sa halis hocam hayırlı cumalar. Bir konu hakkında yorumarınızı almak isterim. A firması hac ve umre organizesi yapıyor. ve başkabir firmanın yapmış olduğu hac ve umre hizmetini (umrede iken Qur’an-ı kerim, ilm-u hal vesair ders veriliyor.) yadırgıyor, eleştiriyor,yanlış yaptıklarını ifade ediyor, insanları orda meşgul etmek için böyle bir şey yapıyorlar diye söylüyor. Hülasa bir müslüman umreye gittiği zaman orda sadece tavaf,say,ziyaret ile meşgul olmalı boş vakitlerinde kuran vesair dersi alarak vakit geçirmemeli zaten kısıtlı bir zaman. orda kuran-ı kerim ilmihal dersleri ile meşgul olacağına umre ibadeti ile meşgul olsun o dersleri memlekitene döndükden sonra da alabilir. Madem boş vakti var o vakitleride tavaf ile geçirmeli diyor. ve delil olarak resulullah sav efendimizi umredeki yapılmasını tavsiye ettiği ve bolca mükafat oldugunu bildirdiği tavaf vb. ile alaklı hadisi şerifleri getiriyor. Bu konuyu kendi uslubunuz ile deliller ile tezyin ederek istifade ve istifaza ya sunarsanız memnun oluruz. EMRULLAH POLAT/İSTANBUL
Birde hocam işlamiyette kâr oranı ile alakalı bir kıstas varmıdır.yani bir tüccar almış olduğu bir malı en fazla ne kadar kâr ile satabilir. 100 lira aldığı bir malı 1000 tl ye sata bilirmi bu konu hakkında malumat verirseniz duacınız oluruz. fi emaniAllah
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Öncelikle şunu hatırlatayım; bu ve benzeri meseleleri o hizmetlerle bizzat alakadar olan arkadaşlarımıza sorup cevabını onlardan almanız daha doğru ve daha isabetli olur. Ama madem sormuş, mevzu etmişsiniz; karınca kadrince, vüs’atimiz nisbetince cevaplamaya çalışalım.
1- Hac nedir? Mükellef olan Müslümana ömürde bir kere yapmak farzdır.
Umre nedir? Nafile bir ibadettir.
Peki, Qur’an-ı Kerim ve ilmihâl öğrenmek nedir? Elbette ki onlar da farzdır.
Namazda kıraatını tecvid üzere doğru dürüst yapamayan bunca Müslümanın hâli ne olacak? Oysa Qur’an-ı Hakîm’i tecvid üzere okumak farz… Bunun şaka götürür tarafı da yok. Hadis-i şerifte buyruldu ki:
رُبَّ تَالٍ (قَارِيءٍ) لِلْقُرْآنِ وَالْقُرْآنُ يَلْعَنُهُ (Rubbe tâlin li’l-Kur’âni ve’l-Kur’ânu yel’anühuu.)
Meali: “Nice Kur’an okuyanlar var ki, Kur’an onlara lânet ediyor.” [Bkz. Âlûsî,Rûhu’l-Meânî, III, 79; Gazâlî,İhyâ, I, 274; Kuraşî, Abdurrahman b. Ali,et-Tezkira fi’l-Va’z, s. 81] Yani Qur’an-ı Kerim, ‘Allah senin cezanı versin’ diye lânet ediyor. Onu okuduğunu sanan kişi, onun lânetine müstehak durumunda kalıyor, olabiliyor.
Niçin?
Usûlünce okumadığı için…
Peki, bunun vebâli kime? Elbette ki kişinin kendisine ve en başta da bilip de öğretmeyenlere değil mi?
Kendi kitabını bilmeyen Müslüman düşünülebilir mi? Bunu öğrenmek için belli bir zaman-mekân aranır mı?
Elbette ki hayır, aranmaz!
Nerede imkân ve fırsat doğmuşsa hemen orada okunup okutulur ve öğretilir. Mürşidân-ı kiramın, Allah dostlarının, büyüklerimizin trenlerde ve sair vasıtalarda yolculuk yaparken, hatta hapishanelerde tutuklu bulunuklarken dahi ilim tahsiline ara vermediklerini unutmamak lâzım. Qur’an-ı Kerim’i okumanın ehemmiyet ve fazileti hakkında geniş bilgi için bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/873-kur-an-i-kerimi-okumayi-bilmeyenlerin-ahiretteki-kaybi.html
İlmihâl öğrenme ve öğretme meselesi
Hiç şüphe yok ki, istisnasız her Müslüman’ın zaruri ilmihâl bilgilerini öğrenmesi farz-ı ayndır.
Bilindiği gibi, ilmihâllerde belli başlı şu mevzulara ağırlık verilir:
- İmânın ve İslâm’ın şartları,
- İbâdetler,
- Helâl ve haram olan şeyler,
- İslâm ahlâk ve âdabı…
Zaten “ilmihâl”; hâl ilmi, hayat ilmi, İslâmı hayata tatbik etme, yaşama ilmi demektir. İslâmiyet de ancak bilerek, öğrenerek yaşanır. Öğrenmek için de mutlaka bir hocaya ihtiyaç vardır. Bu iş öyle “al eline meali, ondan öğren İslâm’ı” demekle olmaz. İslâm öncelikle hakiki ilim ehlinden ve ihlâsla yazılmış ilmihâl kitaplarından öğrenilir.
İlmihâl’i öğrenmenin farz olduğunu, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bize şu hadis-i şerifleri ile beyan buyururlar:
“İlim tahsil etmek, her Müslümanın üzerine farzdır." [İbn Mâce, Sünen, Mukaddime,17 ]
Beyzâvî (rh.), “Hadisteki ilimden maksat, Kâinatın Hâlıqını / Yaratıcısını tanımak, Onun varlığını-birliğini ve Rasûlullahın (s.a.v.) peygamberliğini bilmek; namazın nasıl ve ne gibi hükümler çerçevesinde kılınacağına dair bilgileri öğrenmektir” der.
Beyhakî (rh.), “Hadisteki ilimden maksat, büluğ / erginlik çağına ermiş aklı başında bir Müslümanın, normal olarak bilmesi beklenen ve bilmemesi düşünülemeyen umumi manadaki dinî bilgilerdir” diye ifade eder.
Bazı âlimler de meseleyi şöyle değerlendirmişlerdir:
“Helâl ve haramla, İslâm'ın şartları ve itikatla alakalı bilgileri öğrenmek farzdır. Ayrıca hadis-i şeriften, insanların faydasına olan her ilmi öğrenmek kasdedilmiş olabilir. Çünkü Müslümanların ihtiyacını karşılayabilecek ilimleri öğremek bütün Müslümanlara farz-ı kifâyedir. İçlerinden bazıları öğrenirse, bu mes'uliyet kalkmış olur.”
Evet, bu izahlarda da görüldüğü gibi, ilmihâl bilgileri, gerek itikatta, gerekse ibadet ve günlük hayatta her Müslümanın bilmesi gereken mevzulardır.
Oruç, zekât ve hac için de aynı hususlar geçerlidir. Bu ibadetleri yapabilmek için onlarla ilgili mâlumatı elde etmek gerekir.
Helâl ve haramla alakalı mevzular için de, aynı şeyler câridir. Günlük hayatta neyin helâl, neyin haram olduğunu bilmeden İslâmî bir hayatın yaşanamayacağı âşikârdır. Binaenaleyh bunları öğrenmek farzdır.
***
Meselenin aslını-esasını böylece vaz’ettikten sonra gelelim sadede… Yani birilerinin tenkidine ya da sizin tabirinizle, A firmasının Hac ve Umre seferleri esnasında B firmasının hacı namzedlerine / adaylarına Qur’an-ı Kerim ve ilmihâl öğretme hizmetini “yadırgaması”na…
Bunun için de soralım; B firmasının elemanları Kur’an-ı Kerim ve ilmihâl tâlimiyle meşgul olurken Hac ve Umre menâsikinden ihmâl ettikleri bir husus var mı? Mesela tavaf, sa’y ve ziyaretlerden yapılmayan bir şey söz konusu mu? Bu soruların cevabı herkesçe mâlum; Hac menâsikinden hiçbir şey ihmâle uğramadığı gibi, üstelik diğerlerinden daha dikkatli ve daha hassas bir tarzda edâ ve îfa ediliyor. Bunu söyleyen, daha doğrusu itiraf edenler de, B firmasının mensupları değil, aksine A firmasının eleman ya da hacı adayları…
O halde bu tenkit ve yadırgamanın -kusura bakmayın ama- biraz kıskançlık illetiyle muallel olduğunu söylemek herhalde abartılı bir değerlendirme olmaz. Bu da Müslümana yaraşmaz, yakışmaz.
Qur’an-ı Kerim ve ilmihâl öğretme-öğrenme işi, memleket dönüşüne tehir edilmez, edilemez. Memlekete dönebileceğine garantin var mı ki, bu kararı alabileceksin? Bu bir…
İkincisi, A firması adayları ile B firması mensuplarının, boşuyla-dolusuyla vakitleri aynı olduğu halde, neden B firmasının adayları her şeyi daha iyi ve daha fazla yapabiliyor?
Demek ki bu noktada gözden ve dikkatten kaçan bir durum var: A firmasının, boş vakitlerini öyle söyledikleri gibi tavaf, sa’y ve ziyaretlerle değil, kelimenin tam anlamıyla boş geçirdikleri… Buna mukabil B firmasının eleman ve adaylarının ise, vakitlerin tamamını gerek hac-umre menâsiki, gerekse Qur’an-ı Kerim ve ilmihâl öğretme ve öğrenme hizmetleriyle dopdolu değerlendirdikleridir.
Kıskançlığa gerek yok, âmiyane tabirle ‘çalış, senin de olur’.
Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), umrede bolca sevabını müjdeledikleri tavaf tavsiyelerine kimsenin bir diyeceği olmaz, olamaz. O tavaflardan da geri kalmıyor zaten bu tenkide ve yadırgamaya mâruz kalan o mümtaz grup. Yaptıkları, o nafilenin yanında, ihmâle uğramış bir farz-ı ayn’ı da îfa etmekten ibarettir. Bunun için de tenkidi değil, bilakis takdir ve tebriki hak ettiklerini söylemek herhalde ancak bir hakşinaslık olur.
Ayrıca Asr-ı Saâdet’teki Müslümanların Qur’an-ı Kerim’i kıraat-tilavet, ilmihâl bilgileri ve sair alanlardaki ilmî seviyeleriyle günümüz Müslümanlarının bu noktadaki hâl-i pür-melânini, aradaki uçurumu da unutmamak lazım. Kezâ, ne kadar sevap olursa olsun, nâfile ile farz, hele ki farz-ı ayn olan bir ibadet hiçbir şekilde mukayese dahi edilemez. Tabiri caizse, B firmasının elemanları “bir taşla iki de değil, birçok kuşu birden vurmuş oluyorlar”. Farzları, nâfileleri âdeta harmanlıyorlar. Bunda kıskanılacak bir durum olmasa gerek, olsa olsa ancak gıpta ile tebrik edilebilir.
2- Siteye bakılmadan lâalettayin sorulmuş bir soru. Lütfen bkz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1017-ticarette-kar-haddi.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2376-sorunun-devami.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2374-ticaret-ve-giybet.html