünyada, yan yana yaşadığımız insanların kimler olduğunu iyi seçmek, çevremize dikkat etmek, biz mü’minler için bir zaruret halini almıştır. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanlarla muhatap olup seçici olmak ise bir bakıma kendi elimizde...

Tabiri caizse, 'aynı anlam dünyası'nda yaşayan insanların, birbirinden tesirlenmesi elbette ki tabii bir şey. Bu hâl musâmaha ile karşılanabilir, hatta gerekli bir şeydir bir bakıma... Anormal olan, ötekiyle girdiği ilişkide, kendi kıymet hükümlerini bir yana atıp hiçe sayma pahasına, her türlü olumsuz tesire açık olmaktır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki;

Bir yanda mevcut sisteme dâhil olup nimetlerinden faydalanma, diğer yanda kendi öz-mânevi değerlerinden tâviz vermeme... Bu iki tercih arasında bir seçim yapmak durumundasınız, durumundayız. Bu da bir nevi siyah-beyaz renkler arasında, gri bir yerde durma çabası gibi bir ölçü. Hedefi tutturabilmek hayli güç, onun için büyük gayret lazım!

Rabbim (c.c.) niyetinize ve samimiyetinize göre hayırlı neticeler ihsan eylesin. 

Go to top