- Îma’ (elif-yâ-mîm-hemze ile) nedir, ne kadar biliyoruz?
- Hastalık-rahatsızlık sebebiyle belli âzaların namazın rükünlerini yerine getirmeye muktedir olamaması durumunda hemen îma’ ile namaz kılınabilir mi?
- Îma’ hangi uvuzlar ile ve nasıl yapılır?
Îma’ ile ilgili bu soruların fıkhî cevapları:
Îma’ kelime olarak işaret manasınadır. Fıkıh ıstılâhında îma’, rukû ve secdeleri sadece başını eğerek yapmaktır. Rukû ve secde namazın rükünlerinden olup bütün namazlarda farzdır. Kıyam da aynı şekilde farz ve vacip namazlarda rükündür, farzdır.
Özürsüz olarak bunlardan biri veya hepsi terk edilse namaz caiz olmaz. Îma’ ile namaz kılan bunların üçünü de terk ettiğine göre hiçbir şekilde secde yapma imkânı olmaması lazımdır. Eğer bir şekilde secde yapması mümkün olursa îma’ ile namaz kılması caiz olmaz. Secde yapamazsa, kıyam ve rukû yapması mümkün olsa bile kıyam ve rukû lazım gelmez. Çünkü secdeden âciz olan kimseden Hanefi mezhebine göre kıyam ve rukûnun farziyyeti düşer. Diğer mezheplere göre düşmez. Îma’ ile namaz kılacak kimsenin ayağa kalkması gerekmez. Nasıl mümkün olursa o şekilde yere oturur. Ayakta veya sandalye üzerinde oturarak îma’ ile kılması da caizdir. Lakin yere oturması efdâldir.
Rukûda başını biraz eğer, secdede daha çok eğer. Kendisini eğmesine lüzum yoktur. Eğer rukû ve secdede başını aynı miktar eğip de secdeyi rukûdan daha aşağı yapmazsa namazı caiz olmaz. Yere secde yapamayan kimse sandalyeye oturarak önüne bir tabure koyup onun üzerine secde etmez, mekruhtur. Ayaklarını koyduğu yerden yarım zira’dan (takriben 35 cm.den) yüksek yere secde etmek ise caiz değildir.
Secde yapabilen bir kimse, ayakta durması zor olsa bile, mutlaka durabildiği kadar ayakta durup ondan sonra oturması lazımdır. Hatta dayanıp durması mümkünse dayanıp durmalıdır, aksi halde namazı caiz olmaz. [Bkz. Kudûrî, s. 18; Nûru’l-Îzâh, s. 50; Tahtâvî, s. 351; Reddü’l-Muhtâr, c. 2, s. 97; el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, c.1, s. 499]