Selamun aleyküm hocam burdan soru soruluyor mu bilmiyorum ama sitede soru soracak yeri bulamadım iki tane sorum var
1. sorum dul bir kadın var şişman ve belinden sıkıntılı 48 yaşında ona rağmen borcundan dolayi çalışıyor çocuklarının borclarindan dolayi çok sıkıntıda kalmış kazancı hep haram olan birinden 6 milyar borç para almış o borcu veren kişi de şimdi tevbe etmiş kadinin zaten ondan haricte bir suru borcu var bu insan tevbe ettigi icin kadının da durumu iyi olmadığı icin borcunu onun hakkıdır diyerek silse olur mu?
2.sorum yine bu kisiden haram paradan borc alan başka biri kredi cekmektense bu insandan borc aliyorlar çoğunluğu helal parasina haram karışıyor oturacak bir ev aliyorlar şimdi o kişi tevbeli olduğu için bana olan borcunuzu Kur’an kursuna verin diyor onu taksit taksit Kur’an kursuna ödeseler olur mu? Çünkü toplu ödeme imkanları yok. Cevaplarsaniz çok sevinirim hocam Allah razı olsun. 30.05.2016 16:31 Zorlu Hayal – Facebook
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Bir şahsın gelirinin tamamı bir yana, çoğu haram olan kimseden dahi borç para almak, onunla alış-veriş etmek İmam Gazali’ye (rh.) göre haramdır. Fakat diğer bazı âlimlere göre, böyle bir muamele mekruh olsa da haram değildir.
Gelirinin çoğu helal, azı haram olan kimseden borç almak ise caizdir. Şüphesiz ki daha helal bir kaynak bulunursa, onu tercih etmek en uygun olanıdır. Bu kısa tesbitten sonra sorularınıza gelecek olursak;
1- “…borcu veren kişi şimdi tevbe etmiş, kadının zaten ondan hariç de bir sürü borcu var, bu insan tevbe ettiği için kadının da durumu iyi olmadığı için borcunu onun hakkıdır diyerek silse olur mu?”
Allah (c.c.) tevbesini kabul etsin. Ona bizim başka bir diyeceğimiz olmaz elbette…
Gelelim meselenin tahliline…
Bir kısmı haram bir kısmı helal olan maldan yapılan hayırlarda, yalnızca helal kısmın sevabı alınır, haram kısmın sevabı olmaz.
Bir insan gayrimeşru bir iş yapıp, neticede kazandığı parayı helal işte kullansa, ondan sevap umamaz ve yaptığı işi meşrulaştıramaz. Bu nedenle bu kişiler,”haram kazanıp, o parayla hayır işleyeyim” diyemez.
Haram yolla elde edilen parayı veya malı ne yapmak gerekir, konusuna gelince:
Haram yollarla elde edilen para veya mal da haramdır. Meşru olmayan yoldan kazanılan bir malı, bir parayı şahsın kendisinin yemesi caiz olmayıp, haramdır. Eğer bu mal hırsızlık, gasp gibi yollarla haksız yere ele geçirilmişse, insanın onu kazancından ayırması, uzaklaştırması gerekir. Bu halde sahibi belli ise, malın ona verilmesi gerekir. Esas sahibi ölmüş olunca da hak mirasçılarına verilir. Şayet sahibi kaybolmuşsa, ortaya çıkana kadar bekletilir. Çıkınca da meydana gelen artışlarla birlikte sahibine teslim edilir.
Gerçek sahibi bilinmeyen mal, birkaç şekilde olur. Ya sahibi ölmüştür, ya kaybolmuştur veya millet malından haksız bir şekilde alınıp zimmete geçirilmiştir. Ayrıca bugün sık sık karşılaşılan bir hal olan faiz yoluyla da ele geçmiş olabilir.
Esas olan, mümkün mertebe faiz müesselelerine para yatırmamaktır. Fakat çeşitli sebeplerle bankada bulunan paraya faiz tahakkuk etmişse, onun sarfı da yukarıda zikredilen haram mallarla birlikte mütalâa edilebilir.
Sahibi bilinmeyen haram malı veya faiz yoluyla ele geçen parayı sarf hususunda İslâm âlimlerinin farklı görüşleri bulunmaktadır. Bu meseleyi haram malın sarfı bahsinde anlatan İmam Gazalî (rh.) hazretleri, iki cihete dikkat çekmektedir.
Birisi, o malın tasadduk edilmesi, öbürü ise, temiz bir mal olmadığı gerekçesiyle fukaraya / hizmet kuruluşlarına sadaka olarak verilemeyeceğidir. İkinci görüşü benimseyen âlimlerden Fudayl bin İyâd (rh.), eline geçen iki dirhem paranın helâl yoldan kazanılmış olmadığını fark edince, onu götürüp taşların arasına koymuş ve “Ben ancak helâl ve temiz olan malı tasadduk ederim. Kendim için hoş görmediğimi başkası için de uygun görmem.” demiştir. İmam Gazalî (rh.), Fudayl hazretlerinin bu hâlini anlattıktan ve bu görüşü bir derece kabul ettikten sonra, bu görüşleri destekleyen naklî delilleri şöyle sıralamaktadır:
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bir ceneza defninden dönüşünde, Kureyşli bir kadının verdiği ziyafete davet edilmiş; önüne konulan kızartılmış koyunun haram olduğu bildirilince, ”Bunu kaldırın ve esirlere yedirin” [Tirmizî, Sünen, Savm, 3] buyurmuştur.
Yine bir diğer naklî delil de şöyledir:
Bizans’ın İranlılara galip geleceğini haber veren Rum sûresinin ilk âyetleri nâzil olunca, müşrikler Rasûlullah Efendimizi (s.a.v.) yalanlayarak alaya aldılar. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir (ra), Fahr-i Âlem Efendimizin (s.a.v.) müsaadesiyle, müşriklerle bahse girişti. Sonunda Kur’ân-ı Kerim’in verdiği haber doğru çıktı. Hz. Ebû Bekir (r.a.) de iddiada ortaya konan develeri müşriklerden aldı. Ancak bu arada kumar haram kılındığı için, Rasul-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.),
“Getirdiğin bu mal şüphesiz haramdır. Onu Müslümanlara sadaka olarak ver.” buyurdu.
Bilindiği gibi, karşılıklı bahis de kumara girmektedir. Her iki görüşle ilgili geniş açıklamalarda bulunan İmam Gazalî hazretleri özet olarak şunları söylemektedir:
‘Zarurî olarak bilinir ki, bu malı hayırlı bir yere sarfetmek, denize atmaktan daha hayırlıdır. Bunun ne atana, ne de malın sahibine bir faydası vardır. Halbuki bir fakirin eline verildiği takdirde, o fakir faydalanacağı gibi, mal sahibine de duacı olacaktır.’
‘Kendimiz haramı nasıl yemiyorsak, fakirlere de yedirmeyiz’ görüşünde olan âlimlere ise İmam Gazalî (rh.) şu cevabı vermektedir:
“Bu söz doğrudur. Fakat bu mal ona ihtiyacımız olmadığı zaman bize haramdır, fakire ise helâldir.” [İhyâu Ulûmiddîn, II, 127-132]
Bu durumda haram yollarla ele geçmiş bulunan parayı fakirlere tasadduk etmek mümkün olduğu gibi, bir hayır kurumuna vermek de mümkündür. Sadaka olarak verilen bu paradan ecir-sevap da beklenmez. Sadece para en uygun bir şekilde elden çıkarılmış olur.
2- “…yine bu kişiden haram paradan borç alan başka biri, kredi cekmektense bu insandan borç alıyorlar çoğunluğu helal parasına haram karışıyor, oturacak bir ev alıyorlar şimdi o kişi tevbeli olduğu için bana olan borcunuzu Kur’an kursuna verin diyor, onu taksit taksit Kur’an kursuna ödeseler olur mu? Çünkü toplu ödeme imkânları yok.”
İyi hoş güzel de, kimin parasını hakkıdır diyerek kime veriyor? Bir defa o para onun değil, haramdır, başkalarına aittir. Sildim demekle kendi vebâlinden silinmez. Sahibi olmadığı bir şeyde tasarruf hakkı yoktur çünkü... Ama bana getirmeyin dediğine göre, ona vermenin de bir anlamı yok. O halde öbürleri de bu haram paradan kurtulmak için haliyle ödeme güçlerine göre, yani taksitle de olsa bu meblağı söz konusu yere / yerlere verebilirler. Hiç ödeme güçleri yoksa şayet, kendi hesaplarına da kullanabilirler. Ancak imkân nisbetinde bundan kaıçınmaları evlâ, daha uygun ve isabetli olur.