S.a hocam rabbim ilminizi irfaninizi artırsın imaninizi kavi kilsin yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum geçen fazilet nesriyatta da hayırla yad ettik sizi. Ben zamanın imamini tanımayan cahil olarak ölür haidisinin manasını rica ediyorum adresinizde aradım rast gelemedim yardımcı olursanız sevinirim hayırlı cuma lar. Selçuk Arslan – Facebook

*******

Ve aleyküm selam kardeşim; samimi dualarına teşekkür ile cümlemiz adına hudutsuz “amin”ler der, mukabil hayır-dualar ederim.

Sorunuzda bahis mevzuu ettiğiniz hadis-i şerifin farklı rivayetleri var. Mesela bunlardan biri (mealen) şöyledir:

Kim ki zamanının imamını tanımadan ölürse, Cahiliyye ölümü üzere ölür.” [Bursevî İ.H., Tefsîru Rûhu’l-Beyân, 5, 272]

İsmail Hakkı (k.s.) hazretleri bu hadisi zikrettikten sonra, açıklama mahiyetinde der ki: “İmam’dan murad, Kutub’dur. Bu Kutub da şeyhimizdir. Kim onun kutbiyyetini tanımaz ve kendisine tâbi olmazsa, kötü hâl üzere olur.” Tabii o, meseleyi, kendi meşrebince ve yaşadığı zaman ve çevresi itibariyle değerlendiriyor. Meramı ve kastı bellidir.

Hadisin bir başka rivayeti de, “Ehl-i Kıble’den kim zamanının imamını tanımadan ölürse, Cahiliyye ölümü üzere ölür” mealindedir. [Bkz. Şurh-i Akaid]

Mâlum olduğu üzere her Müslümanın temel hedefi, Allah Teâla’ya ihlâsla amel ve ibadet etmek, bu âlemi imanla terk edebilmeye çalışmaktır. Müslümanın dinini daha iyi ve daha rahat yaşayabilmesi için münferit değil, cemaat halinde ve bir emîr bîat üzere hayat sürmesi zaruridir. Nitekim Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.);

"Dünyanın ücra bir köşesinde bile olsa, üç kişinin, içlerinden birini kendilerine emîr tayin etmeden yaşamaları helâl olmaz" [İmam Ahmed, Müsned, İst. 1401, II/177] buyurarak bu inceliğe işaret etmişlerdir. Nefislerinin hevâsına muhalefet edip Allah Teâla’nın ve Rasûlü’nün memuru, Kitabullâhın memuru, Füyûzât-ı ilâhiye’nin tevzî memurları olan maneviyat ehli hâlis mü’minlerin, İslâmî cemaat ve cemiyetten / turuk-i aliyyeden ve onun emîrine itaattan, teslimiyet ve sadakatten müstağni olmaları mümkün değildir.

Nitekim Hz. Ömer (r.a.) bu ince ve nazik meselenin mahiyet ve ehemmiyetine şu sözleriyle işaret buyurmuşlardır:

"İslâm, İslâm olamaz, cemaat olmadıkça... Cemaat, cemaat olamaz, emîri olmadıkça... Emîr, emîr olamaz, ona itâat olmadıkça... Herhangi bir kimseyi, onun kavmi, fıkıh üzere (ilim- idrâk ve şuur üstünlüğü bakımından) başlarına geçirecek olurlarsa, bu, o kişi için de kavmi için de hayat olur. Herhangi bir kimseyi kavmi, fıkıh olmadan (lâyıkı veçhile ilmi, anlayış ve kavrayışı bulunmadığı halde) başa geçirecek olurlarsa, bu, o kişi için de kavmi içinde helâk (mahvolma sebebi) olur!" [Dârimî, Sünen, Mukaddeme, 16]

Sadedinde olduğumuz hadisin başka ve biraz değişik rivayeti de, "Zamanın imamına bîat etmeden ölen kişi, cahiliye ölümü üzerine ölür" mealindedir.

Bir diğeri ise şöyledir: "Her kim, imama itâatten bir el kadar ayrılırsa, Kıyamet gününde Allah Teâla’ya ameli hususunda, lehinde hiçbir hucceti olmayarak kavuşacaktır. Her kim de boynunda bîat olmadığı halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölmüş gibi olur." [Müslim, Sahih, İmâre, 56, H. no:1851]

Ayrıca mevzu ile ilgili şöyle de bir rivayet vardır: "Kim ki emirinde çirkin bir şey görürse sabretsin. Muhakkak ki kim de emirinin otoritesinden bir karış ayrılıp da ölürse, ancak cahiliye ölümü ile ölür." [Müslim, Sahih, İmâre, 13, H. No: 1849]

İmam Nevevî (rh.), bu hadis-i şerifi şerhi esnasında, "Mü’minlerin halifesi varken ve meşrû bir mâzereti söz konusu değilken bîat etmeyenler" üzerinde durmuştur.

N e t i c e

Zamanının kutbunu-sahibini, âlim-ârif ve fâzılını, mürşid-i kâmil ü mükemmilini, vâris-i Rasûlü tanımayan, bilmeyen-bulmayan kimse; pek çok ilim ve irfândan mahrum ve o devrin dinî-dünyevî meselelerinin inceliklerinden-esrârından habersiz-nasipsiz, câhil olarak ölür demektir. Âcizâne mülâhazam, imansız ölür demek değildir. Maamafih bu hâl, o kişi için birçok alanda dinî-dünyevî sayılamayacak, tahmin edilemeyecek denli büyük bir mahrumiyetin sebebi olur demektir. Bilmem ki ahirette bir mü’min için, bundan daha büyük pişmanlığı mucip bir zarar ve ziyan olur mu? Muhakkak ki her şeyde olduğu gibi, bu hususta da en iyi ve en doğru olanı Allah ve Rasûlü ile O’nun vârisleri bilir.

Rabbim (c.c.), cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed ve evladını, atalarımızın, “Nasipsiz kelp Kurban Bayramında sefere çıkar” sözlerinin mefhumundan ırak eylesin. Nasipsizlik felaketinden hıfz u himaye buyursun. İman-itaat-sadakat ve teslimiyet üzere sırat-ı müstakiminde sabit-kadem kılsın. Feyzimizde-nûrumuzda daim, yolunda hizmetlerde rızasına muvafık tarzda kaim eylesin. Zâtına kul, Rasûlüne ümmet, Vârisine evlat kılsın, Emîrine bîattan kıl ucu kadar dahi ayırmasın. Amin…

Go to top