Allah razi olsun abi.Birde alacakların zekatı nasil verilir onu da anlatir misiniz Cani İlçin – Facebook

*******

Selamün aleyküm. Allah (c.c.) cümlemizden razı olsun.

Lütfen bu tip yani hemen her zaman sorulmuş ve cevaplanmış sorularınız için siteye bkz.

‘Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur’ durumuna düşmemeye gayret edelim.

- Anladim abi

- Hayırlı akşamlar...

- Sizede hayirli aksamlar. Sitenin ismi degisti mi acaba?

- Sitenin ismi değişmedi de, maalesef bu günlerde problemli. İstersen Google adresinden girebilirsin, ya da aynı yazıyı mollacami sitesinde de paylaşmış idik, oradan da bakabilirsin. Linki: http://www.mollacami.com/blog/halisece/zekatin-verilecegi-harcanacagi-ki-iler-ve-14179.html

- Biraz arastirdim bulamadim ama birde buraya buraya bakayim.

Müşterideki alacaklar veya günü gelmemiş çekler hesaba katiliyor mu, onu merak etmiştim.

***

- Değerli kardeşim;

Aslında bu sorunun da cevabı var sitemizde; ama ben de ulaşamadım. Olabildiğince yeniden ele almaya çalışalım.

Sağlam yani ödeneceği umulan, ödenmesinden ümit kesilmiş olmayan (çekli-senetli veya sağlam söze dayalı) alacakların zekâtı, Hanefîler başta olmak üzere müctehidlerin çoğuna göre, her yıl alacaklı tarafından ödenir.

Yani geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekâtlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekâtı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekâtlar da ödenmelidir. İnkâr edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekâtının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse, alacaklı bu tarihten itibaren zekât mükellefi olur; geçmiş yıllar için zekât ödemez. Alacaklı olduğunuz kişi inkâr etmiyorsa, bu alacağı aldığınız zaman geçmiş yılların da zekâtını hesaplayıp verirsiniz. Ancak inkâr ediyorsa aldığınız-alabildiğiniz yıldan itibaren zekâtını verirsiniz.

Alacakları kabaca üç kısımda ele alabiliriz

1) Kuvvetli Alacak: Bunlar, borç olarak verilen paralar ile ticaret mallarının bedeli olan alacaklardır. Bu alacaklar, yukarıda da belirttiğimiz üzere borçlular tarafından ikrar edilince, tahsil edildikleri zaman geçmiş senelere ait zekâtları da verilmek gerekir. Şöyle ki:

Bir kimsenin iki sene müddetle üzerinde olup ikrar (kabul) ettiği on bin lira borcu, kendisinden tahsil edilince, geçen o iki yıla ait zekâtı vermek gerekir. Bu halde, bu on bin lira, kıymetçe bin dirhem gümüşe eşit olsa, bundan birinci sene için 250 lira veya 25 dirhem gümüş zekât verilir. Geri kalan 9750 liradan da ikinci sene için İmam-ı Azam'a (rh.) göre 240 lira veya 24 dirhem gümüş verilir ki, bu mikdar küsur olan on beş dirhem hariç kalmak üzere 9750 dirhemin kırkta birine eşittir. İmâmeyn’e (rh.) göre ise 243 lira 30 kuruş zekât vermek gerekir. Çünkü küsur kalan on beş dirhem de kırkta bir nisbetinde zekâta tabidir.

Böyle kuvvetli bir borç olup da üzerinden sene geçmiş ise, bundan en az kırk dirhem mikdarı tahsil edilirse, bunun zekâtı hemen verilir. Bundan az tahsil edilirse, hemen zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak bu mikdar borcu tahsil eden kimsenin başka zekât malı varsa onunla beraber bunun da zekâtını verir. Fakat böyle bir borç inkâr edilmekte ise, tahsil edildiği zaman geçmiş yıllara ait zekâtı, İmam Muhammed'e (rh.) göre gerekmez. Alacaklının elinde sened veya şahid bulunması bu hükmü değiştirmez. Çünkü her delil hâkim için geçerli olmaz. Herkes de dava açıp delillerini ortaya koyamaz. Sahih kabul edilen görüş budur.

2) Orta Alacak: Ticaret için olmayan bir malın bedelinden bir kimse üzerinde kalan alacaktır. Ev kirasından bir kimse üzerinde kalan bir alacak veya eski bir elbisenin verilmesinden dolayı karşılığında istenen bir para gibi. Bu gibi alacaklar, borçlunun üzerinde kaldığı müddet geçecek yıllar için zekâta tabi olmazlar. Ancak tam nisab mikdarı (iki yüz dirhem gümüş mikdarı) tahsil edilince zekâtı gerekir. Nisabdan az tahsil edilen için gerekmez. Yalnız sahibinin zekâta tabi başka malları varsa, o zaman nisab mikdarını bulan bu mallar arasında bunun da zekâtı verilir.

İmam-ı Azam'dan (rh.), daha sahih görülen bir rivayete göre, bu kısım alacakların geçmiş yıllara ait zekâtları gerekmez. Ele geçtikten sonra, üzerlerinden bir yıl geçmedikçe de zekâtları gerekmez. Eğer para sahibinin zekâta bağlı başka malı olursa, o zaman hepsinin zekâtı birlikte verilir.

3) Zayıf Alacak: Bu, bir malın bedeli olmaksızın bir kimsenin üzerinde kalan alacaktır. Vârisin üzerinde kalan ve sahibine ödenmesi gereken vasiyet parası, henüz ele geçmemiş diyet bedeli, kadının kocası üzerindeki mehir alacağı, boşama anlaşması sonunda alınacak mal bedeli gibi. Bu nevi alacakların geçmiş yıllar için zekâtı gerekmez. Nisab mikdarı ele geçip üzerinden bir yıl geçmedikçe de zekâtları verilmez. Ancak az çok ne kadar tahsil edilirse, zekâta bağlı diğer mallara ilave edilirler. Böylece onların da zekâtı birlikte verilmiş olur. Bir rivayete göre, bunlardan diyet ve kitâbet bedeli müstesnadır. Bunlar ele geçişlerinden itibaren zekâta girerler. Bunlar Hanefî mezhebine ait hükümlerdir.

İmam Şafiî'ye (rh.) göre alacak, zekâtın edasını geciktirmez. Alacak tahsil edilmese de onun zekâtını vermek gerekir. Çünkü borç verme tamamen kişinin kendi iradesi ile vuku bulur. Fakirlerin hakkı bu yüzden geciktirilmez. [Bkz. Bilmen, Ö.N., Büyük İslam ilmihali, Bilmen yayınevi, İstanbul, 1966, Zekât Bahsi, Borç Paraların Zekâtı, Md 64] Ayrıca bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-1736.html

Meselenin zâhirî fıkıh yönü böyle. Takvâ cihetine gelince...

"Kadınlar zekât borçlusu olmamak için, mehrini erine (kocasına hibe) hediye eder, böylece zekât borcundan kurtulurlar. Zira mehir, tahsîli kabil (mümkün) olan borçtur (alacaktır). Hibe ile zekât borçları da ödenir." [Süleyman Hilmi Tunahan k.s. hazretlerinden naklen, Ali Erol, Hatıratım, s. 58-59]

Go to top