abi selamün aleyküm.inşallah afiyettesiniz.....bir kasrdeşimiz duymuş kime ait olduğunu soruyor ben ilk defa duydum siz duydunuz mu. :.." dünyadaki kadınların haya perdesi yırtılmış siz hocanımlar bu perdeleri dikecek olan allah tarafından seçilmiş manevi terzilersiniz."....bu ve benzer söz varmı kime ait. selamlar. Hasan Bozkurt – Milas / Muğla
*******
Ve aleyküm selam kardeşim; teşekkür ederim, elhamdülillâhi alâ külli hâlin...
Kaydettiğiniz sözün kime ait olup olmadığını, benzerinin bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ancak şu kadarını ifade edebiliriz; bu sözü aklı başında, şuur ve idrâk sahibi her kardeşimiz söyleyebilir. Çok da üzerinde kafa yorulacak arîz ve amîq bir kelâm olmasa gerek. Çünkü dünyadaki kadınların hayâ perdelerinin yırtıldığı gizli-kapalı, esrarlı bir şey olmayıp aleniyet derecesinde bedâhet arzettiğine göre, bu söz, teşhis bile sayılmaz. Sadece olanın tesbitinden ibarettir.
Cümlenin devamı da, tasvir olunan bu vahim tablo karşısında hocahanımları hizmete teşvik ve gayretlerini arttırma sadedinde teşbih üslûbiyle söylenmiş bir kelâm. Yani herhangi bir konuşma-sohbet esnasında yapılmış bir tesbit-tasvir ve teşvik cümlesi... O bakımdan yukarıda da söylediğimiz gibi, aklı başında, fikri-mantığı yerinde, râbıta ehl-i, zikr-i kalbî ile meşgul ve Allah yolunun yolcusu olan hemen her mü’minin edebileceği nasihatler bâbından sayılır.
Velhâsıl, basit manada şöyle düşünüverdiğimizde; bu sözün de, buna benzer uyarı ve öğütlerin de hepsinin mefhumu, Hz. Üstâzımızın (k.s.), bizlerin hangi memuriyetlerle muvazzaf bulunduğumuzu hatırlatıtkları o mübarek nasihatlerinde mündemiçtir. Menbaı-menşei-kaynağı o konuşmalarının muhteviyatına dayanır.
Elbette ki İmam-ı Rabbani evlatları olan bizler, Allah yolundaki hizmetlerde cephelere koşmak, boşlukları doldurmak, yaraları sarmak, yıkılanları îmâr etmek, yırtılanları dikmekle vazifeliyiz. Dolayısiyle manevi hayatın ustaları, kalfaları, terzileri sayılırız. Bunda zerre kadar bir kuşkumuz yok. Dolayısiyle mes’uliyetimiz ağır, mükellefiyitimiz büyük!
Rabbim (c.c.) bu şuur ve idrakten, mucebince âmil olmaktan kıl ucu kadar dahi mahrum bırakmasın.